Bir anne hamileyken, ne zorluklar çekermiş. Dokuz ay karnında ne sancılarla geçinirlermiş. Doğum anında acılar ve çığlıklar duyulur. Ama doğduğunda o çığlığı sana ilahi bir ses gibi gelir. Kanlanmış vücudu ve yarı gözü açık gördüğünde ne acı kalır, ne sancı. Bazılarını çirkin gelen görüntü olurken sen onun için canını bile verebilirdin.
Annesi ne yapmıştı peki? Ona hamile olduğunda sevinmiş miydi? Doğurduğunda sevinçten ağlamış mıydı? Anne sevgisi hiç çekmemişti. Her gün ağlardı. Hayata ve kaderine inat. İsyanı vardı, annesine karşı. Neden onu sevmemişti? Neden babasına sevgiyle bakmamıştı? Para çok önemli miydi? Ailenden de önemli miydi?
Şimdi uyanmıştı. Gözlerini açmak istiyordu ama Aidan gelmeden açmamaya kararlıydı. Hem söz vermişti, emindi ki birazdan gelecekti. Yine ona sıcak bir gülümseme sunacaktı. Kapı sesini duyduğunda gözlerini sıkmayı bırakmıştı artık.
"Scarlett?"
"Korkuyorum."
"Hiç korkmana gerek yok. Yüzünü açmaya hazır mısın?"
"Sanırım, doktor."
Adım sesleri yaklaştıkça korkusu da artıyordu. Ne olacaktı? İyileşmiş miydi? Kurtulmuş muydu? Heyecan ve korku tüm benliğini sarmıştı. Yüzü bir mumya gibi sargılı hala getirilmişti. Kendinde en sevdiği yer, gözleriydi. Belki de güzel hissettiği tek yeri. Yüzünde hissettiği eller ile kalp atışları hızlanmıştı. Her bir sargı açıldığında kalbi daha bir heyecanla atıyordu. Sargı çıkartıldığında nefesini tuttu. Gözlerini mi kapatsa, başını mı eğse karar veremiyordu. Aidan dikkatli bir şekilde yüzüne bakıyordu. Yoksa olmamış mıydı? Kurtulamamış mıydı yine geçmişinin kötü izinden. Aidan çekmeceden ayna çıkardığında başını çevirdi. Daha hazır değildi ki.. aidan gerginliğini anlamış ki, aynayı bir kenara bırakıp yüzünü çevirdi.
"Scarlett korkulacak bir şey yok."
"Doktor.."
"Bak sana bir şey diyeyim mi?"
"Evet, doktor."
"Gözlerinin mavisi yeni yüzüne çok yakışmış. Şimdi ben aynayı sana göstereceğim ve sende kaçmayacaksın."
Sadece başını salladı. Artık konuşmaya mecali yoktu ki. Aynayı tekrar eline aldığında cesaret edip bakabildi. İşte o zaman hayatının en büyük şokunu atlattı. Aynada ki kız kendisi olamazdı. Gözleri ona ait olmasıydı kesinlikle inkar edebilirdi. Büyük şoku hala atlatamamıştı. Elleri ondan bağımsız çoktan yüzünde gezmeye başlamıştı.
"Max.."
Gözyaşlarını tutamıyordu. Ne kadar da çok değişmişti. Çok fazla değişmişti.
"Çok güzel oldun, küçüğüm."
"B-ben.."
"Şş sen biraz kendinle kal. Ben sonra tekrar geleceğim."
Max odadan çıktığında artık tek başına kalmıştı. Kendi sessizliğinde, tek başına..
❖
Ne acılar çekilmişti bu yolda. Gözyaşları seller gibi akıp, durmuştu. Şimdi yeni yüzüyle tek başına kalmıştı. Yüzünü tarif edemiyordu. Çünkü gerçekten kendisini tanıyamıyordu. Güzel olmuştu artık. Güzellik terimini, Lexa'dan öğrenmişti. Ne yapacaktı şimdi? Acaba ona iğrenerek bakan gözler son bulacak mıydı? Sevilecek miydi? Lanet olsun ki, hiçbir şey bilmiyordu. Burada tek başına biraz daha kalsaydı, sanırım delirecekti. Yataktan uyuşuk bir şekilde kalktı. Kapıdan çıkarken odaya son kez bakmadan çıktı, bir daha oraya girmeyi kesinlikle düşünmüyordu.
Kapıdan çıkarken, bir kişiye çarpmıştı. Kas dolu kolları onu düşmeden yakalamıştı. Yaşadığı şoktan kurtulup, adamın yüzüne baktı. İlk dikkatini çeken, bir çift safir gözdü. Baştan çıkartıcı bir safirdi.
"P-pardon beyefendi.."
Kekelemek mi, ah gerçekten mi!
"Bundan sonra önüne bakarsan daha iyi olur."
Sesi tok ve gürdü. Hiçbir alay belirtisi yoktu. Sert yüzüyle ve safir renk gözleriyle adeta kusursuz erkek profiliydi. Hiçbir zaman kibar erkekleri sevmezdi çünkü ona göre yapmacıktı. Böyle düşünmesinin sebebi de belki de ona acıyan ama işi gereği iyi davranan kişilerdi. Adamın kollarından kurtulup, yüzüne baktı. Ah ne kadar da çok yakışıklıydı.
"Teşekkür ederim, beyefendi."
Neden susuyordu ki! Bu güzel sesi saklamak yasaklanmalıydı. Sadece başını salladı. Konuş ki son kez de olsa sesini duyayım diye düşündü. İstediği olmamıştı maalesef. Adam arkasına hiç bakmadan çıkışa doğru yürümeye başlamıştı. Ne diye böyle bir şey düşünmüştü ki sanki! Lanet olsun! O da bir daha o tarafa bakmadan, dolaşmaya başladı. İleride Lexa ve Max'ı görünce onların yanına gitmeye karar verdi. Konuşmalarının arasına girmek istemiyordu ama kendi adını duyunca kulak kesildi.
"Scarlett nasıl Lexa?"
"Çok iyi sadece yeni olduğu için biraz yüzünde kızarıklık var. Onlar da zaten yakında geçecektir."
"Bir sorun yok değil mi?"
"Hayır, harika. Çok güzel bir kız."
"Görmek istiyorum."
Artık çıkma zamanı gelmişti. Hiç duymamış gibi yaparak onlara doğru tekrar yürümeye başladı. Lexa kendilerine doğru gelen güzel bir kızı gördüğünde hayret etmişti. Bu kadar fazla değişeceğini hiç düşünmemişti.
"Doktor.."
"Scarlett neden kalktın?"
"Sadece sıkıldım, doktor."
"Yine de bundan sonra benden habersiz çıkma."
Doktorun ona sinirlendiğini düşünüp, gözleri dolmuştu.
"Scarlett?"
"Özür dilerim, doktor."
"Ne için?"
"Dediğini yapmadığım için.."
"Ah Scarlett, bunun için o güzel gözlerinin dolduğunu söyleme sakın bana."
Ona gözlerini kaçırarak baktığında Max anlamıştı, bunun için üzüldüğünü.
"Sadece senin iyiliğin içindi. Yoksa kızmadım."
"Canım sıkılmıştı.."
"O zaman seni eğlendirelim, küçüğüm!"
Gıdıklanmaya başlamasıyla, kahkaha attı. Hiç gülmediği kadar güldü. Etrafında onun güzelliğinden hayranca bakanları görmeden..
❖
Sözcükler bir şarkının içinde kaybolurken, neredeydi o! Kimdi o! Yüzü de değişmişti. Ne olacak, kim olacak tehlikesi! Sevilecekti dimi? İğrenilmeyecekti artık. Duaların içinde saklanmış küçük fısıltılar..
❖
People can love,like or hate each other but there feelings tell them the right way and you should always listen to your heart and not to your head! (insanlar sevebilir, hoşlanabilir yada nefret edebilirler birbirlerinden.. ama onlara duyguları için doğru olan yolu söyle ve her zaman kalbini dinlemelisin beynini değil...)
VEEE DİĞER BÖLÜM MALUM ERKEĞİN AĞZINDAN OLACAK BOL BOL ÖPÜCÜKLER :*
~Düzenlendi!~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kusursuz -Askıda-Düzenlendi!
RomanceAcı tüm benliğini ele geçirmişti. Artık hiç bir şeyin geri dönüşü yoktu..