Merhaba, umarım iyisindir. Bu yazmaya başladığım kaçıncı fic bilmiyorum, şu an için tek istediğim yarıda bırakmayıp devam ettirebilmek. Çok konuşmayacağım bu sefer, keyifli okumalar dilerim.
Bu sefer diğer çizimlerimden farklı olarak kâğıdımı sadece karalıyordum. Ne olduğu belirsiz gibi dursada çok şey yansıtmıştım buraya. Elimdeki bu kâğıt parçası nasıl biçimsiz duruyorsa zihnimin içide böyleydi. Her düşünce birbirine dolanmıştı.
Bazı hayallerim vardı onların önünde ise sonum olabilecek engeller. Şimdiyse kulaklıklarımı takmış deniz havası eşliğinde çizim yapıyordum, daha doğrusu yapmaya çalışıyordum. Olmuyordu bir türlü. Bulut gibi duran bir balerin yapmak istiyordum sadece, amacımın fazlasıyla dışına çakmıştım. Parmaklarım acımaya başlamıştı artık, bu yüzden çizim malzemelerimi kaldırıp dinlediğim şarkının sesini arttırıp çevremi izlemeye başlamıştım.
Küçük bir çocuk annesinden şeker istiyordu ama kadın hiç oralı değildi, telefonuyla oynuyordu. Madem çocuğunu umursamayacaksın neden doğurdun? Şu tip insanlar fazlasıyla gözüme batıyordu. En sonunda dayanamayıp çocuğun istediği şekeri almıştım, yanına gidip ona uzatmıştım. Gözleri o an parıldamıştı, sanki istediği her şeye ulaşmış gibi.
"Çok teşekkür ederim, umarım bu şeker gibi tatlı bir hayatınız olur."
Gülümsemiştim sadece, tatlıydı. Sonra eski yerime dönüp insanları incelemeye devam etmiştim. Neredeyse herkes saçma salak hareketler yapıyordu. Çok mu zordu bir yere oturmak? Daha fazla dayanamayıp ayaklanmıştım, evime gidiyordum. Sadece şarkı sesleri olan, her odası ayrı renge bürülü olan evime.
Manzaramda deniz vardı. Bahçem çiçeklerle doluydu. Dışardan mükemmeldi her şey çünkü kırılmış, parçalanmış olan ruhumu kimse görmüyordu. Görülmesini de istemiyordum zaten. Bu düşüncelerim arasında eve varmıştım, hızlıca içeri girip eşyalarımı bırakmıştım. Ellerimi yıkadıktan sonra mutfağa girip su içmiştim. Yemek yiyesim yoktu, midem bulanıyordu feci şekilde gerçi bu bulantı hiçbir zaman geçmemişti. Bu yüzden sürekli toplu olan bi' mutfağa sahiptim.
Suyumu alıp çalışma odama gitmiştim. Bu odaya kahverengi tonları hakimdi. Yapacağım araştırmaya veya herhangi bir şeye odaklanmamı daha kolay sağlıyordu, aynı zamanda burası teorilerimi ürettiğim yerdi. Şu an da ne yapacağımı bilmiyordum, sadece yeni bilgiler öğrenmek istiyordum ama bi' o kadar da istemiyordum. Kafam fazlasıyla doluydu çünkü. Tek istediğim şarkılardı, hissetmekti. Hangi şarkıyla başlangıç yapacağımdan emin değildim, gerçi hiçbir şeyden emin değildim artık. Öyle değişik bir durumum içindeydim ki alabildiğim nefes bile imkansız geliyordu. Yorulmuştum artık, hem ruhum hem bedenim.
Zihnimde kendi kendime kavga ederken bir şarkı açılmıştı, açan ben değildim ama kim olduğu da umrumda değildi. Rahatlamak istiyordum artık.
Odaklandıkça çalan şarkıyı bilmediğimi fark ettim.
Çalan şarkıyı bilmiyordum, ilk defa duyuyordum sanki aynı zamanda anlamaya çalışıyordum sözlerini.
A sound of something breaking.
I awake from sleep.
A sound full of unfamiliarity.
Try to cover my ears but can't go to sleep..
Kafam karışmıştı çok bir şey de anlamamıştım aslında, umursamamaya karar verip bu sefer kendi iradem ile başka şarkı açmıştım.
I'm a little drunk, I know it.
I'ma get high as hell.
I'm a little bit unholy.
So what? So is everyone else.
I'm a little drunk, I know it.
.
Elimdeki viskiyle mutfaktan çıkmıştım. Zor sarhoş olurdum ama bugün kendimi zorlayacaktım, ciğerlerimi parçalayacak kadar zorlayacaktım hemde. İhtiyacım vardı buna. Sıkılmıştım, bunalmıştım bir şekilde kendime gelmem gerekiyordu. En iyi yolunda böyle olacağına karar vermiştim kendimce ama aklıma gelen düşünceyle bunu yapamayacağımı fark etmiştim.
Söz vermiştim birine. Sözlere inanmayan ben, söz vermiştim daha 18 yaşını bile doldurmayan gençe. Canım bunu yapmayı çok istiyordu ama yapamazdım. Eğer bu sözü sonlandırırsam ihanet ederdim her şeye.
Sadece birkaç bardak içmiştim ama içimde çok değişik bir his vardı. Sanki izleniyordum. Kim nasıl kendi evimde beni izleyecekti bilmiyorum ama bu his bedenimi kaplamıştı. Odanın içinde gözlerimi gezdiriyordum. Bir pencere ve balkon vardı ama ikisinin de perdeleri kapalıydı. Alkolün verdiği etki olduğunu düşünüp odama gitmek için ayaklanmıştım.
Odaya girdiğimde saat gece 1.23'tü, yatağım dağınıktı toplama gereğinde bulunmamıştım. Siyah çarşafa atmıştım bedenimi. Bugün olan şeyleri düşünüp uykuya bırakmıştım kendimi.
Ve bölüm sonu.
Umarım düşüncelerini belirtmişsindir, oy da vermişsen ne mutlu bana. Diğer bölümde görüşmek üzere.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Somebody's Watching Me./Taekook.
Fanfiction"Bir melek gibisin, tenin beni ağlatıyor Jeon." 'Nerden geliyor bu ses, kimsin sen, ne istiyorsun benden?' "Sadece beni görmeni istiyorum."