1; Budapeşte köprüsünün üzerinde bir çingene falıma baktı, dedi üç günde öleceksin.
Ben üç bin yıldır seni arıyorum
"Sen beni rezil etmekten başka ne işe yararsın ki!"
Çantasının bir kolu düşmemek adına savaş vererek çocuğun omzuna bunca sıkıntısı içinde bir iş çıkarmamak adına tutunuyordu. Bir elini sıkı sıkıya bağlamıştı kumaş parçasından güç alırcasına. Parmak uçları bembeyaz olmuştu artık. Kendini sıkmaktan karnına ağrı girmiş, çenesinin kitlendiğini düşünerek birkaç defa açıp kapayarak kontrol etmişti. O bunlara kafa yorarken karşında oturan babası elinde kemeriyle yere vurarak çocuğun dikkatini çekmeye çalışıyordu lakin çocuğun gözleri bu yeni kemerin modelini beğenmediği için yüzünü buruşturarak igrenç sesler çıkarıyordu.
Onun bu laubali tavırları babasını daha da öfkelendirdi. Dediklerini hiç mi ciddiye almıyordu? Yaklaşık yarım saattir göğsüne, sırtına, baldırlarına sayısız kemer yiyen bu çocuk acı nedir bilmez miydi?
"Benim oğlum olduğun için senden utanıyorum!"
Başını sallayarak onayladı öfke kusan babasını. Bunu milyonlarca kez tükürerek söylemişti kendisine artık gelişigüzel sözleri bu çocuğun üzerine pek de yara açmıyor gibi duruyordu. Babası gördüğü ciddiyetsiz tavır karşısında sinirlerini kontrol edemeyecek kadar sabrı zorlanmış hissediyordu. Oturduğu yerden bir hışımla kalktığında bu dayak arsızı oğluna daha fazla katlanamadığını düşünerek salonu terk edecekti. Elindeki kemeri savurduğunda işaret parmağını çocuğunun yüzüne doğrultmuş ve "Seninle işim bitmedi küçük adam! Bu defa sana müsamaha göstermeyeceğim." diyerek dişlerinin arasından tıslayarak konuşmuştu.
Çocuğun tek düşündüğü ise babasının ağzından çıkan tükürüklerin komik durduğuydu. Gülmemek adına dudaklarını birbirine bastıran çocuk gözlerini birkaç kez kırptı. Babası onun bu tavırlarını ezbere bilse dahi hala tahammül edemiyordu. "Ya sabır! Ya sabır! Sen beni delirtecek misin oğlum?"
Babası oğlunun yüzüne umutsuz vaka bakışı attıktan sonra hole doğru adımlarını atmaya başladığında oğlu saatlerdir ilk kez konuşmuştu. "Baba?"
"Ne var?"
"Tokat atmayı unuttun."
Oğlu işaret parmağıyla yanağını gösterdiğinde yüzünde bundan keyif alıyormuş gibi sırıtmıştı. "Şuan yerde uzanmam gerekiyordu... Neyse bu günlük kemer yordu sanırım? İyi geceler."
Oğlu bu pervasız davranışlarıyla yıllardır verdiği mücadelede bir adım yol katedemediğini babasına açıkca belli etmişti. Babası ise "Hesaplaşacağız." diyerek çalışma odasına kapıyı kırarcasına girerek aklındaki yeni planı yürürlüğe koymanın vakti geldiğini, hatta çoktan geç kaldığını düşündü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Falling again | Taekook
FanfictionSkandallarıyla ailesinin soyadına leke sürmekten zevk alan başkanın asi ve hırçın oğlu Jeon Jeongguk atıldığı 15. lisenin ardından rehabilitasyon merkezine kapatılır. Kurallarının dışına çıkmayan, disiplinli bir öğretmen Kim Taehyung, genç çocuğu ka...