Birden bedenine sarılan kollardan kurtulmaya çalışıyordu ancak yapamamıştı. Chan neredeydi? Bu kişi de kimdi? Neler oluyordu?
Ardından kulağına çarpan nefesle irkildi. "Buradayım Prensim"
Onu tutan kişinin Chan olduğunu öğrenmesiyle endişeleri de kaybolmuştu. Bedenini kaplayan sıcak dokunuşlar soğuğun kaybolmasını sağlıyordu. Hala neler olduğunu anlamıyordu ancak çok korkmuştu. Gözündeki bağın Chan tarafından çözülmesine izin verdi. Çenesinden damlayan göz yaşlarını umursamadan aralanan kolların arasında arkasına döndü ve başını alfanın boyun girintisine gömdü.
"Beni çok korkuttun!" Ağlayarak söylediği şey alfanın onu iyice sarmalayıp başına bir öpücük kondurmasına neden oldu. "Özür dilerim Prensim. Yapmam gerekiyordu." Büyüğünün hüzünlü çıkan sesine ve kendisinin sakinleşmesi için farkında bile olmadan salgıladığı feromonlarıyla hızla çarpan kalbi yavaşça normal ritmine dönüyordu.
Tamamen sakinleştiklerinde Chan Hyunjin'in ellerinden tutarak odadan çıkarmış, onu yakınlardaki bir koltuğa oturtmuştu kendisi de yanındaki yerini almadan önce.
"Tekrar özür dilerim."
Hyunjin anlayışla ve merakla yanıtladı onu. "Anlat bana"
Chan bakışlarını güzel yüze kaldırıp "Önce sormam gereken bir şey var." dedi.Tereddüt ettiği belliydi. Sanki alacağı cevaptan korkuyordu. Derin bir nefes aldıktan sonra konuştu. "O zaman feromonlarımı hissettin mi?" Nefesini tutmuş, omeganın vereceği cevabı bekliyordu.
"Evet. Niye? " Chan duyduğuyla omuzlarından bir yük kalkmış gibi rahatlamıştı. Elini omeganın yüzüne götürdü yeniden ve kendine yaklaştırdı. Yavaşça öptü asla doyamadığı dudakları.
Ayrıldıklarında alnını küçüğünün alnına yaslayıp gözleri kapalı halde konuştu eli hala omeganın yanağındayken. "Artık eminim Prensim. Sen benim eşimsin."
Hyunjin duyduğuyla iyice şaşırmıştı. "Chan, bu da ne demek?" Alfa her şeyi başından anlatması gerektiğini biliyordu. "Gözlerin bağlıydı, yanından uzaklaşmıştım, o oda tamamen arındırılmıştı ve özel olarak feromonlarımı kitlemiştim. Ancak sen yine de beni hissettin."
"Bir sorun mu var?" Omeganın sorgularca sorduğu şeye güldü. "Hayır Prensim. Aksine,her şey fazla güzel."
Kafasında cümleleri tamamladıktan sonra devam etti. "Feromonlarımızın birbirimizi bu kadar etkilemesi zaten düşünmeme sebep oluyordu. En sonunda Rakonto Pri Vero'daki şifreyi çözebildim ve bu teste ulaştım."Prensim biz birbirimize bağlanmışız. Sadece varlığımla feromonlarımı hissedebildin. Normalde o koşullarda imkansızdır. Bu biz birbirimizin eşiyiz demek."
Hyunjin şaşkınlıkla Chan'a bakmayı sürdürüyordu. Eş... Bağlanmak... Alfanın yüzündeki o mutlu ifade... Kendini Chan'a attı. Sımsıkı sarıldılar. İkisi de çok mutluydu. Hyunjin daha önce böyle bir şey duymamıştı ve bu aralarındaki şeyin ne kadar ender, ne kadar özel olduğunun bir kanıtıydı.
Çok geçmeden el ele Chan'ın Hyunjin'i götürmek istediği bir başka yere gittiler. Alfa kapıdaki nöbetçilere gidebileceklerini söyledikten sonra içeriye girdiler.
Gördüğü şeyle Hyunjin'in ağzı açılmıştı. Bir Chan'a bir karşısında duran şeye bakıyordu. Chan ise onu gülümsemesiyle izliyordu. Hızla ilerledi odanın en güzel yerinde, güneşin son ışıklarını bıraktığı pencerenin önüne.
Bir Piyano. Ardındaki hafif desenli vitray camdan gelen ışık parak yüzeyine vuruyordu. Saraydan ayrıldığından beri hiç piyano görmemişti. Ona Elanor'u hatırlatmıştı ve Elanor'u yeniden görmüş gibi sevindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Red Tears | Hyunchan
FanfictionHyunjin, omega olduğunun öğrenilmesiyle hayatı mahvolan bir prensti. Bilmediği şey, karşı krallığın veliaht prensi Chris'in hayatına aniden girmesiyle her şeyin değişeceğiydi. Kehanet, savaş, ihanet ve kayıplarla dolu bir hikaye. Aşklar ve arkadaşlı...