Bölüm 5 : Kesitler

462 123 9
                                    

Herkese merhaba, beşinci bölümde görev yapmalarındansa karakterlerin özel hayatlarından kesitler yazmak istedim. Böylelikle karakterleri daha iyi tanıyabilme fırsatınız olacak. Keyifli okumalar dilerim.
________________

Kumsal, her zaman profesyonel bir dansçı olmak istemişti fakat ailesi buna şiddetle karşı çıkmıştı. Her ailenin o klasik cümleleri yüzünden istemediği bir bölüme yerleşen Kumsal, asla danstan vazgeçmemiş her gün kendine bir şeyler katmak için çabalamıştı.

Şimdi ise boş salonda müzik eşliğinde kıvrak bedenini kontrollü bir şekilde sergiliyordu. Çok da uzaklarda olmayan Yankı, müziğin sesine doğru yaklaşmış ve genç kızın dansını izlemeye başlamıştı.

Yankı'nın aklında şimdiden bir çok şey dolanıyordu.

Müzik kesildiğinde Kumsal kendini yere attı. Fazlasıyla terlemiş bedenini havlu ile kurularken bir yandan da suyunu içiyordu ve bu görüntü Yankı için eşsizdi.

"Dansta bile yeteneklisin Kumsal. Senin yapamadığın bir şey var mı acaba?"

Kumsal, duyduğu ses ile şaşırmıştı. Karşısında Yankı'yı görmeyi beklemiyordu.

"Sen beni mi izliyordun?"

"Kim görse izlerdi. Dansın gerçekten eşsizdi."

"Teşekkür ederim."

Kumsal utandığını belli ediyordu ve bunun farkındaydı.

"Seninle hiç sohbetimiz olmamıştı değil mi?"

Yankı'nın sorusu ile Kumsal derin bir nefes aldı. "Evet öyleydi."

Sırıtarak "Bu oyun hoşuma gitmeye başladı." dedi Yankı. Sırıtması Kumsal'ın hoşuna gitmemişti.

"Söz konusu bir kızın ölümü iken bunun hoşuna gitmesi biraz garip Yankı."

"Söylemek istediğim şey o değildi."

Kumsal, son kez Yankı'ya göz ucuyla bakıp tekrardan büyük salona çıktı.

Bir yandan Eslem, kampüsün sahasında basketbol oynayan çocukları izliyordu. Bu onun günlük eğlencelerinden birisiydi.

Eslem her zaman okulda kıskanılan o kız olmuştu. Güzel, zengin ve yetenekliydi fakat kimse onun içini önemsememişti. Zaman geçtikçe Eslem iç güzelliğin saçma olduğuna inandı ve sadece dış görünüşünü kullanarak istediği şeyleri elde etmeye çalıştı. Başardı da.

Her ne kadar dışarıdan masum ve neşeli bir kız gibi görünse de iç dünyası zamanla kararmıştı.

Eslem, üstüne doğru gelen basketbol topundan son anda kaçtığında topu almaya gelen kişiye son ses bağırmaya başladı.

"Önünü göremiyor musun sen? Senin yüzünden az kalsın yaralanacaktım. Aptal!"

Gelen kişinin kim olduğuna baktığında Rüzgar olduğunu gördü. Alaylı bir şekilde "Sadece bir top prenses, merak etme seni öldürmeyecek." dediğinde Eslem'in siniri bozulmuştu.

"Sen benimle dalga mı geçiyorsun?"

"Olayları fazla abartıyorsun Eslem."

Küçümserce "Şimdi de akıl mı verir oldun?" dediğinde Rüzgar gülmeden edememişti. "Bir dost tavsiyesi olarak kabul et." dedi ve basketbol topunu alıp sahaya geri döndü. Arkasında ona sinirle bakan bir Eslem bırakmıştı.

Afra ise okulun istenmeyen ucubesiydi. Her zaman sözleriyle insanları yaralar, geçmişlerinde kötü bir anı olarak yer edinirdi.

Onu sakinleştiren tek kişi her zaman Nefes olmuştu fakat şimdi o da yoktu. Afra ne yapacaktı?

"Afra, ne zaman cenazeye gider gibi giyinmekten vazgeçeceksin?"

Afra duyduğu cümle ile arkasına döndü. Bu yüzden tanıdıktı, adlarını ezberleme zahmetine bile girmemişti.

"Ah doğru ya, en yakın arkadaşın ölmüştü fakat üstünden yıllar geçmedi mi?"

Sarı saçlı kızın alaycı gülümsemesi sınırlarını taşımıştı. Ani bir hareketle kızın saçlarını tutan Afra'yı bahçedekiler izlemeye başlamıştı. Afra kızın çığlıklarını hiçe sayarak kulağına doğru eğildi.

"Senin cenazen için şimdiden minik bir hazırlık yapıyordum sadece beğenmedin mi yoksa?"

Kız çığlıklar atmaya devam ederken güçlü bir elin Afra'yı çekmesiyle sarı saçlı kız kurtulmuştu.

"Sen delisin Afra, deli!"

Afra kızın dağılmış haline gülerken kaçmalarını izliyordu. Onu çeken kişinin kim olduğuna bakmak istediğinde karşısında Saye'yi gördü. Onu baştan aşağı süzdükten sonra konuşmuştu.

"Cidden işime karışmasan olmaz mı?"

"Tüm okulun önünde kıza saldırdın. Birinin seni durdurması gerekiyordu."

"Benim işime kimse burnunu sokamaz. Buna sen de dahilsin."

"Etrafına korku saçmaktan başka bir şey bilmiyor musun sen?"

Saye'nin normalden yüksek çıkan sesi Afra'nın ilgisini çekmişti.

"Bir hafta önce yanıma yaklaşmaya dahi korkan birisiydin. Şimdi ne değişti?"  Saye'nin cevap vermesini beklemeden devam etti.

"Eğer şu oyun zırvalığı yüzünden yakınlaştırığımızı sanıyorsan yanılıyorsun. Ben kimse ile yakın olmam Saye."

Saye, genç kızın cümlelerinin tam zıttı olan gözlerine bakıyordu. Gözler asla yalan söylemezdi ve Afra'nın gözleri büyük bir hüzün taşıyordu.

"Bitti mi?"

Saye'nin cümlesine cevap dahi vermeden yanından ayrılmıştı.

Sır Perdesi oyunu herkesin hayatında büyük değişiklikler açacaktı. Yapmam denilen şeyler bir bir gerçekleşecekti ve bunların sonucu büyük bir yanlışın habercisiydi.

SIR PERDESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin