....
Yazarın anlatımıyla;
OLAY GECESİ
Okuldan çıkıp yaklaşık 9 metre ilerisindeki kafeye girdi ve sütlü kahvesini sipariş etti. Siparişleri gelene kadar biraz oyalanmak adına telefonunu çıkaracaktı ki bulamadı. Biraz düşündükten sonra okulda unuttuğunu anladı. Içinden "Lütfen kapanmamış olsun lütfen lütfen" diye dua ediyordu. Okula vardığında demir kapının hala açık olduğunu görüp derin bi nefes verdi ve sınıfına çıktı sırasının altındaki telefonu alıp koridora yöneldi merdivenlerden aşağı inecekken bir patırtı duydu ve sesin geldiği yöne doğru döndü. Okuldaki hademelerin bir şey düşürdüğünü düşünerek yardım etmek için o tarafa doğru gitti. Koridorda sağa dönücekken bir el tarafından ağzının kapatıldığını anladı pamuktaki eter kokusu yavaş yavaş içine işlerken artık çırpınışları bir işe yaramamaya başlamıştı...Kurbanın anlatımıyla;
Gözlerimi zar zor açtım ve etrafıma bakındım burası aşırı rutubet kokuyo be. B..bi' dakika neredeyim ben? Başımın ağrısını umursamamaya çalışarak neler olduğunu hatırlmaya çalıştım. O sıra da kapıdan içeri giren iki kişi belirdi. "Prensesimiz güzellik uykusundan uyanmış" dedi yüzünde kar maskesi olan adam boyu diğer adama göre biraz daha uzundu. Sinirlenip "Kim olduğunu saklama gereği duymuşsun anlaşılan kar maskesi falan taktığına göre ama durun siz ben burdan kurtulurum nasıl bi oyun bu Allah aşkına çocuk çocuk iş...Silah mı lan o?" Yutkunup hemen diğer adama baktım büyük bi kahkaha atıp bana doğru yaklaştı "Noldu bizim korkusuz kızımıza, korktun mu yoksa?" Dilim tutulmuş gibi ağzımdan tek kelime bile çıkmıyodu. Ben ne yaptım da başıma bunlar geliyordu ya!? Suskunluğum üzerine uzun boylu olan"Nasıl bi' ölüm düşünürsün?" Diye sorunca titrediğimi hisettim. "B..ben yani..." kahretsin hiç bi'şey söylemiyodum sesim titriyodu kafamı aşağıya doğru eğip sakinleşmeye çalıştım. "Bana bak!" Bağırması üzerine hızla kafamı ona doğru çevirdim. Gözlerim nemlenmeye başladı ahh hayır ağlayamam şuan da demi güçlü olmam lazım. "Sana bi soru sordum cevap ver nasıl bi ölüm düşünüyosun?" Ses tonumun titrememesi için dua ederken konuştum "Ö..ölmek is..istemiyorum" yanındaki yine kahkaha attı kahretsin hep bu şekilde kahkaha mı atıcaktı bu herif? "Sebep söyle? Seni öldürmemem için sebep söyle?" Diye soru sordu hemen aklıma ilk gelen şeyleri sıraladım. "Daha çocuğum ben yani 17 yaşındayım kanunen hala çocuk sayılıyorum değil mi? Hem aynı zaman da öğrenciyim. Bakın bi ailem var benim lütfen bırakın da gideyim..nolursunuz?" Göz yaşlarım artık benden bağımsız bi'şekilde akmaya başladı yolun sonuna bu kadar çabuk gelmiş olamam değil mi ? Diye geçirdim içimden. "Kes ağlamayı ağlamak güçsüzlüktür, bi daha benim karşımda ağlamayacaksın, ayrıca sunduğun sebepler beni gram ilgilendirmiyor? Benim işime yarayan ne var bu sebeplerde küçük kız?" Bağırmasıyla şiddetlenen ağlamam üzerine zar zor konuştum. "N..ne istersen yaparım lütfen, lütfen bırak gideyim kimseye bahsetmeyeceğim bu durumdan; sizden... Nolur bırak beni istediğini yap..." birden patlamasıyla neye uğradığımı şaşırdım.. "Kapat artık şu lanet olası çeneni ağlama demedim mi lan ben sana? Tamam yeter bu kadar çek tetiği Semih!" Şu kahkaha atan çocuğun adın Semih miydi yani? Düşündüğüm şeye bak lan ölücem ben ölücem sanane adamın adından gerizekalı! "Ya da dur Semih, hadi seninle bir oyun oynayalım küçük kız kazanırsan hayatını bağışlamış olucam ama kaybedersen ölüm uykusuna bırakacaksın artık kendini." 'Ölmek ya da ölmemek işte bütün mesele bu' uff ne saçmalıyorum ben uzun boylu adama dönerek "Kabul ediyorum tamam oynayalım nasıl bir oyun bu?" Semih beynimi dayadığı silahı indirirken uzun adama şaşkın bir şekilde bakıyordu demek ki oda ne yapmaya çalıştığını anlayamamıştı ya da ben öyle görüyordum..."bu sandalyeden kalkıp dışarı çıkman için tamı tamına 5 dakikan olacak, ha bu arada gözlerin ve ağzını da bağlayacağım... Eğer 5 dakika içerisinde buradan çıkarsan ne mutlu sana ama çıkamazsan, kendi ölümünü kendin belirlemiş olursun ve patlamaya kurban gidersin bence direk acısız bir şekilde kafana silahı dayayıp patlatmak daha güzel olurdu ama madem canını seviyorsun al işte sana bir fırsat küçük kız, bol şanslar..." Ne delirdi mi bu patlatılarak ölmek de ne bomba mı var burada? "Hey hey, ben böyle bir şey olacağını düşünmemiştim başka bir yolu yok mu a..ayrıca süre çok kısa ve gözle-" ağzımı bağlamıştı ne kadar konuşmaya çalışsam da boşaydı farkındaydım bu yüzden gücümü toplamak adına susmaya karar verdim. Bu durum uzun boylunun hoşuna gitmiş olacak ki burnundan güldü ve " Eline çakı veriyorum iyi kullan " dedi ve gülerek "Tekrar bol şans " diyerek gözümü bağlayıp odadan çıktı... Hiç bir şansım yoktu biliyordum burada ölecektim ama denemekten zarar gelmezdi değil mi? Bir şeyi başarmak istiyorsam ilk önce çabalamam lazımdı... Elimdeki çakıyı sabitledikten sonra ipleri kesmeye çalıştım ama ip ip değilki mübarek kes kes bi çözülmüyo bi süre sonra ellerimi çözüp bileklerimi ovaladım ve gözlerimde ki bandanayı çıkarttım önüme bir sayaç koymuşlardı, 2 Dakika tamamen 2 dakikam vardı ağzımı açtıktan hemen sonra kapalı olan kapıya doğru koştum sıkışmış diye düşünürken kapının kilitli olduğunu anladım oyunu bozmuştu, oyunu kuralına göre oynamamıştı... Artık dayanacak gücüm kalmadı göz yaşlarım bir bir göz pınarlarımdan akarken yorgun bedenimide kapıya doğru yasladım ve tek çare sayacın dolmasını bekledim. 10...9...8...7...6...5...4...3...2...1 ve aydınlık bekletmeden o aydınlığa doğru adımladım huzur doldu içime sonsuzluk bu olsa gerek...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun Bozan
Teen FictionVicdanımın sesini dinlemem çünkü benim bir vicdanım yok.~Yağız Zerli