71.Bölüm İstesende Gidemem Ki

6.7K 444 113
                                    

Üşürmüydü insanın içi? Peki kanı donarmıydı damarlarında? Ya sıcacık yerde ayazda kalmış gibi titrermiydi?

Olmaz demeyin oluyordu işte tüm bunlar genç kadına. Biri söylese abartıyorsun diyeceği şey tam şuan onun başına geliyordu. Doğru duymuştu değil mi? Kocası avukata gittiğini sen haklısın boşanalım demişti. Ama o haklı olmak istemiyordu ki. Hayatında ilk defa haksız olmak istiyordu. Leyal bugünü böyle hayal etmemişti ki!

Kocası ile yanlız kalır kalmaz ayrılmak istemiyorum diyecek. Hatta bu geceyi ve diğer geceleri birlikte kendi evlerinde geçirmek istediğini söyleyecekti. Fakat sevgili kocası onca zaman senden asla boşanmam derken şimdi sen haklısın boşanalım diyordu öyle mi?
Yok dedi genç kadın içerisinden. Helede o vazgeçmişken. Boşanmayacaklardı!

Onlar kendilerine bile inat çocukları ile çok mutlu olacaklardı. Eğer mutluluk denilen duygu bir haksa en çok onların hakkıydı. Ve bunuda genç kadın söke söke alacaktı. Ama şimdilik bunu kocasına söylemeyecekti. Onu öyle bir hale getirecekti ki en geç bir hafta içinde kocası onun ayaklarına kapanacaktı. Eeee onca şeyden sonrada buda onun cezası olacaktı.

Leyal kocasının sözlerinden sonra gözlerine bir kaç dakika daha bakmış, daha sonrada omuzlarında olan ellerini boynuna sararak aralarındaki azıcık mesafeyide iyice kapatmış, dudaklarını kulağına yaklaştırarak konuşmaya başlamıştı.

"Tamam olur. O zaman yarın birara görüşüp prosedürleri halledelim." Diyen kadın dudaklarını yavaşça geriye doğru çekerken bilerek adamın boynuna değdirmişti. İşte bu hareket Giray için, bu gece sabrının tükendiği an olmuştu. İçinden şansına bolca küfretti. Bu kadın onu sınıyordu sanki.

Gerçi Giray karısının bu yaptığının yapacaklarının fragmanı olacağını bilseydi kendine kaçacak delik arardı. Çünkü Leyal savaş meydanından kaçmak yerine kalıp kazanmak istiyordu. Zaten ayrılmak istemesi en başından hataydı. Zamanında öfkesine yenilmeyip azıcık sağ duyulu olsaydı kocasının onu bırakmayacağını anlardı. O mektuba en başından inanması hataydı. Ama inanılmayacak gibide değildi ki. Kocası onun yumuşak tarafını iyi bildiği için ordan vurmuştu. Fakat bundan sonra ne olursa olsun ilk onu dinleyecekti. Tabiki gözlerinin içine içine bakarak. Çünkü dil ne kadar yalan söylerse söylesin gözler en doğru cevabı veriyordu.

Biten dans müziğinin ardından yeniden çalan oyun havaları ile herkes piste çıkmış içlerinde biriken bütün enerjiyi atmışlardı. Tabiki en çokta herzaman olduğu gibi Kemal eğlenmişti. Her ne kadar böylesi günler onun için bu dünyadaki yalnızlığının ispatı olsada, sırf onu sevenler için inadına en çok kendisi eğlenirdi. Eskiden kimsesizliğine daha fazla üzülen genç adam hayatına giren dostları ile artık yalnız olmadığını biliyordu.

Ne zaman düşse ona koşacak yedi tane kardeşi vardı. Önceden düşersem kaldıranım olmaz diye düşmeye korkan adam, artık bile isteye düşüyordu. Çünkü biliyordu ki elini tutacak kardeşleri vardı. Belki hayatında gerçek ailesi yoktu ama onlardan bile kıymetli dostları vardı. Yakında da inşallah Firuze'si evlendiğinde kendine ait bir ailesi yuvası olacaktı. Ve tabiki o yuvayı ısıtacak bebeklerde.

Hangi insan oğlu isterdi ki bu yalan dünyada anasız babasız olup savunmasız kalmayı. Ama işte onunda kaderinde bu vardı. Bazı geceler yatağına uzanıp bakışlarını tavana dikip düşünüyordu, acaba annem babam nasıl insanlar, kardeşlerim var mı  diye. Sonrada onları düşündüğü için kendisine kızıyordu. Çünkü onu terkeden insanların düşüncesinde bile yeri olmamalıydı.

Aslında istese mesleğini kullanıp onların kim olduğunu öğrenebilirdi. Ama bunu hiç istememişti. Ailesi onu terkettiği gün onun için ölmüştü. Fakat eğer gerçeği bir bilseydi bu düşündüğüne çok pişman olurdu. Ama ne o bilmek için merak etti nede gerçek tozlu geçmişten çıkıp karşısına hiç bir zaman çıkmadı.

RUHUM SENİ SEÇTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin