Avonlea'yi keşfetmekten kastının bunu baş başa yapacağımız olduğunu bilmiyordum. İkimiz kapıdan çıkarken Dwyn, Damien'a göz kırpmış, Darya ise kıs kıs gülmüştü. Kız kardeşim buraya fazla çabuk alışmıştı.
Damien'la baş başa yüzerken kızarmamaya çalışıyordum. Çünkü bir soylununkini andıran biçimli yüz hatlarıyla oldukça hoştu. İşte, on dokuz yaşınıza gelene kadar bir erkekle yeterli vakit geçirmezseniz böyle oluyordu.
Bana döndü. "Seni harika bir yere götüreceğim."
"Harikadan kastın nedir?" diye sordum.
"Sessiz, sakin. Bana özel olan bir yer."
Tanımadığım biriyle sessiz sakin bir yere gitmek dünyanın en aptalca şeyi olsa da başımı salladım. Sanırım onca acıdan sonra korku duygumu yitirmiştim.
Bir süre sessizce yüzdük. Sonunda bu sessizliğe dayanamadım ve, "Sen kimsin, Damien?" deyiverdim.
Bana şaşkınlıkla baktı. "Ben kim miyim?"
"Hikayen ne?"
"Senin hikayen ne?"
"Benimkini zaten biliyorsun."
"Benim bir hikayem yok." Garip bir hüzne büründü. "Sıradan bir ailenin sıradan bir çocuğuyum."
"Emin ol ben bunu tercih ederdim." dedim. "Ben de özel biri değilim."
Başını iki yana salladı. "Öylesin."
Bunu söylerken sesinde şaşırtıcı bir ciddiyet vardı. Ona inanmalı mıydım bilmiyordum. Kendimi hiç de özel hissetmiyordum. Fakat attığım her adımda kırbaçlanmak özel olmaksa o zaman dünyanın en özel deniz kızıydım.
"Melek balıklarının uğrak bir noktasıdır." diye açıkladı sonunda yüzmeyi bırakıp durduğumuzda.
Etrafıma bakındığımda haklı olduğunu gördüm. Melek balığı sürüleri başımızın üzerinden hızla geçiyordu. Bunu izlerken gülümsememe engel olamadım. Adair'deyken saraydan çıkmam yasaktı ve böyle normal şeyleri bile on yıl boyunca görememiştim. Oysa artık özgürdüm. İstediğim her şeyi yapabilir, her yere gidebilirdim. Gidemeyeceğim tek yer evdi.
"Çok güzel." diye fısıldadım.
"Öyle, değil mi?" dedi gülümseyerek.
İpeksi kumlarda yan yana oturduk. Başımı yana eğip ona şüpheyle baktım.
"Neden dışarı yalnız çıkmamızı istedin?"
Yanakları anında pembeleşti. "Beni yanlış anlama, baş başa kalmamız için falan değil. Sadece...bilirsin..." Elini kumral saçlarına daldırdı. "Coral ve Dwyn senin yanındayken sürekli çığlık atıyorlar." Güldü. "Onları etkiledin. Ve onlar böyleyken seninle doğru düzgün konuşamıyorum. Seninle konuşmak istiyorum çünkü seni tanımak istiyorum. Ben...belki henüz çok erken çünkü dün tanıştık ama...arkadaşım olmanı istiyorum, Nevara."
Gülümsememe engel olamadım. "Bunu ben de çok isterim."
Daha önce hiç arkadaşım olmamıştı. Bunun nasıl bir his olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu fakat dün Dwyn'le yemek hazırlarken anlamıştım ki dünya üzerindeki en harika duyguydu. Birilerine sırtını dayayabilmek, yanlarında kendini bırakıp dürüst davranabilmek... Bunların hepsi daha önce hiç tatmadığım birer lütuftu.
"Sana neden o kadar kötü davranıyordu?" diye sordu alçak sesle.
Kimi kastettiğini anında anladım. "İnan, hiçbir fikrim yok. Sanırım o sadece egosunu tatmin etmeye çalışan kibirli pisliğin teki. Bana fiziksel bir acı yaşatmak ona hastalıklı bir zevk veriyordu."
Çenesinin kasıldığını gördüm. "Merak etme, bir daha asla onun yanına dönmeyeceksin. Burada olduğunu kimse bilmeyecek. Yemin ederim."
"Yemin etmene gerek yok." dedim. "Ben...size güveniyorum."
Kulağa saçmalık gibi geliyordu fakat doğruyu söylüyordum.
Işıltılı bir şekilde gülümsedi. "Bunu duymak güzel."
"Dwyn hakkında ne düşünüyorsun?" diye sordum. "Dün yanımıza geldiğinde ödümü kopardı."
Güldü. "Dwyn iyidir. Belki de aramızda en çok güvenmen gereken kişi o."
"Öyle mi?"
Ciddiyetle başını salladı. "Genelde neşeli görünür fakat içinde yaşadığı şeyler bambaşka. Tabii bunları anlatmak bana düşmez. Bir gün sana kendisi anlatır."
Dwyn'in neler yaşadığını anlayabiliyordum. Kimsesiz kalıp da musmutlu yaşamak imkansızdı. Fakat en azından böyle arkadaşlara sahipti. Tamamen yalnız sayılmazdı.
"Onu anlıyorum." dedim. "Benim de annem öldü."
"Üzgünüm." diye mırıldandı.
"Üzerinden on yıl geçti fakat ilk günkü gibi acıtıyor." Bu yabancıya neden içimi açtığımı bilmiyordum fakat kelimeler ben onlara engel olamadan dudaklarımdan dökülüyordu. "Eğer hala hayatta olsaydı ne olurdu diye düşünüyorum. Olasılıkları düşünmek beni çıldırtıyor."
"Peki ya baban?" diye sordu usulca.
"O...onu tanımıyorum bile." Yutkundum. "Annem hamileyken ölmüş."
Bakışları yumuşadı. "Nevara, çok üzgünüm. Sormamalıydım."
"Sorun değil." dedim. "Merak etmen doğal. Hem bunları sana anlatmakta bir sakınca görmüyorum. Eğer arkadaş olacaksak bilmen önemli. Beni böyle kabullenebilmen için."
"Seni her halinle kabullenirim." Gözlerime baktı. "Hiçbirimiz mükemmel değiliz."
"Biliyorum ama hayatında hiç benim kadar eksik birini tanımamışsındır."
"Sen eksik falan değilsin." diye itiraz etti. "Sadece yaralısın."
"Ve sonsuza dek öyle kalacağım."
Başını iki yana salladı. "Yaralarının seni tanımlamasına izin verme."
O an bunun hayatımda duyduğum en harika şey olduğunu düşündüm. Yaralarımın beni tanımlamasına izin vermeyeceğim, diye geçirdim içimden. Bunu bir daha yapmayacağım.
Ona baktım. "Teşekkürler, Damien."
Gülümsedi. "Bana teşekkür etmene gerek yok."
"Hayır, var. Sanırım az önce bana yeni bir bakış açısı kazandırdın."
"Ah, gerçekten mi? Buna sevindim."
Ben melek balığı sürülerini hayranlıkla izlerken onun da beni izlediğini hissedebiliyordum. Yüzümün her bir detayını inceliyordu. O bunu yaparken ellerimi yüzüme götürüp yüzümü kapatmamak çok zordu. Tüm kusurlarımın farkındaydım ve bunların inceleniyor olması tedirginlik vericiydi. Daha önce bunu kimse yapmamıştı.
Sessizlikte aklıma Deirdre geldi. Acaba şu anda ne yapıyordu? Muhtemelen çileden çıkmış bir şekilde etrafa emirler yağdırıyor, bizi bulamazlarsa kellelerinin gideceğini iddia ediyordu. Geceleri uyuyabildiğinden bile şüpheliydim. Muhtemelen rüyasında -ya da kabusunda mı demeliydim?- beni görüyordu. Sonunda özgürlüğüme kavuştuğumu ve ona asla geri dönmeyeceğimi.
"Ne düşünüyorsun?"
Sessizliği delen bu ani soruyla irkildim. Gerçeği mi söylemeliydim yoksa bir şeyler mi uydurmalıydım?
Gerçeği seçtim. "Kraliçe'yi."
"Artık onu düşünmene gerek kalmadı."
"Biliyorum ama onu düşünmeden yapamıyorum. Kim bilir şu anda ne yapıyor?"
"Seni asla geri alamayacak, Nevara. Bundan emin olabilirsin. Endişelenmene gerek yok."
"Peki ya diğerleri?"
"Ne demek istiyorsun?"
"Diğer insanlar varlığımızdan elbette haberdar olacaklar. Onlara kim olduğumuzu söyleyeceğiz?"
"Sahte isimler uydururuz. Mesela...hımm...Zarya'ya ne dersin?"
"Zarya." diye tekrarladım. "Bunu sevdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Kızının Şarkısı
Genç KurguKız kardeşler Nevara ve Darya'nın çok sevdikleri anneleri öldüğünden beri onlara Deirdre teyzeleri bakmaktadır. Fakat fazla kontrolcü olan Kraliçe Deirdre onların yaşadıkları saraydan ayrılmalarına izin vermemektir. Oysa yirmisine yeni basmış olan N...