Yine ve yeniden aynı yatakta uyandı Harry. Aynı pozisyonda, aynı saatte ve aynı tarihte: 28 Eylül 2011. Yaklaşık 1 yıldır böyleydi. 358 gündür sanki programlanmış gibi aynı şeyler tekrarlanıyordu. Bu durumdan oldukça sıkılmıştı, bedenini kendi iradesiyle hareket ettiremiyordu. Yapabildiği tek şey üzerindeki bu kuvvet geçene kadar gözlerinden umutsuzca yaş akıtmaktı. Bundan nasıl kurtulacağını, kimin kurtaracağını bilmiyordu ama umuyordu ki bu o kişi hemen karşısına çıksın. Hemen çekip alsın onu bu döngüden. Çünkü psikolojisinin bozulmasına az kalmıştı ve sonunda dayanamayıp intihar etme ihtimalinden korkuyordu; O yaşamak istiyordu.
Louis ise her gün ölüyordu. Evet, bir gün trafik kazası, bir gün kalp krizi... Harry'nin aksine onun psikolojisi çoktan bozulmuştu. Ve planlarına göre, bugünkü ölümü intihar olacaktı. Tabi kasları kendi kontrolü altında olsaydı. 28'inde sıkışmaktan o da sıkılmıştı, sonuçta kendi ölümünü her gün farklı bir şekilde görmek ona pek iyi gelmiyordu. Umutsuzca bekliyordu birinin kapısını çalıp onu engellemesini.
İşin ilginç yanı Louis ve Harry için aynı gün bir yıldır tekrar ederken, onlar dışındakiler için zaman son hızıyla akıyordu. Ana sınıfındakiler okula başlamış, üniversitedekiler staj yaptıkları yerde işe başlamış ve çoğu aile içindeki yaşlı bireyler toprağa gömülmüştü.
İlk 28 Eylül 2011'de Louis dün taşındığı evin alışverişini yapmak için dışarı çıkmıştı. İşlerini halledip evine dönerken gördüğü şey, üzerine doğru son hız gelen ve freni tutmayan arabaydı. Kendine son bir dilek hakkı tanımış ve bugünü tekrardan yaşamak istemişti Tanrıdan. Ama Tanrı onu çok yanlış anlamış olacak ki 358 gündür ölüp bir sonraki gün tekrar diriliyordu. Louis bilseydi kaderine boyun eğer ve sürünmek yerine oracıkta ölüp giderdi. Bilmediği şey ise bu durumun onun son duası ile alakalı olmadığıydı.
Harry 10 katlı bir binanın 9. katında oturuyordu ve 1. kattaki yaşlı dostu Maggie, çocuklarının ısrarıyla huzur evine gönderilmişti. Louis ise Maggie'nin taşındığı daireye 27 Eylül'de taşınmıştı, bu sebeple daha tanışma fırsatları olmamıştı. İlk 28 Eylül sabahı Harry uyandığında aklına gelen şey ile komşusuyla tanışmaya gidecekti. O bir pastanede çalışıyordu ve yeni komşusuna pasta yapmak istiyordu. Bu yüzden genelde yapmayacağı bir şey yapıp ganaj koleksiyonundan bitter çikolatalı olanı çıkarıp tezgaha koydu. O koleksiyondan bir ganajı sadece en özel ve önemli günlerde kullanırdı ki şu an ilk defa kullanacaktı. Çünkü yeni komşusundan çok pozitif bir enerji almıştı, bu pastanın ona değeceğinden emindi. Pastayı yapmaya başladı, hamur hazır olunca fırına koydu. Ganajı eritmeye başladı ve işte tam o zaman başına çok keskin bir ağrı girdi. Ağır baş dönmesi ile yere çöktü, görüşü artık siyahtı ama bilinci açıktı.
Tam bu sırada Louis'ye araba çarptı ve Harry'nin bilinci kapandı.
İkisi de bir sonraki güne kendi yataklarında uyanmışlardı ama nasıl? Louis ölmüştü, ölmeseydi bile ağır yaralanmalıydı çünkü kendisine doğru gelen 190 hızla giden arabadan kurtulma imkanı yoktu. Eliyle üstünü yokladığında en ufağından çizik bile yoktu. Telefonunu eline aldı ve saate bakacakken gözleri tarihe kaydı: 28 Eylül 2011. Ama bu dündü! Bunun farkına vardığı anda kasları kasıldı ve hareket edemiyordu. Sonra dünkü hareketleri iradesi dışında tekrar gerçekleşmeye başladı. Tek fark farklı bir ölüm ve farklı bir market olacaktı.
Harry'de durum farklıydı. İkinci 28 Eylül sabahı ilki ile aynıydı. Ayaklarını kontrol edemiyor ve otomatik olarak kek yapıyor ve ganajı eritirken Louis'in yeni ölümü ile bilinci kapanıyordu. Bu durum her gün tekrar etti.
358. 28 Eylül de aslında az önce son bulmuştu. Louis kaslarını kontrol edememişti ve kriz geçirerek hayata gözlerini yummuştu.
11 gün sonra, yani 369. 28 Eylül'de, Harry aynı yatakta uyandı. Ama uyandığı gibi fark ettiği şey farklı pozisyonda uyandığıydı. Ellerini kaldırdı, evet artık kaldırabiliyordu! Kontrol edebiliyordu ki emin olana kadar zıplayarak, koşarak denedi bunu. Gözünden bir mutluluk gözyaşı süzüldü. Artık özgür müydü? Eğer öyleyse sonunda tanışmaya gidebilir ve normale dönmeye çalışabilirdi. Sonra da... Ona sonra karar verirdi. Hemen banyoya koştu ve duşa girdi, bu hissi -suda tüm duygularından arınma- gerçekten özlemişti. Teknik olarak daha dün duş almıştı ama dün ve bugün arasında 1 yıl olduğundan Harry kirli hissediyordu. Temiz olduğunu hissederek banyodan çıktı. Havluyla kurulanıp hazırlanmaya başladı.
Harry umutsuzlukla baskılanmıştı ama o özgür bir kuştu. Kafesine ne kadar alışırsa alışsın kapısı açıldığında kafesten uçardı. Onun karanlık bir ruhu yoktu, ellerini bıraktığında koşarak kaçan yaramaz bir çocuk gibiydi. Ve kendini cehenneme atacağını hissettiği zaman cennetin onun elleri altında olduğunu tamamen unutmuştu. O ölüm değildi; Hayattı. Ve biraz sonra ölüme hayat vereceğinden habersizce uzun saçlarını son kez nemli havluyla kurulayıp elleriyle saçlarına şekil verdi ve pastayı boşvererek evin kapısına yöneldi.
Louis ise artık özgür olduğunu eskiden olduğu gibi geç uyanmasından anlamıştı. Bu sefer ölümü kesin olacaktı o halde. Uyanmak istemiyordu, görmek istemiyordu artık tekrar tekrar. Kendini sonunda öldürebilecekti ve kaslarının tekrar kendi kontrolünden çıkma ihtimalinden korkarak hemen kapıya doğru koştu. Evden çıkıp kapıyı kapatmamayı önemsemeyerek terasa doğru çıkan merdivenlerde 3'er 3'er çıkmaya başladı. 9. kata çıkan merdivenlerde önüne bakmadan çıkarken birisiyle çarpıştı. Çarpıştığı kişinin neredeyse düşecek olmasından dolayı arkasına döndü ve onun olduğu basamağa geri inip kafasını kaldırdı. Cılız bir ''Özür dilerim'' duydu fısıltı ile. Ve fısıltının sahibi de kafasını kaldırdığında maviler yeşillerle buluştu.
Harry çarptığı kişinin yeni komşusu olduğunu anlamıştı.
Louis, gördüğü yeşillerle intiharı unuttu. Ölümü unuttu. Maviler halatını yeşillerin çapasına sardı. Hayat ölümü ele geçirdi.
Harry ise okyanusta boğuldu. 1 yıldır kapanan bilinci dışında ilk defa öldü. İlk defa öldüğü için memnundu. Çünkü bu ölüm, hayatı körükleyecek türdendi.
İkisi de birbirini tanımıyordu ama birbirlerinin en özel sırlarını bile biliyorlardı.
İkisi de birbirlerini ilk defa görüyordu ama gözleri, kalplerine daha doğdukları andan beri kazılıydı.
İkisinin de dudakları birbirlerinin ismine mühürlüydü.
''Louis'' dedi Harry.
''Harry'' dedi Louis.
Daha önce hiç tanışmamışlardı.
Ve aralarındaki çekim öyle güçlü ve yoğundu ki birbirlerine bilmedikleri ama hissettikleri isimleriyle fısıldadıktan sonra kendilerini burun buruna bulmuşlardı.
Onlar birbirlerinin oksijeniydi, aynı nefeslerdi.
Aynı bedendi onlar, bu yüzden dudakları puzzle parçası gibi kenetlendi birbirine.
Bir yıllık açlık ve susuzluklarını dindiriyorlardı zamanın zaten onların susaması ve acıkması için durduğunu bilmeden.
Dudakları bir olmaya çalışıyordu, bedenlerini tek parça haline getirmeye çalışıyordu.
Nefessiz kalmıyorlardı; Onlar zaten birbirlerinin nefesiydi.
Louis, Harry'i üst bacaklarından tutup kucağında kaldırdı, vakit kaybetmeden beline sarılan bacaklar ile onu yerinde sabitleyip daha önce hiç gitmediği ama ezbere bildiği kapısı aralık eve girdi.
Dudaklarını ayırdığında yeşilin elleri mavinin yanaklarından boynuna indi ve bulunduğu yere şefkatle sarıldı. Yumuşacık ve tüm masumiyetini hissettirecek şekilde.
Onlar artık tekti, onlar mekandı. Zamandı onlar. Onların kavuşamadığı her evreni aradan çıkarmaya çalışan Tanrı, 369 sahneyi silerken onları da aynı günde sıkıştırmıştı yanlışlıkla. Bunun telafisi olarak hafızalarından sildi tüm 1 yılı ve onlar ilk defa 28 Eylük 2011'e girdiler.
Ve bugün, 28 Eylül, Harry ve Louis birbirlerinin yeni hayatı oldular.
******
Ne yaptım lan ben?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
369 ➽ L.S. (One Shot)
Fanfictionİkisi de birbirlerini ilk defa görüyordu ama gözleri, kalplerine daha doğdukları andan beri kazılıydı. İkisinin de dudakları birbirlerinin ismine mühürlüydü. ''Louis'' ''Harry''