gonna meet somewhere else

108 12 28
                                    

harry styles - sign of the times

"jimin! elimi tut!" dedi jeongguk, hayatları pahasına koşarlarken

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


"jimin! elimi tut!" dedi jeongguk, hayatları pahasına koşarlarken. aynı zamanda arkalarını da gözetliyordu her saniye başı, peşlerindekiler yaklaşmış olabilirdi.


tam o an, diğerine uzattığı eli sımsıkı bir şekilde kavranınca içi huzurla doldu. şöyle bir durumda bile, onu tek rahatlatan şey jimin'in varlığıydı işte. şöyle bir durumda bile, yıllar geçmesine rağmen, onun küçücük dokunuşları heyecanlandırabiliyordu jeongguk'u. şöyle bir durumda bile, beynindeki bağırıp duran tek düşünce jimin'di.

gözleri birbirine takılı kalmışken koşmaya devam ediyorlardı. sözcüklere gerek yoktu, 'seni seviyorum'larla bağırmalarına, birbirlerine aşklarını haykırmalarına gerek yoktu. gözleri ve kalpleri yapıyordu bunları onlar yerine.

o an gözlerinin birbirlerinden başka hiçbir şeyi görmemesinin cezası olarak yolun üstünde büyümeye başlamış ağaç köküne takılıp düştü ikisi de. yüzüstü kapaklandıkları yerde, şimdi kahkahalarıyankılanıyordu.

ne yaşıyorlardı onlar yahu? böylesine aksiyon dolu hayatlarında birbirlerini nasıl bulabilmişlerdi? aptal aşklarının bir getirisi olarak her an mermilerden kaçmak zorundaydılar bir de...

"jeongguk," diye mırıldandı jimin, gülüşleri buruk bir gülümsemeye döndüğünde, düştüğü yerden kalkıp jeongguk'a yaklaşırken. o sırada sırtüstü uzanmış jeongguk'un göğsüne doğru uzandı. yüzleri oldukça yakındı, soludukları hava aynıydı, kalplerinin hızlı ritimleri birdi; öptü sonra tam karşısındaki dudakları, nazikçe, bu onlar için belki de sonmuşçasına. "neden bu lanetle sıkışıp kaldık? neden hayatımız mermilerden kaçmaktan ibaret?" dudakları hala diğerininkilerin üstündeyken, sadece birbirlerinin duyabileceği şekilde konuşuyordu. kapalı gözkapaklarının ardından gözleri dolmuş, gözyaşları yanaklarında yerlerini edinmeye hazırlanmıştı.

"jimin... jimin'im..." dedi jeongguk, ellerini jimin'in yanaklarına yerleştirip. burnuna bir öpücük kondurdu, alınlarını birleştirdi. "bizi birleştiren kaderimiz buydu. hatırlıyor musun seni ilk gördüğüm anı, senin beni ilk gördüğün anı? ilk el ele tutuştuğumuz anı? ilk öpüştüğümüz anı? ah jimin, bizim ilk sevişmemiz bile mermilerden kaçarken yaşanmıştı!"

jimin hatrına düşen anlarla birlikte gülümsemeden edemedi. onlar hep kaçmıştı; onların peşinde hep birkaç mermi vardı, onları kovalayan. ama bu asla onlar için bir engel olmadı, mermilere yakalanma ihtimaline karşı bile olsa, onlar birbirlerini sevdi, aşklarını doya doya yaşadı. onlar, mermilere karşı geldi, her defasında.

"bizim kaderimiz böyle yazıldı, sevgilim," derken uzandığı yerden doğrulmuştu jeongguk, artık oturur haldeyken jimin de kucağında oturur şekilde kalmıştı. "biz mermilerin yıldızları olmak için dünyaya geldik!"

running from the bulletsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin