8818 - Bölüm 4
Jiyong sol ayakkabısının bağcıklarını da bağladığında merdivenlere yöneldi.
İki sokak aşağıdaki botanikçiye gidecekti yalnızca, lanet petunyalarının saksısı artık çiçeğin kökleri için yeteri kadar büyük değildi.
Halbuki papatyalarına yeni bir saksı almaya giderken böyle miydi? Kwon Jiyong hatırlaması gereken her şeyi unutmuşken, kader ona unutmak istediği tüm acıları yeniden yaşatıyordu.
Her gece.
Kimi zaman kabusları o kadar gerçekçi olurdu ki, sıçrayarak dikeldiği yatağından kalkıp balkon demirine tutunacak gücü kendinde bulamazdı.
Unutmamıştı, geçmemişti de elbette. Ancak besbelliydi ki, alışmıştı.
Jiyong alt sokağa inen yokuşun sonuna geldiğinde, kendisine çok da yakın olmayan ancak kendisininkiyle eş zamanlı atılan adım seslerini fark etmişti.
Takip ediliyordu, bu bir insanın içine korku salmalıydı öyle değil mi? Belki de şu anda göğsü sıkışmalı, aldığı nefesler yeterli gelmemeli ve paniklemeliydi.
Jiyong bir kez daha yüzleşti gerçekle, hissizleşmişti. Açıkça ve sertçe.
İçinde merak filizlenmedi, ne arkasını dönüp onun kim olduğuna baktı ne de bunun aklını kurcalamasına izin verdi.
Sadece yürüdü, geçen birkaç dakikanın sonunda hedefi olan botanikçideydi.
"Ah, geldiğini fark etmemiştim, selam."
Kendisine gülümseyerek selam veren çocuğa karşı samimiyetten uzak, göstermelik bir gülümsemeyle başını salladı.
"Yine siyah saksılardan mı?"
Muhtemelen yirmilerinin başına henüz ulaşmıştı ve hayatını bu dükkanda geçirerek yaşlanacaktı. Yani en azından öyle hatırlıyordu, çiçeklerine farklı saksılar almak için buraya uğradığı günlerden birinde çocuk kendisi anlatmıştı.
Hayalini kurduğu işi yaptığı hakkında birbirinin peşi sıra gelen umutlu ve hevesli cümlelerini anımsadı çocuğun.
Yazık, diye geçirdi içinden Jiyong.
Yazık, kimse onun heyecanını paylaşmak istemeyecek. Kimse, onun oturup bir bitki değilde sanat eseriymişcesine anlattığı çiçeklerini dinlemek istemeyecek.
Yazık.
Jiyong da dinlememişti.
O gün de aynı bugün gibi saksısını alıp dükkandan çıkıp gitmişti.
Dönüş yolunu neredeyse yarıladığında, aynı adım seslerini duymaya devam ediyordu.
Ancak bir fark vardı ki bu kez, adımlar bir öncekinden çok daha yakınından geliyordu.
Jiyong yürümeyi bıraktı. Bir eliyle ceketinin cebindeki pakete uzanıp, çıkardığı sigarayı dudaklarının arasına koydu ve diğer elindeki kibritle sigarasını yaktı.
Arkasındaki her kimse, o da durmuştu. Saniyeler sonra bir kibrit sesi daha geldi.
Son dumanı da içine çektiğinde, Jiyong fırlattığı izmariti ayağıyla ezdi. Kaldırmak için yere bıraktığı saksı poşetine uzanmıştı ki, hesaba katmadığı kaldırımın kenarı saniyeler içerisinde seramik saksıyla buluştu.
Seramiğin kırılma sesi kulaklarına dolarken Jiyong gülümsemeden edemedi.
Öyle ki kendisiyle olduğu sürece, bir saksı dahi hayatta kalamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
8818 |GDYB|
FanfictionJiyong: Artık, pes etmeyecek misin? Youngbae: Benden her kaçışında, senin gittiğin yolları ben de yürüyeceğim elimde bir papatyayla. Jiyong: Senden kaçışlarımın sonu yok. Youngbae: Yolların da bir sonu yok Jiyong. Ve tabi papatyaların da.