first and last

36 5 43
                                    

bir kış günüydü, 2 şubat. yatağımda uzanıyordum. dışarının görüntüsüyle büyülendim. çıkmak istedim, çantamı aldım ve içine iki üç adet kitap, kulaklık ve telefonumu koydum. sıkıca giyindim. ayakkabımın bağcıklarını bağladıktan sonra hızlıca evden çıktım.

durağa koştum, en sevdiğim parka giden minibüs gelmişti. arkalardan ikili bir koltuğa oturdum. benim binmemin ardından yanıma biri oturdu.

minibüs bomboştu, neden yanıma oturduğunu anlamamıştım. ben tam konuşacakken içimi okuyup kendini tanıttı.

adının jeon jungkook olduğunu söyledi. aynı okulda okuyormuşuz. sevindim. okulda çok arkadaşım yoktu. biriyle tanışmış olmam içimi kıpır kıpır etmişti.

jungkook'u incelemeye başladım. uzun bacakları vardı. simsiyah giyinmişti. benim gri eşofmanım ve kahverengi paltom ile tamamen uyumsuz duruyorduk. olsun, onu sevmiştim.

adının uzun gelmesi sebebiyle ona söylediğim ilk şey "sana jeon diyebilir miyim?" olmuştu. güldü, gülerken oldukça tatlıydı. olur, dedi. nereye gittiğimi sordu.

-everland, dedim. genelde çocukların ilgisini çeken bu park benim inanılmaz hoşuma gidiyordu. her hafta sonu giderdim, taehyung bundan nefret ettiği için onu sürüklemek zorunda kalırdım.

o da oraya gidiyormuş!

onun mizacına sahip birinin everland'e gitmesi tuhaftı. önemsemedim. ne de olsa herkes çocuk ruhlu olabilirdi,değil mi?

telefonunu açtı ve biriyle mesajlaşmaya başladı. merak etmedim değil. yavaşça bakmaya çalıştım. "anem" yazısını görünce gülmeden edemedim. sordu, cidden neye gülmüştüm?

***
pek de uzun olmayan yolculuktan sonra parka varmıştık. jeon otobüs kalktıktan sonra hiç konuşmamıştı. garibime gitmişti, ama pek de konuşkan birine benzemiyodu zaten. beraber otobüsten indik.

park haftasonları ve öğlenleri dopdolu olsa da, akşam 8'den sonra pek uğrayan olmazdı. jeon ile bir banka oturduk. o çantasından kulaklık ve bir defter çıkardı. defterin kenarinda kalemi vardı, jeon bu kalemi de bölmesindn aldı ve kaldığı sayfadan bir şeyler yazmaya başladı.

benim ise, yanlızca bir kitabım vardı. kapağını açtım, önsözü okumadım ve kaldığım yerden devam ettim.

arada jeon'un ne yazdığına bakıyordum. aslında, ne yazmadığına bakıyordum. kalemi sayfaya değdiriyor hatta yazıyordu ama yazısı defterde gözükmüyordu. bu ilginçti, hem de çok ilginç.

o göz alıcı olmaya başlamıştı. iyice kendini gösteren ay sanki onun yuzune yansıyordu. mükemmeldi. kitabı bir kenara koyup ona ne yaptığını sordum. tek kelime etmedi.

arada sırada gelen deliliklerim vardır benim. yine oldu. elinden tutup kaldırdım ve koşmaya başladım. o da koştu, sanırım. başka bir banka oturdum. o da geldi, sanırım.

bir güvenlik görevlisi gördüm. jeon ona selam verdi,ancak guvenlik gorevlisi sadece tip tip baktı. ve gitti.

jeon suratını astı. sinirlendim. ayağa kalktım, o bunak adamı arıyordum ama göremedim. yerime oturdum ve kitabıma devam ettim.

jeon, defter ve kalemini kaldırıp kulaklığını taktı. telefonunda birkaç yere bastı ve kafasını arkaya yaslayıp gözünü kapattı. dayanamayıp kablolu kulaklığın bir tanesini kulağıma taktım. artık daha yakındık.

fakat, müzik yoktu. hiçbir şey çalmıyordu. onunkiyle benimkini değiştirdim. yine aynıydı. önemsemedim.

kulaklık kulağımda, uyumuşum. jeon kaldırdı beni. saatime baktım, 00'a 5 dakika vardı. güzel, dedim. jeon ise devam etti uyuklamaya.

buranın gece geç saate kadar kapanmadığını biliyordum. rahat davranabilirdik. bu saatlerde bir iki kişi daha gelirdi. romantik çiftler, ya da annelerinin sinirini bozan küçücük çocuklar. bazen de ben ve taehyung gibi salak arkadaşlar. burası, mutlu kokardı. jeon ile burada eğlenebilirdik ama yaptığımız tek şey oturmaktı.

telefona bakarken burnumda bir şey hissettim. sonra da elimde. kar yağıyordu! senenin ilk karıydı ve bunu jeon ile görmüştüm! muhteşem!

yılın ilk karını beraber görenler hiç ayrılmaz derlerdi. umarım öyledir jeon! umarım...

jeon kafasını kaldırdı, kendiyle karın fotoğrafını çekti ve hiçbir şey olmamış gibi devam etti! inanamıyordum. bu çocuğun eğlenceye ihtiyacı vardı.

hemen (yine) iki elinden tutup kaldırdım. bir elimle omzundan, bir elimle de elinden tuttum. dans ediyorduk! ona anlamlı gözlerle baktım. bulanıktı. kendimi göremeyeğim kadar kahverengi bir su gibiydi, kendimi boşlukta hissettim. kar lapa lapa yağıyordu. ben jeon ile dans ediyordum. insanlar bize bakıyordu. mükemmeldi.

küçük bir kızın "anne! o şizofren mi?" dediğini duyar gibiydim. ama jeon gözlerimi alıyordu. ondan hoşlanmış mıydım? bilmiyorum. ama ona bakmadan duramıyordum.

yaklaşık 1 saat boyle geçti. sonunda, taehyung beni aradı. eve gel, dedi. evet ne yazık ki onunla ev arkadaşıydım. yine sifonu bozmuştu! aslında eve gitmem iyi olacaktı. jeon'a eve gideceğim, dedim. numaramı istedi. arayacakmış. ben de onun numarasını aldım ve ayağa kalktım. birkaç adım attıktan sonra jeon ile oturduğumuz banka baktım. o yoktu, gitmişti.

otobüse bindim ve bugün yaşadıklarımı düşündüm. rüya gibiydi,ama gerçekti. yine otobüste yanlızdım! garipti, onun olmayan şeyleri, hatta kendi. defterine yazdığı yazılar gözükmüyor, dinlediği şeyleri duyamıyordum. belki de o da duyamıyordu. anlamıyordum. kafamı yormamaya karar verdim ve evin önünde otobüsten indim.

çantamda anahtarımı aradım ve uzun uğraşlar sonrasında buldum. kapıyı açıp içeri girdiğimde taehyung'un seslerini duydum. tuvaletteydi ve kesinlikle iyi değildi.

banyoya girdim. salak, bokunu görmemem için tuvalet kapağını kapatırken onu da kırmış! sifonu düzelttim, ama tuvalet kapağı öyle kaldı. odama girip üstümü değiştirdim,salona geçtim ve rastgele bir kanal açtım. telefonu elime alıp jeon'un aramasını bekliyordum. taehyung sinirlendi, elektrik faturasından haberim yokmuş! boş boş televizyon açmamalıymışım!

saat 3 gibi odama geçtim. kulaklığımı alıyordum ki bir mesaj geldi. hayır, jeon'dan değildi. taehyung ışığımı kapatmamı söylüyordu. aptal, beni heyecanlandırmıştı! sinirim bozuk şekilde yatağa uzandım

onu düşündüm. elbette bir gün bana mesaj atacaktı. gözlerimi kapattım ve rüyalara daldım.

ama mesaj atmadı.

aylar, yıllar oldu ama ona ulaşamadım.

her yıl aynı gün everland'e gidip yanlız başıma dans ediyorum. belki de bunu o gün de yapmışımdır.

yılın ilk karını beraber gördük ama birlikteliğimiz yanlızca 4 saat sürdü.

seni özledim jeon jungkook.

Park Jimin
02/02/2022

winter dayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin