Lil Peep & XXXTENTACION - Falling DownAmcam ile yaptığımız konuşmanın üzerinden beş gün geçmişti ve ben şu an üzerimde bulunan kırmızı gelinlik ve içinde bulunduğum at arabasıyla Yıldırım eyaletine gidiyordum. Gelinliğin neden kırmızı olduğuna gelicek olursak her eyaleti temsil eden bir renk vardı ve böyle özel günlerde o renk ile giyinmek gibi bir gelenek bulunuyordu. Yavaşça gelinliğimin kumaşıyla oynuyordum.
Açıkcası bunu sorgusuz sualsiz kabul ettiğim için Azel ile tartışmıştık. Bu yüzden de biraz canım sıkkındı. Zora'ya ise doğru düzgün bir açıklama yapamamıştım çünkü ben bile daha ne olup bittiğini anlayamıyordum.
Tek başıma olduğum arabanın içinde, dışarıda benimle birlikte gelen askerlerin beni duymasını umursamadan derin bir of çektim. Bir taşa takılıp tökezleyen araba ile başımı sağımdaki kapıya vurduğumda acıyla yüzümü buruşturdum.
Gerçekten bu gün daha başka ne ters gidebilirdi ki?
Başımın acısını umursamamaya çalışarak kapalı olan pencerenin perdesini yavaşça araladım. Ateş eyaletinin topraklarından çıkalı uzun bir süre geçmişti. Buranın neresi olduğu ile ilgili pek bir fikrim yoktu. Verimli olduğu uzaktan bakılınca bile belli olan topraklara, bir çok canlının yaşaması için elverişli olan havaya ve ormanın yanından akan berrak suya baktığımda burada yaşayan halkın ne kadar huzurlu olabileceğini düşünmeden edemedim.
"Yıldırım eyaletindeyiz, efendim."
Bunu diyen askere döndüm. Hemen hemen benim yaşlarımda olan yeşil gözlü genç bir askerdi. Onu başımı sallayarak onayladım ve teşekkür ettim. Daha sonra başımı tekrar manzaraya çevirdim.
Bu eyaletin bu hale gelmesi için ne kadar çaba gösterildiğini düşündüğümde Yıldırım lorduna içten içe bir saygı duydum. Yavaşça başımı çıkardığım yerden geri soktum, sırtımı arkama yasladım ve bu yolculuğun bitmesini bekledim.
Saatin kaç olduğunu merak etmeye başlamıştım. Acaba daha çok yolumuz var mıydı? Dışarıdaki askerlerden birine sormak istemiştim lakin hiç içimden gelmiyordu. Bu gün yersiz bir sıkıntıyla doluydum.
Sabırla ellerimle oynamaya başladığımda araba yavaşlamaya başlamıştı. Yoksa gelmiş miydik? Kapımın yavaşça açılması ile içeriye amcamın yanımda gönderdiği genç bir kız girdi. Yavaşça duvağımı saçıma taktı ve yüzümü görünmeyecek şekilde örttü. Daha sonra arabadan tekrar indi ve benimde inmem de yardımcı olmak istermiş gibi bana elini uzattı.
Derin bir nefes aldım. Şu an arabadan hiç inmek istemiyordum. Atları süren adama beni Ateş eyaletine geri götür diye bağırmamak için kendimi zor tutuyordum. Ancak bu saatten sonra geri de dönemezdim. Bir elimle gelinliğimin eteklerini kaldırdım ve diğer elimlede kızın elini tutarak arabadan indim.
Arabanın etrafında toplanan meraklı halka baktım. Acaba onlar beni kurtarabilir miydi? Elimi tutan kız yavaşça yürümeye başladığında bende onunla birlikte yürümeye başladım. Konağın kapısının önüne geldiğimizde bana doğru yaklaşık ellili yaşlarda olduğunu düşündüğüm bir kadın geldi ve beni saygıyla selamladı.
"Bundan sonrasında size ben eşlik edeceğim."
Bana uzattığı eline baktım ve elini tuttum. Bu büyük konakta bir sağa bir sola gidiyorduk. Nihayet Lordun odası olduğunu düşündüğüm odanın kapısına geldiğimizde kadın elimi bırakarak bana döndü.
"Lordum, kralı ziyaret etmek için sabah ayrılmıştı. Bu yüzden muhtemelen akşam burada olur o zamana kadar sizden sabırla bu odadan dışarıya çıkmadan beklemenizi rica edeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KRALLIĞI
Novela JuvenilAltı yaşındayken ailesi ve yaşadığı topraklar elinden alınan genç bir kız. Bir gün tekrardan ait olduğu topraklara çağrılır lakin bu çağrılışın altındaki sebepler çok başkadır. Kral ve planlarına ayak uydurup yıllar önce ondan alınanları geri almak...