Gözlüğünü düzeltti ve önündeki kitap okuyan kıza baktı. Sessizce kitabına dalmış, dünyadan bir haberdi. Birkaç dakika onu seyretti. Birbirlerine çıkma teklifi etmemişlerdi. Ancak birbirleriyle sevgili olduklarını ikisi de biliyordu. Bir an bunu düşündü. Sanırım ikisininde içine böyle bir şey doğmuştu.
Bir an aklına gelen bir düşünceyle duraksadı. Söylemeli miydi ki ona? Emin değildi. Ne tepki verirdi, bilmiyordu. Ancak hiç söylememesinden daha iyiydi. "Ryujin" dedi. Sesi kısık çıkmıştı. Karşısındaki kız paragrafı hızla bitirip kafasını kaldırdı. "Evet?"
Yutkundu. "Sana söylemem gereken bir şey var." Ryujin, sadece kafasını salladı. Bekliyorum, demekti bu galiba. "Blumia Nervoza ne demek biliyor musun?"
Düşündü bir süre. "Sanırım kusma hastalığıydı. Bekle, sen-"
Kafasını salladı. "Sana bunu söylemem gerekiyordu zaten. Ancak ne zaman söyleyeceğimi bilmiyordum. Seninle birlikte kafeye gittiğimiz gün. O gün hiç kusmadım. Buna ben de şaşırdım. Vücudum seninleyken farklı davranıyor." Sonlara doğru sesi kısılmıştı. Utanmıştı ve kafasını kitaba gömdü. Fakat duyduğu gülme sesiyle kafasını kaldırdı. "Komik olan ne?"
"Utanınca komik oluyorsun."
Duyar duymaz kalbi hızla atmaya başlamıştı. Ne tepki vermesi gerekiyordu bilmiyordu. Boş gözlerle ona baktı. Karşısındaki kız gülümseyerek ona bakıyordu. Sessizce birbirlerini inceliyorlardı. "Bunu bana söylemen güzel oldu. Hastalığının olduğunu bilmek kötü olsa da sana yardımcı olmaya çalışmak iyi. Teşekkürler."
O an bu güzel gülümseme aklına bir anısını getirdi Yeji'nin.
Anaokulunda pek arkadaşım yoktu. Genellikle kendi kendime oyunlar oynar, uyurdum.
Bir ilkbahar sabahıydı, hava çok güzel olduğu için öğretmenimiz bizi dışarı çıkarmaya karar vermişti. Anaokulunun bahçesinde bazıları yakalambaç, bazıları saklambaç oynuyor ve bense kum havuzunda tek başıma kale yapıyordum.
Birden karşımda siyah topuklu ayakkabılar gördüm. Sahibine bakmak için kafamı kaldırdım. Karşı sınıfın öğretmeniydi. Saçlarını pembeye boyamıştı ve bu küçücük çocukların favorisiydi.
"Neden yalnızsın?" diye sordu. Sesi fazlasıyla nazik ve sakinleştiriciydi. Bana doğru eğildi ve benimle birlikte kaleyi düzeltemeye çalıştı.
"Arkadaşım yok." Onun aksine benim sesim fazlasıyla soğuk çıkmıştı. 6 - 7 yaşlarındaki bir çocuk için fazlasıyla durgun olduğumu hatırlıyorum.
"Yanılıyorsun tatlım, ben senin arkadaşınım. Bir sorun olduğunda ya da oynamak istediğinde yanıma gelebilirsin. Sanırım Bayan Seoyeon seninle pek ilgilenmiyor."
Bayan Seoyeon, bizim sınıfın öğretmeniydi. İlgilenmediği doğruydu. Ancak bir şey demedim bu konu hakkında. Yanımda duran Barbie bebeği aldım ve sessizce ona uzattım. Ne istediğimi anlamış olacak ki bana kocaman gülümsemişti. "Seninle oynamama izin verdiğin için teşekkür ederim!" Gülümsemesi, o hayran olduğum annemin gülümsemesinden kat be kat daha güzeldi.
Küçükken hayal meyal hatırladığım en özel anılardan bir tanesidir.
Neden hikaye bok yoluna gidiyormuş gibi hissediyorum? Umarım ki güzeldir. Lütfen yorum yapın 🥺
Oy vermeyi unutmayınız!♡
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüya | Ryeji
Fanfiction"Bu sadece bir rüyadır belki de, hm?" diye fısıldadı kulağına. Duygusuzca bakan siyah gözlere karşı gülümsüyordu. Ancak bu gülümseme özünde hiçbir duygu barındırmıyordu. "Sadece bir rüya." dedi, "Uyanınca her şey biticek, inan." [Shin Ryujin x Hwang...