Kavanoz

115 11 1
                                    


Jaymes Young - Moondust

Güneşin batmasına çok az bir zaman kalmıştı. Lord köyden birkaç yaşlı ile konuşuyordu. Ben ise bir köşeye oturmuş sessizce onun konuşmasını bitirmesini bekliyordum. O sırada Lulu yavaşça yanıma yaklaştı.

"Tokanız bozulmuş, hanımım. İzin verin düzelteyim."

Elimle saçımda takılı olan tokayı yokladım. Biraz yamulmuştu, saçımdan birkaç tutamı da artık tutmaktan vazgeçmiş gibi dışarı çıkmalarına izin vermişti. Lulu'ya sırtımı döndüm. Lulu'da tokamı düzeltmeye başladı.

" Seni de peşimden buralara kadar sürükledim. Üzgünüm Lulu."

"Ben size hizmet etmek için görevlendirildim. Ayrıca benden özür dilemenize hiç gerek yok sonuçta ben sadece bir hizmetçiyim."

Söylediği şey ile biraz sinirlenmiştim. Hiddetle karşı çıktım.

"Bir daha böyle bir şey söylediğini duyarsam gerçekten seninle konuşmam. Sen benim arkadaşım ve burada güvenebileceğim tek kişisin."

"Peki ya Lord?"

Lulu'nun ani sorusu karşısında bakışlarımı Lord'a çevirdim. Lulu'dan böyle bir karşılık beklemiyordum. Lulu ise aksi gibi inatla yineledi.

"Ona güvenemez misiniz?"

Lord sanki birisinin onu izlediğini fark etmiş gibi bana döndü. Bakışlarımı hızla önüme çevirdim. Gözlerimi ellerime indirerek elbisem ile oynamaya başladım. Lulu ise cevabını alamamıştı. Gerçi bu soruyu bir cevap almak için sorduğunu da düşünmüyordum. Lulu tokamı onardıktan sonra birkaç adım geri çekildi ve hiç konuşmadı.

"Hey! Dur, buraya gel!"

Sesin geldiği tarafa baktım. Saçına aklar düşmüş, çelimsiz bir vücudu olan kadın bana doğru gelen çocuğa bağırıyordu. Önümde nefes nefese kalmış bir şekilde bana bakan çocuğa şaşkınlıkla baktım. Kocaman yeşil gözleri olan uzun zamandır taranmadığı için birbirine geçmiş sarı saçlı ve yine çelimsiz bir vücudu olan küçük bir kız çocuğuydu. Elinde ise boş bir kavanoz tutuyordu. Annesi olduğunu tahmin ettiğim kadını hiç dinlemeden aceleyle konuşmaya başladı.

"Ben... Onu gördüm. Nehrin neden akmadığını biliyordum. Ama..."

Konuşması yarım kalmıştı. Ben ise birden böyle bir şey duyduğum için şaşkındım. O yaratığı kimsenin görmediğini düşünmüştüm ama şimdi karşıma geçen bu küçük kız onu gördüğünü iddia ediyordu. Merakla küçük kızın yarım kalan cümlesini bitirmesini bekledim.

"Ama hiçbir şey yapamadım. Nehir yeniden aksın istedim ama büyüm yeterli değildi. Sen geldiğinde ise nehir yeniden aktı."

Bakışlarındaki parıltı beni biraz ürkütmüştü. Kararlı bir şekilde konuşmasına devam etti.

"Nasıl senin kadar güçlü olabilirim?"

Kaşlarım hayretle yukarı kalktı. Kalabalık durulmuştu. Herkes bize bakıyor ve benim cevabımı merakla bekliyordu. Yaşlılarla konuşan Lord da dikkatini bu tarafa vermişti.

Oturduğum yerden büyük bir sakinlikle kalktım. Birkaç adım uzağımda olan çocuğa doğru yürüdüm. Önünde diz çöktüm ve büyük bir sakinlikle bu sefer de ben ona bir soru sordum.

"Güçlü olduğumu nereden çıkardın?"

"Çünkü ben tüm büyümü kullanmama rağmen o taşları oradan kaldıramadım."

"Bu beni güçlü yapmaz ki?"

"Yapar. Sonuçta nehir yeniden akıyor ve biz tekrar tarlalarımızda meyve yetiştirebileceğiz. Bize yardım ettin,büyünle. Bu seni güçlü yapar."

GÜNEŞ KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin