[22]

1.9K 146 43
                                    

Medyadaki Gökdeniz.

New York

Elimdeki valizi köşeye koyduğum gibi bedenimi yatağa bıraktım. New York'a gelmiştik. Yolun yorgunluğu üzerimdeyken yataktan kalkasım yoktu ama bir haftam olduğu için New York'un her yerini gezmek istiyordum. O yüzden de vaktim kısıtlıydı.

Yataktan kalkıp ılık bir duşa girdim. Duştan havluyla çıktığımda odanın kapısı tıklandı. Çınar ile bu kez ayrı odalara yerleşmiştik. Gelen de o olmalıydı.

Kapıyı açtığımda Çınar'ın bakışları üzerimde gezdi. Saçlarım hâlâ ıslak olduğu için su damlıyordu yüzüme. Su damlalarını kolumla silip Çınar'ı içeriye davet ettim.

Yüz ifadesinden anladığım kadarıyla içeri girip girmemeye tereddüt etmişti. Ama başka odalardan kapı açılınca kendini hemen içeriye atarak kapıyı kapattı. Hareketine gülerek içeriye geçtim.

"Sen geç otur ben de üzerimi giyinip geliyorum." Valizimden kıyafetlerimi alarak banyoda üzerimi değiştirip Çınar'ın yanına geldim.

"Saçlarını kurutmayacak mısın?" diye sordu.

"Uzun olduğu için hemen kurumaz O yüzden baya zamanımızı alır. Zaten yemek yemeye iniyoruz, otelde olacağız." dediğimde başını sallayarak onayladı. Ceketimi ve telefonumu alıp odadan çıktık.

"Yemekten sonra dışarı çıkar mıyız?" diye sordum.

"Galiba sen hiç yorulmadın." Çınar asansör düğmesine basıp bana döndü. Dışarı çıkmamız için istekli görünmeye çalışarak yüzümde tatlı bir gülümseme yerleştirdim. "Tamam, tamam bakma öyle çıkarız," dediğinde gülümsemem daha çok büyüyerek kolumu Çınar'ın omzuna attım.

Çınar omzundaki koluma bakarken rahatsız olduğunu düşünerek hemen çektim. "Kusura bakma, bir an boşluğuma geldi."

"Sorun değil, kolun orada durabilirdi." dedi ama tekrar kolumu omzuna atmadım. Asansör geldiğinde bu sefer kolunu atan Çınar olmuştu. Asansöre geçerken bedenimi kendisine biraz daha çekip öyle girdi içeriye.

Asansörün içindeki aynadan kendimize bakmaya başladım. Aramızda fazla boy farkı yoktu. Hatta yok denebilecek kadar azdı. Ama tabii ki benim yakışıklılığımın yanında sönük kalıyordu Çınar. Düşündüğüm şeye gülerken aynadan Çınar'ın bakışaları ile karşılaştım. Kaşlarını çatarak "Hayırdır neye gülüyorsun?" diye sordu.

"Hiç," diyerek kelimeyi uzattım.

Otelde yemeğimizi yedikten sonra kendimizi New York'un sokaklarına attık. Sokaklarda gezip fotoğraflar çektikten sonra içmeye karar verdik. Önümüze çıkan ilk bara girmiştik.

İçerisi fazlasıyla kalabalıktı. Çınar ile boş bulduğumuz masaya geçip etrafı incelemeye başladım. Müziğin ritmine ayak uydurup dans eden insanlar, ve tişörtleri olmayan, yarı çıplak insanlar vardı. Bazıları da yiyişiyordu.

Ben etrafa bakarken Çınar, "Ne içersin?" diye sordu.

"Fark etmez ama hafif bir şey olsun, sonra başına iş açmak istemem," dedim gülümseyerek.

"Bir şey olmaz en fazla seni yatağa atarım." dediğinde başka yöne bakarken bir anda Çınar'a döndüm. Ve kaşlarım farkına varmadan çatılmıştı.

Yeni Yıldız [Yarı Texting] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin