Kuruyan dudaklarımın çatlaklığını hissedebiliyorum.
Yüzüme değen yumuşaklık nereden geliyor farkında değilim şuan.
Elimi tutan biri var.
Küçük bir kızın sevinç çığlıkları kulaklarımda yankılanıyor.
Kahkası beynimi doldurmuş durumda.Birden bire sevinç çığlıkları yerini korkudan titreyen sessizliğe bıraktı.
Hayır bu sessizlik çok kötü..........
&&&
Sonunda gözlerimi açtığımda elimi tutan Ponteyle karşılaştım.
Gözlerinin altı çökmüş,rengi daha da çok sararmıştı.
Yüzü zayıflamıştı.Şişmiş gözleriyle bana bakıyordu.
Benim pontem mi bu??
İçim acımıştı.
Vücudumda gereksiz bir ağırlık vardı.
Başımı kaldırıpta etrafıma bakmama engel oluyordu.
Yüz üstü yattığım yatakta doğrulmaya çalıştığım sırada vücudumu sarsan acı yüzünden inledim.
Ponte uyanık olduğumu fark etmişti.
Elini saçlarıma götürdü.
Okşadı.
Öptü.
En son hatırladığım şey sırtımdaki bütün kemiklerin acısıydı.
Dizlerimin üzerine düşüşüm.*Bir şey mi istedin ? ağrın mı var ?
Konuşmak için ağzımı açtığımda konuşamıycağımı fark ettim.
'hayır' dercesine başımı salladım.
Tekrardan uyumak en iyisi diye düşündüm.
Belki de bütün bunlar bir kabustu.
Ve ben uyanınca biticekti.&&&&&&&&
3 HAFTA SONRA*Hadi müge oyalanma geç kalıcaz bak yoksa .
Ponte elinde çantamla hastaneden çıkmak için acele ediyordu.
''farkına mısın bilmiyorum ama geliyorum zaten ''
*Sahiden mi? Buradan bakınca hiç te belli olmuyor da.
''Nasıl bir uyuzsun sen böyle ?
Hızlı hızlı peşinden gittiğim ponte aniden durunca alnımı sırtına çarptım.
Bana dönüp yüzümü avuçlarının içine aldı.
*Sana çok çok çook aşık bir uyuzum.İtirazın mı var?
Gözlerinin içine bakıp yavaşça başımı salladım.
'hayır..Hayır bir itirazım yok'' yüzümdeki gülümsemeye karşılık olarak
Küçük masum bir öpücüğü hak etmiştim.Hastane koridorunda ki yaşlı teyze bu görüntüden memnun kalmamıştı sanırım.
Gayet açık bir dille azar niğdaları çıkarınca hızlıca otoparka indik.
Arabaya bindiğimizde kucağıma atlayan grişi görünce sevinçten geberdim.
Evet evet .
Kesinlikle geberdim.
'pontee grişi mi getirdin?' kocaman olmuş gözlerimle bir grişe bir ponteye bakıyordum.
Kocaman gülümseyen bir pontem ve canımdan çok sevdiğim kedim griş.
Üçümüz aynı karede.
Hayal edebiliyormusunuz?
Hayali bile çok güzel.
*sensiz kafayı yedi hatta biraz da zayıfladı.
'kıyamam size .ikinizide zayıflamış görmek çok üzücü..
Eve giderken ponte camımı açtırmamakta direniyordu.
'nolurrrrr ya birazcık açmak istiyorum camımı .çok havasız ya.
*Olmazzz.hasta olucaksın.Dikişlerini bile iki gün önce aldılar .mikrop felan kaparsın hayatta olmaz.
''Birazcık lüffennnnn''
*sadece bir tık aç iki dakika sonrada kapa
Hemen camı açıp havanın kokusunu içime çektim.
Hastane kokusu bunaltıcı ve iğrençti.
Koridorları gereksiz vitamin kokularıyla doluydu.
Eve giden yolda olmadığımızı fark ettiğim.
''Nereye gidiyoruz?''
*Evimize
''Ama burası evimize giden yol değil ki ''
Benim evimin yolu şehirden uzaktaydı.
Böyle bir yolu hiç kullanmadığıma eminim.
*Burası yeni evimize giden yeni yolumuz.
5saniyelik bir şaşkınlıktan sonra ''Nasıl anlamadım''diye sorabilmiştim.
*Şöyle ki seninle herkesten uzakta sadece ikimize ait olan bir hayat kuruyorum.
Ve bu hayatımızda kimseye ve hiçbirşeye yer yok.''Ben kendi evimi istiyorum!''
Sert tepkim ilgisini çekmişti.
*O ev hala senin müge sadece bir süreliğine orayı bırakmalıyız.Şu yaşadıklarımıza bak.
''umrumda bile değil.Ben Göl evimi istiyorum.Her bir köşesinde babamın anılarını sakladığım o evi istiyorum.
*İnat etme müge o ev hala bizim diyorum sadece kısa bir süreliğine benim evimde kalıcaz .
Bir hafta kadar.Bu sırada göl evi yenilenmiş olur .Her yeri kuru otlarla kaplı,boyaları dökülmüş ve rutubet almış. O ev o haldeyken seni oraya götürmem delilik olur.
''tamam ozaman senin dediğin olsun ''
Bu şekilde açıklama yapınca rahatlamıştım.Bİ an evimi kaybettiğimi düşünmüştüm.
''peki bu bahsettiğin ev nerede??
*Anadoluyakasında BEYKOZ da çok tatlı sevimli bir yer eminim sende çok seviceksin .Anadolu hisarında oturucaz 1 hafta boyunca göl yerine Deniz manzaran olucak fena mı ?''tamam sen kazandın ozaman .
Eve geldiğimizde ortamın sıcaklığına kapılmıştım ama bunu ponteye belli etmiyordum.
Rengarenk evler yan yana dizilmiş.sokağın hatta caddenin ortasından kale duvarları geçiyordu.
Küçük Küçük balıkçı tekneleri denizi süslüyordu.
Denizin dibinde Yalılar ,balıkçılar ,kafeler vardı.
Yeşil ve mavide son noktaydı burası.
Ev şeker pembesiydi.
Ve denizin hemen yanındaydı.
Ön bahçesi denize açılıyordu.
2 katlı güzel şirin bir ev.
''Burada sadece biz mi oturucaz ?'
Ponte çantaları alıp eve doğru yaklaştı.
*Sadece üst kat bizim .alt katta yaşlı bir çift var çok sevimliler .Yunanlılar
''hayatımda ilk defa komşum oluyor yani''
*komşularımız oluyor.
Bu fikir hoşuma gitmişti.
Yüzümde gülücükler aça aça kucağımda grişle eve girdim.
Evin içi mavi beyaz ve yeşil tonlarının hakimiyetindeydi.
Ön camlar kocamandı .
Beyaz mavi tül perdeleri uçışuyordu.
Duvarlar bembeyazdı.
Üzerlerinde mavi çerçeveli tablolar vardı.
Saksılarda bitkiler .
+Hoş geldiniz çocuklar.
Kırık Türkçe şivesi yüzümü güldürmüştü.
Başımı çevirdiğimde karşımda beyaz kısa saçlı tahminen 60 yaşlarında bir kadın duruyordu.
Ellerini önünde birleştirmişti.hırkasının kollarını bileğinden yukarı çekmiş dizlerine kadar uzanan eteğinin pileleri uçuşuyordu.
Boğazında bir inci kolye si vardı.
İlk görüşte kanınızın ısınacağı yaşlı bir kadındı.
''merhaba hoşbulduk''
*oooooo Agatha hanım sizde hoş geldiniz buyurun
Yaşlı kadın gülümseyerek kanepeye oturdu.
*size içicek bir şeyler getiriyim
+Ahhh çok naziksiniz bay köprü
''köprü mü ? '' istem dışı attığım kahkaha sonrasında bayan agahta bana dönmüştü.
''şey onun adı PONTE efendim '' gülümseyerek bayan agahta ya bakıyordum
+tamam işte evladım ponte bir köprü adı '' ponte vecchio köprüsü''
Bu sefer şaşkınlık sırası bendeydi
''bilmiyordum''
Ponte elinde meyve sularıyla yanımıza gelmişti
*köprünün hikayesini dinledin mi müge?
Başımı hayır anlamında salladım.
+İstersen bir ara sana bu hikayeyi anlatabilirim ama şuan görüyorum ki çok yorgunsunuz küçük hanım
''Dinlemeyi çok isterim ''
Meyve suyumdan koca bir yudum aldım.Beş dakika sonra bayan Agatha ayaklanmış ve eve inmişti.
''çok tatlı kadın ''
Ponte bardakları kaldırmış yanıma uzanmıştı .
Üzerimize kareli bir pike atmıştı.
Soğuk değil aksine hava çok sıcaktı ama ponte üşümemden korkuyordu.
*Aynen çok tatlı çok kibar bir kadın .
''şu ponte köprüsü.Hikayesi ne onun??
*Ben anlatırsam olmaz ama onu bayan Agatha anlatıcak sana.
''çok merak ettim nasıl bişe ''
*Çok güzel bişey
Gülümsedim .
Griş uçuşan tül perdeyle oynuyordu .
Sağa sola zıplayarak kendince mutluluğunu gösteriyordu.
''Onu hiç bu kadar hareketli görmemiştim
*Zayıflayınca hareketleri hızlandı .Sen olmayınca çok aç kaldık ve zayıfladık
''oooy kıyamam ben size oğullarım
Kahkahalarımız salonu doldurmuş hatta grişi korkutmuştu.
*Hadi bakalım ilaçlarını iç ve Biraz uyu bebeğim.
''tv izlesem biraz?
*Olmaz hadi
''Tamam aşkım uyuyorum
*Ne dedin ?
''uyuyorum dedim
*Yok ondan önce
''Tamam dedim
*Hayır hayır tam aradasında o ikisinin
''Heee Aşkım dedim
Yüzünde kocaman bir gülümseme oluştu
*İlk seferinde duymuştum aslında ama tekrar etmekten zarar gelmez
''çok kötüsün ya
*Seni seviyorum bebeğim tatlı uykular
Salondan çıktığında griş ayaklarımın altına gelmiş kıvrılıp yatmıştı.
Sanırım bende biraz uyusam sorun olmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
REHAVEYH
ChickLitMerhaba öncelikle ilk defa yazıyorum ve lütfen bir kez bile olsa göz atın belki ilginizi çeker :) Bu arada arkadaşlar "Rehaveyh akıl hocası veya Hocam "anlamına gelmektedir:)