ipin ucu, 1

260 43 113
                                    

Geçiş bölümü atacağım diye 1.6k kelime yazmışım. Umarım sıkılmadan okursunuz.

-

7 ay önce

Taehyung, üstüne giydiği ince hırka ve dizlerine değen şortla elleri cebinde dışarıda yürüyordu. Biraz daha gözleri kapalı yürürse takılıp düşecekti ama umurunda değildi. Gözleri yerden ayrılmıyor, ulaşmak istediği konuma varmak için hiç usanmadan yürümeye çalışıyordu. Akşam saat dokuz, on gibi dışarıda ne aradığı belli; kafasını dağıtacak bir şeyler. Hoş zaten dışarıya da kafası iyi çıkmıştı. Yoldan geçen birisiyle muhabbet etse, iki dakika sonra yüzünü ve konuştuklarını unutacaktı. Yataktan kalkmak için hali olmayan Taehyung, şu an ne yaptığını bilmeden bir mesaja aldanıp sokaklarda sürtüyordu.

Yarım saat önce evde kafasına ikinci şişeyi dikerken, satıcıdan gelen mesajla sanki çoktandır beklediği bir şeyi bulmuş gibi sevinmişti. Sanki hep bunu beklermiş gibi üzerine bir hırka geçirip evden çıkmıştı. Ne bir anahtar, ne bir telefon, ne de bir ceket geçirmişti üzerine. İp ince bir hırkayla sokaklarda ne yaptığını o da bilmiyordu. Bir süre sonra neden sokağa çıktığını o da unutmuştu çünkü. Etrafına bakınıyor, nerede olduğunu kestirmeye çalışıyordu. Başı ağrıdan çatlayacak diye düşündü. Gezdiği ara sokaklarda bir duvara dayandı. Büyük bir çöp konteynırın kenarına içini boşaltmaya başladı. Boğazı yırtılacak gibi olduğu an, kendini tutmaya çalıştı. Burada bayılıp kalırsa kimse görmez, duymaz. Ayakta durmakta zorlanarak, titreyen bacaklarıyla geldiği yoldan geriye yürümeye çalıştı. Düz duvardan destek almaya çalışarak sendeleye sendeleye ilerledi. Gözlerinin önü kararmaya başladığı zaman, elini ağızına götürdü. Kusmayacaktı. Gözlerini elleriyle kapadı. Dizlerinin üzerine çöktü ama bir daha kalkamayacağını biliyordu. Kafasının ağırlaşıp sert zeminle buluştuğunu anladığı zaman, gözlerini açtığında burada olmayacağını biliyordu.

                                         
                                                                                          °◦εїз◦°
-

Günümüz

İlaç kokan dört duvarın arasında, ortada durmuş çantasına kıyafetlerini ve eşyalarını topluyordu. Sıkıcı ve geçmek bilmeyen yedi aydan sonra, belki de ilk defa hastane dışında düzgünce dışarı çıkacaktı. Yatağın karşısındaki camdan binaların olduğu manzarayı seyrediyordu. Burada çok zaman geçirmesinden dolayı belki bilmiyor, gitmek onu üzüyor gibiydi. Belki de sadece sırtını yasladığı bu duvarlardan ayrılmak onun için oldukça korkutucuydu, ama kendini üzgünmüş gibi tatmin etmeye çalışıyordu.

Kapı duvarına yaslanmış onu seyreden annesinden ne kadar rahatsız olduğunu annesine söylemedi. Yedi aydır yaptığı gibi, şimdi de onu görmezden gelecekti. "Eşyalarını toplamayı bitirdin mi?" Çantanın fermuarını kapatırken kafasını olumlu yönde sallamakla yetindi. Uzun süredir konuşacak kimsesi olmadığı için oldukça kapanmıştı. Psikiyatristine bile anlatmak istemiyordu. Buraya çok fazla yerleşmek istememişti ama sonucunda yine de diğerlerine olduğu gibi buna da alıştı. Sırt çantasını sırtına atıp odadan çıktı. Annesiyle konuşmak istemiyordu. Ne diyeceğini ve neleri tembih edeceğini çok iyi biliyordu çünkü.

"Yoongi seni alıp bugün olan randevuna götürecek" Annesi arkasından gelmiş, elini omzuna koymuştu. Onun bu uzun süreçte hep yanında olmasına rağmen annesiyle konuşmak Taehyung için zordu. Şimdi ise hastaneden çıktığı gibi psikiyatriye gidecekti. 'Muhteşem bir hayat!' diye geçirdi içinden. Doktorlarını bile görmek istemiyordu. En başında buraya gelmeyi de o istememişti zaten. Yaptığı hataların sonucunun buraya geleceğini bile bile böyle davranması ayrı bir meseleydi. Taehyung, zevklerine düşkün birisiydi. Yapacağı şeyleri anlık düşünür ve yapardı. Sonrasını düşünmezdi çünkü hayatın onun için oldukça kısa olduğunu biliyordu. Hayatını yaşamak istiyordu, hem de en iyi şekilde.

overdue emotions , taekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin