"Nazlanma Kenan, nazlanma." Ayaklarını sürüyerek yürümesi sinirimi bozmaya başlamıştı. "Biliyorum işte, sen de barışmak istiyorsun!"
"Arkamdan iş çeviren onlar, ayaklarına kadar giden ben. Güle oynaya mı gideyim?" Beni terslemesini umursamadan hızlansın diye kolundan tutup çekmeye başladım.
Batu'yla küsünce, Kenan diğer arkadaşlarına da sırt çevirdiği için günlerdir ne yapacağımı düşünüp durmuştum. Onu böyle üzgün üzgün görmeye gönlüm el vermemişti. Bu yüzden, bu gece için bizim kafede bir buluşma ayarlamıştım.
Yine diğer buluştuğumuz zamanlarda gibi oturur sohbet ederiz, bu sırada Kenan'ın Batu'ya olan öfkesi diner diye düşünüyordum. Ne kadar görmezden gelebilirdi ki? Kaç yıllık arkadaşlardı sonuçta.
Diğerleri 'Kenan gelmezse hiçbir anlamı olmaz' diye ilk başta istemeseler de, Kenan'ı getirme görevini ben üstlenmiştim. Sağ olsun beni kırmayıp kabul etmişti Kenan da.
Şaka, şaka. 'Eğer benimle gelmezsen sana bir daha kurabiyemden yapmam' diye tehdit etmiştim. Gözlerini büyütüp, benden önce dışarı çıktığında ise dayanamayıp gülmüştüm.
"Eğer Batu seninle her konuşmak istediğinde onu terslemeseydin, ayağına gitmek zorunda kalmazdın." Birden duraksayınca ben de durmak zorunda kaldım.
Kaşlarını çatarak ofladığında, acaba yine neye sinirlendi diye düşünüyordum. "Tatlı tatlı konuşma demiyor muyum ben sana?"
Şaşkınlıkla bir adım geriledim, sesime de yansımıştı şaşkınlığım. "Ne dedim ben şimdi!"
Gerçekten, tatlı bulabileceği hiçbir şey söylememiştim. Adam cidden delirmeye başladı, acaba çok mu üzerine gidiyorum ben?
Bana göz devirip, elimden tuttuğunda afallayarak etrafa bakındım, biri var mı diye. Kimse olmadığını görünce çatık kaşlarla yüzüne baktım anlamayarak.
Elimden çekiştirerek, önemli konuşmalarımızı yaptığımız ıssız sokağa getirince istemsizce gülümsedim. 'Burası da bizim mekan' diyecek seviyeye gelmiştik.
Elimi bırakıp aniden dudaklarıma kapandığında afallayarak gözlerimi büyüttüm.
Öpüşmek için beni buraya getireceğini düşünememiştim.Konuşacak olsa orda da konuşurdu gerçi.
Ben daha hiçbir şey anlayamadan dudaklarımdan ayrılınca, dilini dudaklarında gezdirerek 'mm' diye mırıldandı.
İnanamıyormuş gibi gözlerimi büyüterek baktım suratına. "Sen delirdin her halde."
"Delirdim tabii." Yanaklarımdan tutarak kafamı yukarı doğru kaldırmamı sağladı, sonra da açılan boynuma dudaklarını bastırıp derin bir nefes aldı. "Sen delirttin beni." Fısıldarken dudaklarını boynuma sürtüyordu. "Ne söylediğin önemli değil, sen 'evet' desen daha çok aşık oluyorum ben Ömer. Kafayı yedirttin bana."
Senin bu yersiz itirafların sonum olacak benim Kenan..
İtirafından sonra sanki ölüyormuşum gibi, nefes alamıyormuşum gibi hissedince Kenan'ı hafifçe iterek kafasını boynumdan çekmesini sağladım. Şimdi alınlarımız birbirine yaslıydı.
Koyu mavi gözlerini, benim gözlerime dikti ve anlamıyormuş gibi baktı.Yarım saattir kafede bizi bekleyenleri ikimiz de çoktan unutmuştuk.
"Asıl sen beni delirtiyorsun." Sakalını parmağımın üst tarafıyla okşadım. "Yolun ortasında, birden denecek şey mi bu? Şuracıkta kalpten gitsem, ne yapacaksın?" Bana aşık olduğunu ilk defa söylüyordu bana. Biliyordum elbette, ama ağzından duymak çok daha güzeldi.
Beni iterek geri çekildi. "Saçma sapan konuşmaya başladın yine. 'Kalpten gitsem' ne demek Ömer, ağzını hayıra aç çarpacağım bir tane ağzının ortasına. Romantizmin içine ettin yine." Baya sinirlenmişe benziyordu. "Söylemiyorum lan bir daha bir şey, hep böyle yapıyorsun. Ben de odun olacağım bundan sonra."
Tripli tripli arkasını dönüp yürümeye başlayınca az önce ne olduğunu anlamaya çalışıyordum.
"Yavrum yanlış anladın beni ya," diye sesimi kısarak arkasından seslendim. Beni hiç umursamadan yürümeye devam ettiğini görünce hızlı adımlarla peşinden yürüdüm.
Ben sadece böyle şeyler söylediğinde çok heyecanlandığımı söylemek istemiştim. Ama galiba kendimi yanlış ifade etmiştim.
"Yavrummuş," diye söylendi bana kısa bir bakış atarak. "Kanar mıyım sence ben?" Böyle söylese de memnun bir tavır vardı suratında.
Tam kendimi haklı çıkarmak için konuşacağım an birden durunca sırtına çarpmış bulundum. Neden durduğunu anlamaya çalışarak baktığı yere baktım.
Zehra, dolu gözlerle buraya bakıyordu. Uzun uzun Kenan'a bakarken gözlerinde garip bir duygu farkettim, ama ne olduğunu bir türlü çözememiştim.
Afallayarak yutkundum. Bakışlarımı Kenan'a çevirince, o da bana baktı. "Yürü," diye mırıldandı sanki karşı kaldırımda eski nişanlısı yokmuş gibi. Benim hala olduğum yerde durduğumu görünce daha sesli bir şekilde söyleyip belimden ittirdi. "Yürüsene Ömer."
Söylediği gibi yürümeye başlasam da kafamı arkaya çevirip onun bakışlarını çözmeye çalışmaktan alı koyamıyordum kendimi. Çok, çok garip bakıyordu.
"Millet deliye hasret biz akıllıya." Yanımda sessizce mırıldanışını duyunca kaşlarımı çatarak Zehra'dan çektim bakışlarımı.
"Sen bana deli mi diyorsun?"
Tek kaşını havalandırıp 'hayırdır' der gibi baktı. "Az önce sen beni delirtiyorsun diyordun? Ben deyince mi zoruna gitti?"
Her şeyi de hatırla. Oflayarak kollarımı göğsümde birleştirdiğimde kıkırdadı.
Sonunda gelmiştik kafenin önüne. İçeriye girdiğimde, dördünün de sessiz sessiz oturuyor olduğunu görünce dudaklarım büzüldü. Peşimden Kenan girince, hepsinin yüzündeki o heyecanı görünce memnun olarak gülümsedim. Kenan'ı çok seviyorlardı hepsi de.
Kenan'ı getirebileceğime inanmıyorlardı sanırım. Görünce baya şaşırmışlardı.
Az önceki keyifinden hiçbir kırıntı kalmamış Kenan, "Esselâmü aleyküm," diyerek kimseye bakmadan boş bir masaya yerleşti.
"Aleyküm selam." Diğerleri hepsi bir ağızdan cevap verirlerken benim aklımda hala Zehra vardı.
Bakışlarındaki o garip ifadeyi sonunda anlayabilmiştim sanırım.
Tiksintiyle bakıyordu ikimize de..Kısa ama önemli bir bölüm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YENİ MAHALLE -BXB
Jugendliteratur!Tamamlandı! Yıllardır işlettiği kafeyi, hiç tanımadığı bir mahalleye taşımıştı Ömer.