"Bu saate kadar neredeydin? Ne yaptın? Ayy! Kaşına ne oldu? Burnun da kanıyor! Kızım ne yapıyorsun sen? Hemen temizleyelim." dedi Tuana ben eve girince. Anında başla zaten, geç kaldın, salak.
"Kafamı siktin, Tuana. Biraz sakinleş. Yeter! Kavga ettim işte. Sus şimdi." dedim. "Ben yatmaya gidiyorum."
"Bekle, bekle. Aaaa! Ne kavgası?"
"Bizim düşman çetemiz var ya, işte onlarla kavga çıktı aramızda. O yüzden, Tuana. Anladın mı?"
"Neden kavga çıktı ki?"
"Sence gerizekalı?"
"Yaa, Ecrin, tamam, düşman çeteniz, analdık. Ama kavga neden çıktı?" diye sordu.
"Bizim mekana girmeye çalıştılar aptallar. Soruların bittiyse ben yatmaya gidiyorum." dedim.
Odama çeçince saate baktım. Gerçekten geçti. Bu kız da beni bu saate kadar beklemiş miydi? Beklemişti tabi! Annem gibiydi o. Olmayan annemin yerini tutuyordu.
Yatağa uzandım. Tam gözümü kapatmıştım ki kafamda bir soğukluk hissettim. Buz mu? Nefret ederim. Gözlerimi hemen açıp Tuana'ya "Kızım, sana şunu koyma orama burama demedim mi? Derhal o buzu kafamdan çek!" diye bağırdım.
"Dur! Yoksa okula şişik bir kafayla gidersin. Düşmanınız olan çete üyeleri de seninle dalga geçer. Hele ki en sinir olduğun tipler." dedi.
Ellerimi havaya kaldırıp "Tamam, teslim oluyorum. İkna ediş şeklini yesinler." dedim alayla. Gerçekten beni nasıl ikna edeceğini iyi biliyordu. "Ama bir daha o düşman çete üyelerinden bahsetme. Biliyorsun, onlardan nefret ediyorum."
"Pardon. Özür dilerim."
Gülümsedim. Çok büyük bir masumlukla konuşmuştu. "Buzu koyuyor musun? Fikir mi değiştireyim?" dedim.
O da gülerek "Hemen." deyip kafama buzu tuttu.
Uzun süre konuşmadık. Başım soğuktan zonkluyordu artık. "Yeter." deyince buzu çekti. Zaten buz da su olmuştu.
Tekrar saate baktım. Sabahın dördüydü. Tuana'nın artık uyuması gerekiyordu. Yarın okulu vardı. Sonra dersi dinleyemezdi falan. Tam bir inekti.
"Hadi, sen artık uyumaya." dedim.
"Tamam." diyerek odamdan çıktı.
Bu arada ben Ecrin. Sadece şunu söyleyeyim ki, bir çetenin üyesiyim. Daha on yedi yaşına olmama rağmen bulaşmadığım iş kalmamıştı neredeyse. Aslında bir kızken böyle tuhaf işler yapmak saçma olabilirdi ama zorundaydım. Her neyse, hiçbir yere ait olamayan bir kızım işte.
Sabah uyandığımda aynaya baktım. Yaralar kapanmış gibiydi. Zaten çok da darbe almamıştım. Tuana’nın abartmasıydı. Sahi, o neredeydi acaba? Okula gitmişti büyük ihtimalle.
Ben de hazırlanıp evden çıktım.
Okula doğru yürürken yanıma çete üyelerinden Tolga geldi.
“Ne var, Tolga?” dedim.
“Bu akşam mekanda konuşacaklarımız varmış. Seni de çağırıyorlar.”
“Ne konuşacakmışız?”
“Bilmem.”
“Off ya! Neyse, tamam, gelirim. Saat kaçta?”
“Gece on birde.”
“Tamam. Ben bugün okula gelmeyeceğim o zaman. Guruba sen söylersin. Dinleneceğim.”
“Merak etme, söylerim.” dedi ve uzaklaştı. Ben de eve doğru yürümeye başladım.
Yolda yürürken bir sinek gördüm. En büyük fobim olur kendileri. İstemsizce bir çığlık attım. Aslında hep çığlıklarımı bastırırdım ben. Ama bu sefer olmamıştı nedense. Umarım kimse duymamıştır çığlığımı. Çünkü bu kadar ufak bir şey için kimseye güçsüz görünmek istemezdim. Kabul, o kadar tehlikeli işlere bulaşıp da küçücük bir sinekten korkmak çok ironik. Ama fobi sonuçta.
“Vayy! Bizim korkusuz serserimiz bir sinekten mi korkuyor?” İyi ki kimsenin duymamış olmasını dilemiştim.
Arkamı döndüm. Yine mi Yağız? Daha dün kavga etmemiş miydik bunun çetesiyle, ne ara ayaklandılar?
“Sana ne bundan?” dedim Yağız’a ters ters bakıp. Nefret ediyordum bu çocuktan.
“Düzgün konuşmaya ne dersin?”
“Bana bulaşma istersen?”
“Neden? Ne yaparsın? Silah mı çekersin?” dedi alaya. Yavaşça bana doğru gelemeye başlamıştı. Çok korktum, beyin fukarası!
“Git başımdan!”diye sertçe bağırdım.
“Gidip gitmeyeceğimi sana mı soracağım?” O da sesini yükseltmişti.
“Bok mu var da gitmiyorsun?”
“Sen varsın ya.” dedi.
Göt mü etmişti beni az önce?
Araya ben cevap vermeden –zaten veremeyecektim- araya bir ses karıştı:
“Yeter be! Sanki tek yaşıyorsunuz burada. Kafam şişti. Bir Müge Anlı’yı izletmediniz.” dedi yaşlı bir kadın sesi.
Kafamı kaldırıp bakacaktım ki kafamızdan aşağı su dökülmeye başladı. Sırılsıklam olmuştum. Bu sefer kafamı kaldırıp baktım. Yaşlı kadın dökmüştü suyu sanırım çünkü elinde bir kova vardı. Hayır yani, sen o gücü nerden buldun ki teyze?
Kafamı indirdiğimde demin bana racon kesen Yağız’ın da sırılsıklam olduğunu gördüm. Şaşkın ördek gibi bakıyordu. Hiç şaşkın ördek görmedim tabi ama konumuz o değil.
Onu öyle görünce kahkahamı tutamadım.
Ben gülerken o da bana kötü kötü bakıyordu. Aslında ben de ıslanmıştım ancak onun hali daha komikti.
“Fingirdeşmeniz bittiyse eve git, Ecrin.” diyen sesle kahkaham durdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soğuğun Öpücüğü
ChickLitPembeye doyamadan siyaha boğulmuş bir kız... Tehlikeli karanlıklara gömülmüş bir erkek... İkisi de hayatında acı çekmiş ve gittikçe duygusuzlaşmışlar... Onlar çok genç olmalarına rağmen artık kalpleri buz tutmuş... Acaba kalplerindeki buzlar eriyebi...