1- 1 Nisan

143 6 4
                                    

Sabah güneş ışıklarıyla falan uyanmadım. Hayır, alarmın lanet sesiyle de uyanmadım. Yüzüme dökülen su ile uyandım! Su! Sonrasında ise kardeşimin '1 Nisaan!' diye bağırmasından sonra evde O'nu kovalamaya başladım...

Tuvalette saçlarımı temizlerken bir yandan da Aslı'ya yakınıyordum. 'Aslı, resmen üç tane şakaya maruz kaldım ya! Ben ben! Benim onu küçük düşürmem lazımdı!' Evet, kardeşimden bahsediyordum. 'Abartma istersen Dilan, geçen yıl senin yaptıklarının yanında bu hiç kalır' Ah, evet! Yine aynı konu! Ne var yani kız arkadaşından ayırdıysam, arabasını çarpmışsam ve disipline gitmesine sebep olduysam? Bunu her abla yapar! 'Tamam, bu konuyu kapatalım' dedim sonunda saçlarımdaki sütten kurtulduğumda.

Tuvaletten çıktık ve kantine vardık. Sandeyelerden birine oturdum. 'Bugün için fazla şakam yok. Bir tane ve harika bir şakam var. Fakat yardımına ihtiyacım var' Bana yine ne haltlar karıştırıyorsun bakışları atarkan 'Kabul mü değil mi!' dedim. 'Kabul' dedi umursamaz bir şekilde.

'Ne?!' deyince dikkatimi ona verdim. Ne vardı ki? Sadece okulu sütlere bulayacaktık. 'Kabul demiştin!'

'Bunu yapacağımızı bilseydim demezdim! Okuldan atılabiliriz!'

'Hayır atılmayız! Babam bir yolunu bulur.' Babam biraz fazla para verseydi, kesinlikle atılmazdık.

En sonunda Aslı'yı ikna ederek kabul ettirmiştim. Hatta planımızı bile yapmıştık. Sinemeye gidecektik. Öyle ki, filmi bile seçmiştik. Aksiyon filmine gidecektik. Öğretmenden karın ağrısı bahanesiyle izin almıştık, şimdi ise süt dolu bardakları koridora diziyorduk. Okulumuz büyük olabilir fakat ben de Dilan Koç'um. İlk tenesüflerde birkaç yere daha koymuştum ve bu sayede sütleri bir ders saatinde yerleştirebiliyorduk.

'Dersin bitmesine son beş dakika' dediğinde okulun önünde sırıttım. Zil çaldı ve açılan kapılar, kız çığlıkları ve erkek kahkahaları. Bende bir kahkaha attım ve Aslı'nın bileğinden tutarak okul çıkışına koştum.

Yaklaşık yarım saatir burede oturuyorduk ve ben hiçbir şey anlamamıştım. Yanıma birinin oturduğunu hissettim, fakat hiç oralı olmadım. Tam elalemin adamından banane derken sevgili kardeşimin parfüm kokusunu aldım. Fakat bu kokunun ardında başka bir koku daha vardı ve bu koku beni etkiliyordu. Yeni bir parfüm daha mı kullanmaya başlamıştı? Neyse diye düşündüm, bana ne ki?!

Yaklaşık on dakikadır kardeşime ne yepacağımı düşünüyordum. Sabahın hakkını vermeliydim değil mi? En sonunda bir karar aldım. Bacağını çimdiklesem yeterdi değil mi? O hep bundan nefret ederdi. Yok dizi kanıyormuş falan. Tırnaklarıma baktım. Gayet uzundu. Sinsice sırıttım ve tırnaklarımı dizine geçirdim. Bir inilti duydum fakat bu kesinlikle benim kardeşim değildi.

Bileğime yapışan el ile kendimi ayakta bulmam bir oldu. Sonra ise kendimi dışarıda buldum. Daha yüzüne bile bakmaya fırsat bulamadığım kişi bana bağırmaya başladı. 'Sen ne yeptığını sanıyorsun?!'. Sonunda kafamı kaldırdım ve yüzüne baktım. Gerçekten yakışıklıydı. Hatta çok yakışıklıydı. 'Şey.. Ben, b-başkası sandım. Üzgünüm'

Bana hala sinirle bakarken gözlerini kapattı ve bir süre bekledi. Düşünüyormuş gibi bir hali vardı. Sonunda gözlerini açtı ve bana baktı. 'Telefonunu ver'. O anki göt korkusuyla hemen telefonumu çıkardım ve ona uzattım. Bir süre bir şeyler yazdı, ve bana geri uzattı. 'Seni aradığımda açacaksın!' dedi ve arkasını dönüp havalı bir şekilde yürümeye beşladı.

Telefonumdan rehbere girdim ve isimleri tek tek okumaya başladım. Ta ki benim kaydetmediğime emin olduğum ismi görene kadar; Ecelim. Ama bugün 1 Nisan'dı. Şakanın ve kahkahaların olduğu gün. Korkunun ve nefretin olduğu gün değil!

CimcikHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin