O günün üzerinden iki hafta geçmişti ve Jungkook'tan hiçbir ses yoktu. Ayrıca kakaotalk'dan ekleştiğim Jimin'den de mesaj gelmemişti. Kendisine telefonumdan attığı mesaj olmasa tamamını hayal ettiğimi düşünebilirdim doğrusu. Yine de tekrar mesaj atmak konusunda biraz çekingen davranmıştım çünkü benim yapışkan olduğumu düşünmesini istemiyordum.
Bir kafede tatlı bir şeyler yiyip kitap okuduğum sırada telefonum çalınca arayan isme bakmıştım otomatik olarak. Tanımadığım bir numara arıyordu, bu nedenle meşgule düşmesine izin verdim. Ancak tekrar çalmaya başladı ve bir kere daha... dördüncü çalışında Ash bir yerde kaldı da beni mi arıyor diye düşünerek telefona cevap verdim.
"Yah! Bu kız telefonumu açmıy- Toki?"
"Jungkook?" dedim şaşkınlıkla tanıdık sesini duyunca. O kadar çok dinlemiştim ki seslerini gözü kapalı ayırt edebilirdim.
"Öldün sanırım? Açmadığına göre..."
"Tanımadığım numaraydı..." diye mırıldanırken kafede benim numaramı aldığı aklıma gelmişti. Ama o bana vermemişti.
"Bu defalık geçiş izni verdim bir daha olmasın." dediğinde cevap veremeyerek sustum. "Orada mısın? Bayıldın mı?"
"J-" etrafıma bakındım. Birkaç göz bana dönmüştü. "Ah... Jungkook'un yeni single'ı mı? Dinledim tabii." diyip güldüm. Az önce Jungkook diye bağırmıştım herkesin içinde.
"Ne?"
"Sen bunun için mi aradın canım arkadaşım? Bak kafedeyim burası kalabalık sen de gel istersen."
"Haa sen dışardasın anlaşıldı. Pang Pang'a gel."
"Ne?"
"Geçenki gibi oraya gel. Bir saat sonra orada olacağım."
Telefon cevap vermeme fırsat kalmadan kapanmıştı. Jeon Jungkook çağırıyor seni gerizekalı... trip atacak halin yok. Eşyalarımı alıp hızla kafeden çıktım ve eğlence parkına doğru yürüdüm. Buraya fazla uzak değildi zaten, erken gidip beklemek istemezdim.
Son bahar sonunda kendini hissettirmişti ve hava oldukça soğuktu. Kış geliyordu denilebilirdi. Bu nedenle kürklü montum ve çizmelerimle kaldırımlarda ilerlemek mantıklı bir seçimdi. Yarım saat sonra eğlence parkına vardığımda Disco Pang Pang aletinin yakınlarındaki bir banka oturdum. Çantamdaki küçük aynadan saçımı ve makyajımı kontrol etmeyi de unutmamıştım. Birkaç hafta geçmişti üstünden bu nedenle sanki ilk defa görüşecekmiş gibi heyecanlıydım.
Hava soğuk olmasına rağmen insanlar buraya gelmekten vazgeçmemişti. Herkesin eğlenceye daldığını görmek hoşuma gidiyordu buranın canlılığını seviyordum.
Oturduğum yerde telefonumu karıştırıyordum ki siyah bir silüet kolumdan tutup beni pang pang makinesinin arkasına çekti. Jungkook'tu elbette. Aslında vücudundan bile belliydi ya da ben bildiğim için öyle geliyordu.
"Merhaba?" diye mırıldandım durduğumuzda.
"Merhaba." şapkasını hafif kaldırıp göz kırptı.
"Neden buradayız?"
" İnsanların gelmemi bekleyeceği son yerler kalabalık ortamlar. O yüzden seni burada görmek istedim."
"Peki neden görmek istedin?"
Elini saçlarının arasına götürdü. "O kısmı sonra konuşuruz. Hadi çarpışan arabaya binelim."
"Ne? Jung- " bir şey dememe kalmadan girdiğimiz gizli aralıktan çıkmıştı. Telaşla arkasından koştum. Gittikçe Jungkook olduğunun belli olduğunu daha fazla düşünüyordum. Bunun sadece o olduğunu bildiğimden kaynaklandığını telkin ettim kendime.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BIAS MI BİR GECE Mİ?
FanficBu hikaye profilimdeki Erkek Oyunu Maknae Line hikayesinin devamı niteliğindedir ancak ayrı da okunabilir. Yine de ayrıntılar için oradan buraya geçmenizi öneririm. Deniz Bts hayranlığı ve izlediği dramalar sayesinde Kore'de yaşamayı tecrübe etmek i...