30

1.5K 129 80
                                    

Chan hatırlamıyordu, bilmiyordu. Neden burada olduğunu, neden doktorların onunla ilgilendiğini, nasıl buraya geldiğini, kapıda tanımadığı bir adamın neden ağladığını bilmiyordu.

"Buraya bak Chan."diye duyduğu ses ile bakışlarını kapıdaki adamdan alıp doktorun elindeki küçük fenere çevirdi. Doktor gözlerine bakarken gözlerini kırpıştırmamak için zor duruyordu.

"Tüm değerler neredeyse iyi."dediğinde doktor, doktorun arkasında duran asistan elindeki deftere not alıyordu.

"Doktor hanım?"diye sorarcasına seslendiğinde Chan, doktor gözlerini ona çevirdi.

"Ben, yani- bana ne oldu?"diye sorduğunda Chan, doktor derin bir nefes aldı ve asistanın elinden defterini alıp incelemeye başladı.

"Bir trafik kazası geçirdiniz. 5 aydır uyuyordunuz. Bu sabah durumunuz kötüydü ama ani bir kararla hayata döndünüz."dediğinde doktor, Chan duyduğu hıçkırık sesiyle bakışlarını kapının önündeki ağlayan adama çevirdi tekrardan. Bu adam kimdi, neden ağlıyordu? Onu tanıması mı gerekiyordu?

"Doktor hanım, ben hiçbir şey hatırlamıyorum. Adımdan başka hiçbir şey hatırlamıyorum."

"Gayet normal, bu gibi durumlarda hastanın geçici hafıza kaybı yaşaması normaldir. Kazadan önce yaptığınız şeyleri, yaşama stilinizi uygularsanız bu hafızanızı tetikler. Bu şekilde hatırlarsınız."diye açıkladığında kadın, Chan başını dikleştirdi ve tavana bakmaya devam etti.

"Bir iki gün daha hastanede kalmanız iyi olur. Değerleriniz henüz tam olarak hastaneden çıkabilmeniz için iyi bir durumda değil. Değerler tamamen oturduğunda taburcu işlemlerini başlatabiliriz. Bir sorun olursa düğmeye basmanız yeterli."dedi doktor kapının önündeki adama doğru dönerek. Adam başını salladı ve elinin tersiyle gözyaşlarını silip kapının önünden çekildi.

"Geçmiş olsun."deyip odadan çıktığında asistan durdu ve başını ağlayan adama çevirdi. Elini kaldırıp adamın omuzunu ovdu.

"Üzülmeyin efendim. Her şey düzelecek emin olabilirsiniz."dediğinde, ağlayan adam başını aşağı yukarı salladı ve asistan odadan çıkıp kapıyı kapatırken gözlerini Chan'a çevirdi. Chan onu izliyormuş gibi olmamak için başını camlara doğru çevirip dışarı bakmaya başladı.

Ağlayan adamın ona doğru yaklaştığını hissedebiliyordu. Adam yanında durdu ve sonra sanki çekiniyormuş gibi geri adım atıp elleriyle oynamaya başladı. Chan gözlerini yavaşça ona çevirdi ve çekingen bir tavırla konuştu.

"Oturmama yardım eder misin? Daha fazla yatmak istemiyorum."dediğinde, adam başını hızlıca aşağı yukarı salladı ve Chan'ı kollarından tutup oturur vaziyete getirdi. Kumandadan yatağı dikleştirdi ve Chan'ın yastığını düzeltip arkasına yaslandırdı. Chan derin bir nefes aldı ve gözlerini tekrardan ağlayan adama çevirdi.

"Bu kadar ağladığına göre beni fazla önemseyen birisin sanırım."dediğinde, adam yere dizleri üzerinde çöktü ve başını aşağı yukarı salladı.

"5 aydır buraya tıkılı kaldım, senin gibi. Ama ben zorunda değildim."dedi ağlamaktan çatallaşmış sesiyle ve derin bir nefes çekti içine.

"Beni hatırlamıyorsun yani öyle mi?"diye sorduğunda, Chan umutsuzca başını iki yana salladı.

"Üzgünüm."dediğinde, bu sefer adam başını iki yana salladı.

"Hiç sorun değil. Peki aileni hatırlıyor musun? Ya da çocukları, ya da Jessi'yi?"diye sorduğunda adam, Chan başını tekrardan salladı.

"Hayır, hatırlamıyorum. Gerçekten adımdan başka hiçbir şeyi hatırlamıyorum."dediğinde, adam dizlerinin üstünde dikleşti ve derin bir nefes aldı tekrardan.

"O zaman sana, seni anlatabilirim."dediğinde adam, Chan heyecanla başını aşağı yukarı salladı.

"Sen, bir idolsün. Bizim bir grubumuz var, Stray Kids. Çok fazla ünlü olmasakta hatrı sayılır bir fan kitlemiz var. 8 kişiyiz, aslında dokuzduk ama biri ayrıldı. Onu bilmek zorunda değilsin, gerçekten. Senin için zaman kaybı olur."dediğinde adam, Chan kıkırdadı ve onu dinlemeye devam etti.

"Changbin, Hyunjin, Jisung, Felix, Seungmin, ve Jeongin. Bunlar diğer üyeler. Sen grubumuz liderisin ama o kazadan sonra ara verme kararı aldık. Çünkü, çobansız bir sürü ne kadar ilerleyebilir ki?"dedi adam ve histerik bir şekilde güldü.

"Ve ailen, Avustralya'da yaşıyorlar. Seni ziyarete geldiler. Hala burada olabilirler hatta. Şansın varsa onları görebiliriz. Senin için arayabilirim. İki kardeşin ve baban var. Annen-"

Adam durduğunda, Chan hafifçe kaşlarını çattı. Neden durmuştu? Bir sorun mu vardı?

"Annen, çok güzel bir kadındı. Ve, ve iyi kalpliydi de. Ama ona, kötülükler bulaştı. Onu biraz üzdüler. Ve bu yüzden, annen intihar etti."dedi adam tekrardan ağlamaya başlayarak. Bu adam ne çok ağlıyordu böyle?

"Lütfen daha fazla ağlama. Yüzün gözün hep şişmiş."dediğinde, adam elinin tersiyle gözlerini sildi ve derin bir nefes aldı.

"Tamam, daha fazla ağlamayacağım."dedi adam ve dikleşip anlatmaya devam etti.

"Bir sevgilin vardı. Onu çok seviyordun. Ama ayrıldınız. Aslında seni terk etmiş sayılıyor. Her neyse onun da fazla detayına girmek istemiyorum."dedi ve derin bir nefes aldı. Chan başını eğdi ve güzel yüzlü adamı inceledi biraz. Daha fazla anlatacak bir şeyi yok gibiydi. Ama Chan'ın en merak ettiği kısmı anlamıştı.

"Peki ya sen?"diye fısıldayarak sorduğunda, adam başını kaldırdı ve Chan'ın gözlerinin içine baktı. Adam ne diyeceğini bilemedi, Chan'ın onu merak etmesini beklemiyordu. Ne kadar hafızasını kaybetmişte olsa o hala aynı Chan'dı. Eskiden kendisini sevmiyordu, şimdi de sevmesi için bir sebep yoktu.

"Be-ben mi?"diye sordu sesi titrerken. Chan başını aşağı yukarı sallarken parıldayan bakışları ile güzel adımı inceledi. O kimdi? Chan sadece bunu merak ediyordu.

"B-ben, Minho. Ben..."dedi hızlıca ve heyecanla Minho ve bir anda durdu. Aklına gelen şey ile, her ne kadar bu yanlış olsa bile içine bir umut doğmuştu. Her ne kadar bunu yaptığı için kendinden nefret etse bile eline gelen şansı geri tepmek istemiyordu. Hayalini gerçekleştirebilirdi, mutlu olabilirdi. Chan ile mutlu olabilirdi. Onu elini tutabilir, ona istediği anda sarılabilir, öpebilirdi. Ellerini saçlarında dolaştırabilir, kokusunu istediği kadar içine çekebilirdi. Kıyafetlerini giyebilirdi, onunla aynı yatakta uyuyabilirdi. Bu düşüncelerin hepsi Minho'ya cenneti vaad ediyordu. Bu hisleri yaşayabilmek için şeytana uyabilirdi. Bir kereliğine kendi çıkarını düşünebilirdi.

"...ben senin sevgilinim."

hi, I'm here tooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin