The Weeknd - Die For YouLulu üzerime giydiğim turkuaz elbisenin belindeki gri kuşağı bağlarken aynadan yansıyan görüntümü seyrediyorum. Dün gece odama geri geldiğimde Lulu'ya olan biteni anlatmıştım ve ondan askerlerin hayatlarının yazılı olduğu dosyaları bana getirmesini istemiştim. Tüm gece boyunca dosyaları incelemiştim şimdi ise edindiğim bilgileri kullanarak askerlere iyi bir eğitim vermeye hazırdım.
Lulu işini bitirince kendimden emin adımlarla eğitim alanına doğru ilerledim. Askerleri alanda birbirleri ile konuşurken gördüğümde adımları bir an olsun yavaşlatmadan onlara doğru ilerledim. Lulu da arkamdan geliyordu. Beni görünce sohbetlerini kesip sıkılgan bir şekilde suratıma bakıp sıraya girdiler.
Verdiğim eğitimden yararlanmak yerine buraya beni küçümsemek için geldiklerini çok iyi biliyordum ama bunu umursamadım.
"Sen, bir adım öne çık."
Önümdeki asker söylediğimi hemen yerine getirdi ve beni selamladı.
"Evet efendim?"
"Chris Miller. 25 yaşında. Yıldırım eyaletinin önemli ailelerinden birinin ikinci oğlu. Buradasın çünkü abinden daha iyi olduğunu kanıtlayıp babanın varisi olmak istiyorsun."
Söylediğim şeyler ile yüzü allak bullak olmuş bir halde bana baktı. Tüm gece dosyaları incelemiştim ama bunun yanında onlar hakkında az bilinen şeyleri de araştırmıştım. Bunu da bağlantı büyüsü ile yapmıştım.
Bağlantı büyüsü, yüzünü ve yaşını bildiğin kişilerin yaşamları hakkında bilgi sahibi olmanı sağlayan bir büyüydü. Krallıkta bu büyüyü yapabilen çok az kişi vardı. Büyü ile aram iyi olduğu için bende yapabiliyordum.
Askerin sağında bulunan kişiye döndüm.
"Han Lee. 19 yaşında ve buraya çok uzakta olan fakir bir köyden geliyorsun. Geçim sıkıntısı çekerek büyüdüğün için bir daha böyle bir şey yaşamak istemiyorsun. Ayrıca yapılan tören de ok atma konusunda en başarılı kişilerden bir tanesisin. Nasıl olur da üç haftadır bir oku bile hedefe ulaştıramazsın? "
Asker biraz şaşkınlık biraz da utançla başını eğdi, birçok asker bu bilgileri nereden öğrendiğimi, onlar hakkında ne kadarını bildiğimi merak eder gibi bana bakıyordu. Ben ise onları umursamadım ve bu sefer de solumda bulunan askere döndüm. Bir kızdı.
"Anna Baker. 21 yaşında. İki kardeşine bakmakla yükümlü olan bir ablasın. Yapılan törende en iyi sonuç sendeydi. Ama gördüğüm üzere o zamandan beri hiç yol katedemedin. Neden?"
"Ben... Şey-"
Sözlerini tamamlayamamıştı. Çünkü bana verebilecek bir cevabı yoktu. Bakışlarım keskin bir hal aldığında bir adım önde bulunan asker korkuyla geri çekildi. Sesime açık bir şekilde yansıttığım gaddarlık ile tekrar konuştum.
"Yanlış anlamayın. Ben de bir sorun olduğunu düşünmüyorum. Verdiğim eğitimin kötü olduğunu da düşünmüyorum. Tek düşündüğüm şey, ben üzerime düşeni yaparken sizin neden bu kadar bu eğitime karşı olduğunuz? Size verdiğim eğitim yeterli değil mi?"
Askerler sessizce başlarını sağa sola salladılar.
"Madem öyle sorun ne? Ateş eyaletinden olmam mı?"
Askerler hiç seslerini çıkarmadan ayak uçlarına bakmaya devam ettiklerinde kendimi sakinleştirmek adına derin bir nefes verdim.
"Eğer verdiğim eğitimi reddetmeye devam edecekseniz size ok atmayı öğretmekten vazgeçeceğim ve Lord'dan yerime birini bulmasını isteyeceğim. Bu sizin için de uygun mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEŞ KRALLIĞI
Teen FictionAltı yaşındayken ailesi ve yaşadığı topraklar elinden alınan genç bir kız. Bir gün tekrardan ait olduğu topraklara çağrılır lakin bu çağrılışın altındaki sebepler çok başkadır. Kral ve planlarına ayak uydurup yıllar önce ondan alınanları geri almak...