Genç omega yüzüne vuran Güneş ışınlarıyla uyandığında önceki günü anımsamıştı. Hannah kendisinden defalarca kez özür dilemiş, Hyunjin sorun olmadığını söylese de peşinden ayrılmadan saatlerce yanında durmuştu.
Ve bir de Chan ile olanlar vardı tabii... Bu gerçekten yaşanmış mıydı? Pofuduk yastığa kendini gömüp, büyük yatakta yuvarlanarak heycanını atmaya çalışıyordu. Derin bir nefes verdi. Chan'dan hoşlandığının uzun zamandır farkındaydı. Sonunda kabul etmişti duygularını. Alfanın her hareketi kalbini ısıtıyordu. Ama kimse tarafından o şekilde sevileceğine inanmamıştı hiç.
Bang Veliahtı. Dünya üzerindeki saltanatı en uzun sürmüş, en güçlü Krallık. Kendisininki gibi küçük ve fakir bir ülkenin, asla değer görmeyen Prens bile sayılmayan bir mensubuyla hayal bile edilemezdi.
Ancak Chan onu seviyordu. Üstelik karşılığında bir şey beklemeden. Bu Hyunjin için çok değerliydi. Sevilmek güzeldi. Hele ki sizi seven kişi Chan'sa bu his sonsuz kat daha güzeldi.
Üstünü giyinip kahvaltı için odasından çıktı. Kapının dışında onu bekleyen ikizlerle beraber büyük sarayda yol almaya başladılar. İkizler son zamanlarda daha suskundu. Hyunjin onlarla düzgün bir iletişim kurmak için hiç çabalamadığını fark etti. Ve bu sessiz yürüyüşü bozmaya karar verdi.
"İsimleriniz nedir?" Kızlar şaşkınlıkla yürümeyı bırakıp başlarını Hyunjin'e kaldırdılar. Ardından birbirlerine baktılar. Aman tanrım! İsimleri yok mu?! diye düşündü Hyunjin.
Pantolonlu olan konuştu ilk olarak. "Mer"
Ardından etekli olan söyledi ismini
"Rem"
Hyunjin gülümsedi ikisine de ve kendini tanıttı zaten bilmelerini bir kenara bırakıp.
"Hyunjin"
Ve yollarına devam ettiler.Vardıklarında kızlar alışılmışın aksine küçük bir baş selamıyla uğurladılar Hyunjin'i. Bu onu mutlu etmişti, kızlarla yakınlaştığını, garip havalarının bozulduğunu hissediyordu. İkisi de tatlı çocuklardı aslında.
Hannah onu gördüğü an yeniden özür diledi bir kez daha. Hyunjin'i kırmak ona zarar vermek en son isteyeceği şeydi. Hyunjin hep yaptığı gibi bunun sorun olmadığını söyleyip Prensesin elinden tutup onu kardeşinin oturduğu yemek masasına yönlendirdi. Kahvaltılarını yaptılar. Lucas, yemek yerken bile okuduğu kitabıyla, bahçeye çıkıp okumaya orada devam edeceğini söyleyip ayrıldı.
Hannah ve Hyunjin bir süre balkonda sohbet ettiler. Hyunjin Hannah'ya dün onun tekrar tekrar özür dileyişinden fırsat bulamadığı şeyi anlattı. Chan ile olanları.
Hannah çok sevinmişti. Onu ilk gördüğü gün bahçede olduğu gibi durmadan gülümsüyordu. "Siz gerçekten birbiriniz için yaratılmışşsınız" demişti bağırarak. "Ama eğer abimden sıkılırsan beni de düşünebilirsin" diye ekledi sonunda göz kırparak. İkisi de gülüşmeye başladılar.
Hannah'nın da idman zamanının gelmesiyle Hyunjin de kütüphaneye gitti ve gününü orada geçirdi. Gece yorgun bir şekilde kendini yatağa attğı anda uykuya daldı.
Sabah olmuştu. Chan'ın kızgınlığı bugün bitiyordu. Hevesle dolabı açtı ve güzel şeyler aramaya başladı. Çok abartmak da istemiyordu. Modeli çok hoşuna giden bir gömleği aldı. Göğüsünün bir kısmını açıkta bırakan gömleğin yaka ve kol detaylarını beğenmişti. Altına da belini saran siyah bir pantolon giyip saçlarını da taradıktan sonra çıktı.
İkizlere günaydın dedi. Onlar da günaydın diye karşılık verdiler. Chan'ı göreceğinin sevinciyle sarayda ilerliyordu. Kapıya vardıklarında ikizler dünki gibi baş selamıyla Hyunjin'i uğurladılar. Hyunjin de aynı şekilde karşılık verip vakit kaybetmeden hevesle içeri girdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...