"Ne yani, ona her şeyi anlattın mı?" dedi Darya inanamayarak.
Paylaştığımız odada karanlıkta oturuyorduk. Herkes uyuduğumuzu sanıyordu fakat biz sessizce konuşuyorduk.
"Kendime engel olamadım. Aptalın tekiyim." diye sızlandım.
"Değilsin." diye itiraz etti. "Sadece o an çözülmüşsün, o kadar."
"Batırdım." dedim. "Deirdre'ye tek kelime edecek olursa biterim."
Saçlarımı okşadı. "Etmeyeceğine eminim."
İç geçirdim. "Umalım da öyle olsun."Kahvaltıda her şey her zaman olduğu gibiydi. Asherah annesiyle konuşuyordu, geri kalanımız ise tek kelime etmiyorduk.
"Prens son derece nazikti." dedi Lorelei birden.
"Ah, öyle mi?" dedi Deirdre teyzem. Yeşil gözleri bana döndüğünde korkudan nefesimi tuttum. "Öyle miydi, Nevara?"
"Niçin bana soruyorsunuz, teyze?" dedim.
Sesi dalgaların çarptığı bir kaya kadar sertti. "İkiniz dans ederken oldukça samimi görünüyordunuz."
"Yanlış görmüş olmalısınız. Yalnızca sohbet ediyorduk."
Elini masaya indirdiğinde tabak çanaklarla birlikte hepimiz titredik. Asherah bile. Çünkü annesinin gazabının hafife alınmaması gerektiğini biliyordu.
"Bana yalancı mı diyorsun?" diye gürledi.
"Hayır." dedim sessizce. "Kesinlikle hayır."
"Ağladığını gördüm." Gözleri birer kor parçasıydı. "Niçin ağlıyordun? Bunu bana açıklar mısın?"
İşte şimdi bitmiştim. Her şeyin sonuna gelmiştik. Eğer Prens'e her şeyi anlattığımı bilseydi kırbaç cezası bile hafif kalırdı. Bu kez beni gözümün yaşına bakmadan, kesinlikle öldürürdü.
"Duygulandım." diye uydurdum.
"Açıkla."
Bu bir emirdi.
"Demek istediğim, Avonlea güçlü bir müttefik. Prens ise savaşçı. Hurley'ye karşı kazandıkları zafer beni oldukça duygulandırdı ve-"
Gürlemesi sözümü kesti. "Bundan sana ne?!"
Buna verecek bir cevap bulamadım.
"Bana cevap ver!" diye devam etti. "Siyasetten, savaşlardan sana ne?! Sana bunlardan uzak durmanı söylemedim mi?!"
Etrafa berbat bir sessizlik hakim oldu. Sessizliği delen tek şey titreyen sesimdi.
"S-söylediniz."
"Peki ya sen ne yaptın? Her zamanki gibi kafanın dikine gittin. Ama merak etme, bunu yapmamayı sana öğreteceğim."
Nasıl?
"Özür dilerim." dedim hemen.
"Özürlerinin bir önemi yok. Asherah, getir onu."
Neyi? Asherah neyi getirecek, diye haykırmak istedim. Bu kez ne olacaktı?
Asherah odadan çıktığında hiçbirimiz tek kelime etmedik. Çaktırmadan Darya ve Lorelei'e baktığımda yüzlerinde gördüğüm şey katıksız korkuydu. Benim için korkuyorlar fakat seslerini çıkaramıyorlardı.
"Anne." dedi Lorelei sonunda sessizliği bozarak. Sesi nazikti. "Onu bu seferliğine affetsen?"
"Sakın bunu benden isteme!" diye gürledi annesi. "Sakın!"
Lorelei olduğu yerde sindi. Bense nefesimi tutup beklemeye başladım. Darya masanın altından elimi tuttuğunda önüme bakmayı sürdürerek elini ittim. Eğer elini tutacak olsaydım gözyaşlarıma hakim olamazdım. Bu kez beni hangi korkunç kader bekliyordu?
Asherah sonunda geldiğinde elinde bir şey tutuyordu. Hemen sonra bunun annemin bana dokuzuncu doğum günümde hediye ettiği kitap olduğunu anladım. Korku, nefesimi kesip kalp atışlarımı hızlandırırken donup kaldım. Neler olduğunu anlayamıyordum. Neden kitabımı, annemden bana kalan tek şeyi getirmişti? Ona...elini mi sürecekti?
Kitabı Asherah'dan aldığında çığlık atmak istedim. Uzun tırnakları kitabın cildini sıyırırken korkunç bir ses çıktı.
"Umarım bu seni hizaya sokmaya yeter." dedi rahatsız edici bir sakinlikle.
Bir an sonra ellerinin bir hamlesiyle kitap cildinden ayrıldı. Haykırışıma engel olamadım. Ancak ne kadar haykırırsam haykırayım bu kitaptan geri kalanı alıp sayfaları parçalamasına engel olmadı. Darya'nın kollarımın iki yanından tuttuğunu hissediyordum. Sanırım kendimi kaybetmiştim. Bağırıyor, bağırıyor ve bağırıyordum.
"Hayır!"
Gitmişti...Annemden kalan son şey şimdi sonsuza dek gitmişti. Bir daha asla ona dokunamayacak, yıpranmaya başlamış sayfalarını çeviremeyecektim.
Gözyaşları gözlerime hücum ettiğinde bana saf zevk dolu bir ifadeyle baktı. Gözyaşlarım onu mest ediyordu. O anda bir şey fark ettim. Bu kadın teyzem değildi. Hiçbir zaman da olmayacaktı. O sadece canavarın tekiydi.
Lorelei'in "Anne!" diye bağırdığını duyuyordum fakat hiçbir şey algılayamıyordum. Sanırım bir tür şoka girmiştim. Sanki gözlerim görmüyordu. Ve konuşamıyordum. Bir şeyler söylemek istiyordum fakat yapabildiğim tek şey anlamsız bir şekilde haykırmaktı.
Bu haykırışlar Deirdre beni dizlerimin üzerinde bırakıp Asherah'yla birlikte odadan çıkana kadar sürdü. O çıktığında ise sesimi kesip parçalanmış kitaba atıldım. Ne yazık ki kurtarılamayacak haldeydi. Bedenim sarsılıyor, hızla akan gözyaşlarım etrafımdaki suya karışıyordu. Bir tür histeri krizi geçiriyor olmalıydım.
Omzumda iki el vardı. Biri kız kardeşime, diğeri kuzenime aitti. Çeşitli teselliler mırıldanıyorlardı fakat hiçbir faydası yoktu. Umrumda değildi. Gitmişti. Kitabım sonsuza dek gitmişti. Annem gibi.
Kafamda tek bir kelime yankılanıyordu. Hayır, hayır, hayır, hayır, hayır.
Hayır.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızının Şarkısı
Teen FictionKız kardeşler Nevara ve Darya'nın çok sevdikleri anneleri öldüğünden beri onlara Deirdre teyzeleri bakmaktadır. Fakat fazla kontrolcü olan Kraliçe Deirdre onların yaşadıkları saraydan ayrılmalarına izin vermemektir. Oysa yirmisine yeni basmış olan N...