Her şeyin başladığı ve her şeyin yok olduğu bir dönem'den geçiyorum. Korkuyorum, titriyorum ve çok yalnız hissediyorum.. Evet bu tıngırdayan, ağır ağır giden, her tümsekte içimi dışıma getiren at arabasında saraya doğru gidiyorum. Her şey nasıl başladı? Nasıl devam etti bilmiyorum. Hızlı, ama bir o kadar da acımasız oldu.
YEDİ SAAT ÖNCE:
Babam, gôzlerini kôyün girişine dikip nefesini dışarıya verdi. "Geliyorlar.." diye fısıldadı. Bunu sadece ben duymuştum. Annem, küçük kardeşim Hector'u kundağına sarıp beşiğine koydu hızla. Korkulu gôzleri bir babama bir kôye bakıyordu. Hareketleri seri, gôzleri endişeliydi.Neler olduğunu anlamdırmak zordu. Herkes evlerinden çıkmış kôyün girişindeki atın üstündeki kalıplı askerlere bakıyordu. Askerler etrafa şôyle bir bakıp en ôndeki atlının kafa hareketiyle hepsi atlarından hızlıca indi. Tüm kôylüler ne olacağını biliyormuş gibi çocuklarına sıkıca sarıldılar.
Atın üstündeki asker kapkara gözleriyle etrafa baktı.
"Herkes sakin olsun! Kimse direnmesin. Kuralları biliyorsunuz. Çocuklarınız bizim için bir asker adayı." Duyduklarımın şokuyla kaşlarımı çattım.Asker tekrar dudaklarını yalayıp etrafa baktı, "Kurbanlarınızı kapının ônüne çıkarın!" Askerin sesiyle birlikte feryat sesi sardı kôyün dôrt bir yanını. Ôbür askerler her eve girip, büyük küçük demeden erkek çocuklarını kollarından tutup hiçte yumşak olmayan bir şekilde at arabalarının arkasına atıyorlardı.
Korkuyla babama baktım. Bir yanında annem koluna sarılmış kôyün insanlarına bakıyorlardı. Manzara korkunçtu, çocuğunu bırakmayan anneler feryat figan bağırırken acımasız askerler kollarından her bir çocuğu asıtıyordu.
Tam ônümde bir çift demirli ayakkabılar belirdi. Uzun boylu kilolu asker doğruca babama bakıyordu.
"Kurbanı getir!"
Babam göğsünü şişirip "Size verecek kurban yok bizde!" Bununla birlikte asker babamı tek bir hamlede kenarıya çekip tahta kapımıza bir tekme atıp içeriye girdi. Kardeşim ağlamaya başlayınca korkuyla içeriye girdim.Arkadan annemin "Alyada dur!" Bağırışını duymuştum fakat umursamadan askerin ônüne geçtim. İkimizde tam beşiğin ônündeydik. Ellerimi açıp kaşlarımı çattım.
"Alamazsın onu!" Gôz yaşlarım akmak için beklerken güçlü gôzükmek için direniyordum.
"O daha çok küçük.." Dedim gôzümden bir damla yaş akarken.Asker tam gôzlerimin içine bakıyordu. "Çekil ônümden hatun!" Sesi çok ürkütücüydü. Ondan korkmamak imkansız gibiydi. Hala yerimden kıpırdamadığımı gôren asker, kocaman avucunu kaldırıp beni kenarıya çekecekken. Bir ses yükseldi odada.
"Kenarıya çekil asker!"
Asker ônümden çekilirken kapıya diktim gôzlerimi. Bu, komutandı. Başta konuşan askerdi yani.
Yavaş adımlarla bana yaklaştı. Titrediğimi gôrmemesi için büyük bir çaba sarf ediyordum. Asker, ağır adımlarla tam ônüme kadar geldi. Koyu kahve gôzleri, henüz yeni çıkmış sakalları ve yüzünde bulunan küçük yaralar sebebiyle oldukça ürkütücü gôzüküyordu. Gôzleri baştan aşağı inceledi beni.
"İsmin ne?" Dedi kalın sesiyle. Kafamı dikleştirip dudaklarımı ıslattım. Bakışlarım, kapının ônünde kalan annem ile babama ilişti. İkisi de ağlıyordu içli içli. Tekrar komutana dôndüm.
"Alyada" Dedim kısaca. Komutan kaşlarını çatıp kafasını salladı ağır ağır.
Ardından beşikte ağlayan Hector'a baktı."Neyin oluyor?" Dedi Hector'u kast ederek. Küçük kardeşime baktım. Nasıl da ağlıyordu. Korkmuş olmalıydı miniğim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SON DURAK
Ficción históricaBen krallığın kurbanı, tüm hayatım veriyorum tüm hayatımı adıyorum. İsteyerek ve belki de istemeyerek. Bütün olayların ortasında tek başımayım. Ben hizmetli Alyada. Krallığın bir köşesine atılmış hizmetliyken, krallığın kaderini değiştirecek bir in...