Geçmişi çoğunlukta düşünen insanlar, depresyona yatkın kişilermiş. Öyle yazıyordu, Derin'in dergilerinden birisinde. Gerçi Derin bu tarz dergiler okumazdı ama denk düşmüştü demek ki. Her neyse, konu bu değil. Gördüğümden beri zihnimin bir köşesi bunu düşünüyor. Fakat ben kendimi depresyonla bağdaştırmaktan uzağım, ben sadece bir çıkış yolu arıyorum kendime. İçine düştüğüm bu çukurdan beni çıkarabilmiş tek insanı başka bir çukura kaybetmiş olmanın acısını kabullenmeye çalışıyor ama yıllar önce düştüğüm yere bir kez daha düşmekten kendimi alamıyorum.
Boğuluyorum... Ankara'nın ortasında boğuluyorum, ama gerçi ben yüzmeyi de biliyorum. Kendime yetememek belki de burada başlıyor.
Ben, kendime yeterdim. Çınar'ın yanındaki, yakınındaki Kamer kendine değil, tüm dünyaya yeterdi. Her şeye gücü yeterdi, omuzlarında taşıdığı yükün ağırlığı değil, cesaretin verdiği hafiflik olurdu. Çınar'ın yanındaki Kamer de Çınar'la beraber tarih olmuş olmalıydı çünkü ona da ulaşamıyordum.
Bu aralar bunu da düşünüyorum. Çınar'a duyduğum tarifi imkânsız sevginin temelinde yatan şey neydi? Beni kendimden kurtarmasının verdiği minnet mi besledi aramızdaki bağı? Ben bu yüzden mi bu kadar kör oldum da göremedim Çınar'ın ölüme yürüdüğünü?
Ben bunu nasıl görememiş olabilirim? Hâlâ aklım almıyor. Her konu dönüp dolaşıp buraya geliyor ve ben en çok bunun altında eziliyorum. Bir şey diyorum kendime. En ufacık bir şeyin farkına varabilseydim, belki de Çınar şu an yanımda olabilirdi. Belki bir şeylere engel olabilmeyi başarabilirdim. Ama sadece diyebiliyorum. Elimden hiçbir şeyin gelmediği, bir ihtimale bağlı koşullu cümleler... Geçmişin geçip gittiği, imkânsız bir ihtimal... Ah, o ihtimal...
Ve Ankara'nın ortasında boğulmaya devam ediyorum.
Tüm dikkati benim üzerimde olan arkadaşlarıma ve en çok da babama, onları daha üzmemek için en azından daha iyi olduğuma inandırmaya çalışıyorum. Ve bence bir ölçüde başarıyorum. Bana olan tavırları, Çınar'ın yanındaki Kamer'e olan tavırlarına daha çok benzemeye başladı çünkü. Onlara göre sorun çıkaran bir makineydim ve düzelmem gerekiyordu, ben de düzelmeye başladım. Bunu görmeyi istiyorlardı ve ben de bunu veriyorum. Böylesi çok daha iyi çünkü.
Kendimi, kendime saklamanın sonsuz rahatlığı bana yetiyor. Ve bir de bir şarkı, içimdeki özlemin katlanılmaz bir hal aldığı zamanlarda sonsuz bir döngüde dinlediğim, her dinlediğimde ilk dinlediğim ana gittiğim ve orada kalabilmek için varımı yoğumu verebileceğim tek bir şarkı yeterli geliyor.
Bugün de o günlerden birisi. Anlamını yitirmiş sıradan bir pazartesi. Sömestr tatilinin ilk günü olmasının boşluğunda delirecek kadar düşünmenin yorgunluğundaydım. Ders çalışmak bile beni durduramıyor, zihnimin içindeki hengameye yetmiyordu. Bana bir parça iyi gelen kahveler bile kesmiyordu beni.
En sonunda pes ederek kaçtığım şeye teslim oldum. Fırlatıp attığım köşedeki telefonumu elime alarak son ses açtım o şarkıyı. Kaçıncı tekrarındaydı bilmiyorum ama beni boğan düşünceler üçüncü turuna başlamışlardı.
"Aramızda ıstırap çekenler düşünmeyi henüz unutmayanlardır." diye de bir yazı okumuştum, günün birinde bu kadar haklı olabileceğini hiç düşünmeden.
Ayağa kalkıp çalışma masamın üzerinde açık duran test kitaplarımı kapatarak boş bardaklarımı aldım ve mutfağa bıraktım. Diğer elimde olan telefondan şarkının son sözlerinin söylenmesiyle kapattım. Ve derin bir nefes aldım. Kendime ayırdığım sürenin sonuna gelmiştim ve artık hazırlanmam gerekiyordu.
Kendimi toplamanın en kestirme yolu duş almaktan geçtiğinden adımlarım banyoyu buldu. Dinlendirici sıcak bir duşun ardından odama geri döndüm ve akşam için giyebileceğim neler olduğuna göz atmaya başladım. Hevesim yoktu, yerlerde sürünüyordu fakat bizimkilere karaoke gecesi için söz vermiş bulunmuştum. Ayağımı bahane edebilirdim, keza babamın da gitmemde pek gönlü yoktu ama içten içe meşguliyetlere ihtiyacım olduğunu söyleyen o sesi dinlerken buldum kendimi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI KUYUSU
Teen FictionKamer, henüz bir lise öğrencisiyken en yakın arkadaşını zamansız bir şekilde kaybeder ve derinden sarsılır. Çınar'ın intiharının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yaşadığı acıyı kaldırmakta zorlanarak mantığına oturmayan gerçeklerin peşine dü...