Bugün, sabah saatlerinde gerçekleşen bir ay tutulmasından bahsediliyordu. Süper ay tutulmasının yanından eksik olmayan 21 Ocak tarihini de algılamaktan uzaktım fakat bu kanlı ay tutulması dikkatimi çekmeyi başarmıştı. Ayın olduğundan daha büyük gözüktüğünden ve aynı zamanda ocak ayında gerçekleşen ay tutulmalarına kurt ayı denildiğinden bahsediyorlar ve ekliyorlardı; hiç inanmadığım sürprizlerin, yenilik ve değişimlerin, ani olayların gerçekleşmesinin kapıda olabildiğini söylüyorlardı. Evde sıkıntıdan patlarken önüme çıkmış bir astroloji sayfasında öyle okumuştum en azından.
Şu an hava almak için çıktığım terasta gökyüzüne baktığımda, tekrar aklıma düşmüşlerdi. Elim günlerdir kayıp olan, hilal şeklindeki ayın üzerinde mavi taşlar ve kalan boşluklarının küçük pırlantaların olduğu kolyemdeydi. Bazen, gökyüzünü dinlemek gerekiyordu belki de. Ya da adını aldığım ay, doğum günüm olduğundan bana bazı mesajlar vermeyi tercih etmişti. Değişen koşullara ayak diremenin ya da bir şeylerin daha farklı olduğu kabul etmemenin sonucunda daha açık ve sert mesajlara maruz kalınabileceği kısmını da net bir şekilde hatırladığımda, o sert mesaj olabilecek kolyeme çeviriyorum bakışlarımı.
Nereden gelmiş olabilirdi? Sorularım gittikçe artıyordu. Asıl, kimden gelmiş olabilirdi? Belki de Çınar bahsetmişti benim bilmediğim birisine. O birisinin Çınar'ın hazırladığı paketin bir kopyasını aklında bunca zaman aklında tutabilmesi ayrı, bunu bu şekilde önüme koyması daha ayrı bir saçmalıktı. Bunu bana veren her kimse zaten bana ait olan ve çok sevdiğim kolyemi bir bombaya dönüştürerek bırakmıştı avuçlarıma. Çınar'dan geriye kalan en sevdiğim hatırasına edilmiş bir hakaretti ve benim ne yapacağımı bilemediğim hayatıma yeni ve kocaman bir çelişkinin daha düşmesiydi.
"Kamer, seni arıyorum ne zamandır, burada mıydın?"
Gelen kişi Verda'ydı. Yavaşça ona döndüm. Kabanım aşağıda olduğundan üşümüş olduğumu bile ancak fark edebildim.
"Hava almak istedim."
"Hava çok soğuk, hasta olacaksın. Hadi gel, aşağı inelim." dediğinde, onu onaylayarak dakikalardır bulunduğum yerden ayrıldım. Bakışları kolyemi bulduğunda "O, kaybolan kolyen değil miydi? Ne zaman buldun? Akşam üzerinde görmedim hiç." diye sordu. Giydiğim siyah kazağın üzerinde oldukça dikkat çekiciydi ve varlığıyla yokluğu kolayca fark edilebilir boyuttaydı.
"Birisi benim için bırakmış." diye yanıtladım.
"Anlamadım, buraya mı?" dediğindeki şaşkınlığında haklıydı. Mesela bende kafayı yememeye çalışıyordum bu konuda.
"Ben de anlamadım. Anlamıyorum. Hem de hiçbir şeyi anlamıyorum." diyerek söylenerek sitem ettiğimde, bir kolunu omzuma atarak ovuşturmaya başladı. Sakinleştirmeyi amaçlayan dokunuşlarıyla terastan çıktık. İçerisinin sıcaklığı hemen kendini belli ediyordu. Bizimkilerin olduğu masaya geldiğimde, Ekim ve Derin hariç diğerlerinin yerinde olduğunu gördüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AY IŞIĞI KUYUSU
Roman pour AdolescentsKamer, henüz bir lise öğrencisiyken en yakın arkadaşını zamansız bir şekilde kaybeder ve derinden sarsılır. Çınar'ın intiharının üzerinden bir yıl geçmiş olmasına rağmen yaşadığı acıyı kaldırmakta zorlanarak mantığına oturmayan gerçeklerin peşine dü...