Amerika, kardeşlerinin yardımı ile çıktığı gemiyi heyecandan parlayan gözleri ile inceliyordu. Üstelik sıradan bir gemi de değil, koskoca Britanya İmparatorluğu'nın komutası altındaki bir gemiydi.
Sonra, Britanya'nın her fırsatta bahsettiği ve övdüğü, dümene asılı altın kolye geldi aklına. Onu görmek adına dümene yaklaştı ve ince zincirin ucundaki altın figüre dokundu. Gerçekten de Britanya'nın bahsettiği kadar göz alıcıydı. Kolyenin ucunda çift başlı kartal figürü vardı ve gözler gibi bazı detaylara yakut taşlar eşlik ediyordu. Amerika rahatlıkla itiraf edebilirdi ki, altın ile kırmızı renkleri bir ülkeye ancak bu kadar yakışabilirdi ve kolye Britanya İmparatorluğu için biçilmiş kaftandı.
Ki Britanya, kazanış -daha doğrusu çalış- hikayesini defalarca anlattığı bu kolyeye çok değer veriyordu.
Amerika figürü incelemeye devam ediyordu ki Kanada'nın kendisine yaklaştığını fark etti, kolyeyi dümene geri asarak kardeşine doğru ilerledi. Kanada "Dümeni Malta'ya bırak da güverteye geçelim, kalkıyoruz." diyerek, kolunu Amerika'nın omzuna attı ve kardeşi ile güverteye ilerlediler.
İkilinin yaklaştığını gören birkaç kişi hızla konuyu değiştirip, ardından da sustu. Amerika, etraftaki ülkelerin tümü kendisine dik dik baktığı için huzursuz hissetmeye başlamıştı, zaten utanıyordu. Kanada durumu fark edince kolunu Amerika'nın omzundan çekti ve kardeşini işaret ederek konuştu; "Bu kız kardeşim Ame, zaten çoğunuz tanıyorsunuz. Bize katılmasını bizzat ben istedim."
Ardından Amerika'nın sadece isimlerini duyduğu koloniler ile kardeşini tanıştırdı.
Amerika hala endişeli duruyordu, bunun üzerine Kanada kolunu tekrardan Ame'nin omzuna attı ve kardeşini daha ıssız bir yere götürmeye başladı. Her ne kadar kendisine utanmaması gerektiği ya da eğlenceyi kaçıracağını anlatmaya çalışsa da Amerika oralı olmadı, arkada konuşulanları duyabiliyordu çünkü.
"Ne kadar edepsiz bir kadın. Utanması da yok."
"Bacakları açık, amacı ne? "
"Eminim dünden meraklıdır aramıza girmeye."
----------
Amerika geminin arka taraflarında, aldığı atıştırmalığı yerken düşünüyordu. Burada olmak çok güzeldi ama huzursuzdu. Geminin daha ön taraflarındaki, güvertedeki ülkelerin sesini duyabiliyordu ve seslere göre herkes oldukça eğleniyordu. Bu esnada omzuna dokunan kol ile irkildi. Hong Kong, Amerika'nın yanına oturdu.
Amerika başta huzursuzlandı, çünkü bu koloni tam Britanya İmparatorluğu'nun istediği gibi davranan ve güvertedeki çocukların sahip çıkacağı türden bir kadındı. Kapalı giyinirdi ve oldukça kiloluydu, yalıda ise aşçılar ile vakit geçirirdi. Amerika'nın huzursuzluk ile baktığı Hong Kong, konuşmaya başladı;
"Umarım üzüntün o şımarık hödükler yüzünden değildir kardeşim, çünkü bu şekilde yetiştirildiler ve senin gönlünce yaşaman konusunda söz sahibi değiller. İş artık benden geçti tabii, yerim onların yanı. Fakat sana nasihat, yaşamını sürdürmek için kimseye bağlı olmana gerek yok. Ha şimdi gidip onlara ahkam kesemem, çünkü onlar da kendilerince haklılar.
Sen aldırma da, ne kadar mümkün bilmesem de keyfince yaşamaya çalış. Yaşam çok kısa. Bırak da, onları sürekli besleyip, egolarını okşayacak hatunlar düşünsün bu kıroların hakaretlerini. Mutfağa malzeme almaya çıkarken, önünden geçtiğim dükkanın tekinde bazı hanımları konuşurken duyuyorum. Bir konu hakkında laflıyorlardı. Özgürlük, eşitlik lafları hiç eksik olmuyordu ağızlarından.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Revival - CountryHumans DEVAM ETMEYECEK
Historical Fiction"Baba..." ... "Bence kıskanıyorsun anne, o iyi biri." .. "Ben bunları unutmadım, hala Türk Gençliğine kırgınım, hala sizlere kızgınım!" ...