25.BÖLÜM

206 10 0
                                    

Keyifli okumalar!

Yeni bir yolculuğa başlamıştım. Kutay çok büyük bir ateş yakmış ve beni de o ateşin içine atmıştı. Yanarak kül olmuş fakat küllerimden yeniden doğmuştum. Acı hâlâ benimleydi ve bu iyiydi. Olmam gereken kişiyi hatırlatıyordu.

Bir süredir hareketsiz yattığım yerden yavaşça doğrulurken kurşun yaralarımın acısıyla yüzüm buruştu. Eskiden olsa bunu büyük bir sorun haline getirirdim fakat kafeste çektiğim acının yanında kurşun acısı, böcek ısırığı gibi kalıyordu.

Acıya aldırmamayı öğrenmeye başlamıştım. Kafes ilginç bir şekilde acıdan daha çok kaçmama değil, onu kabullenmeme neden olmuştu. O günün üzerinden bir hafta geçmişti. Bu bir hafta içinde duygularımı olabildiğince dizginlemeye çalışmıştım.

Kutay'dan bana yaptıklarının yanı sıra Ateş'i tehdit ettiği için de nefret ediyordum. Bu, her zaman hatırlayacağım ve unutmama izin vermeyeceğim bir olaydı. Ateş'e ne olduğunu bilmiyordum. Büyük ihtimalle onu sadece bayıltmıştı. Peki duygusal açıdan ne haldeydi? Şu an öldüğümü düşünüyor olabilirdi ve ben ona belirsiz bir süre daha ulaşamayacaktım. Elimden sadece iyi olmasını dilemek gelebilirdi.

Odamın kapısı açıldığında Cemre uyandığımı fark ederek sıcak bir şekilde gülümsedi ve elindeki tepsiyle içeri girdi. "Daha iyi görünüyorsun Derin. Ağrın var mı?" diye sorduğunda gülümseyerek "Hayır. Artık çok daha iyiyim. Senin sayende tabii." diye cevap verdim. Bir hafta boyunca ihtiyacım olan her anımda yanımda olmuş, beni muhteşem yemekleriyle beslemişti.

Yüzüne utangaç bir ifade yerleşirken "Aman canım, ne yaptım ki?" diye sordu. Çetenin silah tedariğiyle ilgilenen biri için fazla nahifti.

"Daha ne yapacaksın ki?" dedim. Derin gibi davranmadığımı biliyordum. Derin büyük ihtimalle böyle konuşmazdı fakat hiçbir suçu olmayan birine, üstelik bana o kadar da yardım etmişken soğuk ve ters davranamazdım.

Bunu yapacağım kişiler belliydi.

Güçsüz bacaklarımı yataktan sarkıtarak zorlukla ayağa kalktım. Toparlanmam çok uzun sürmüştü, bu yüzden zaten güçsüz olan kaslarım şu an çok fazla ağrıyordu.

"Yardım edeyim mi?" diye sordu Cemre yanıma yaklaşırken.

"Hayır, sağ ol. Artık destek olmadan ayağa kalkmam ve hareket etmem lazım." diye karşılık verdim. İki kurşun yarası zor bir şeydi fakat beni asıl güçten düşüren üç doz aldığım sahte sancılardı. Ateş öyle olduklarını söylemişti fakat emin değildim. Kutay başka bir şey de vermiş olabilirdi.

Düne kadar ayağa kalkmam bile çok zordu ve sürekli uyumak zorunda kalmıştım.

"Tamam. Yemeğini buraya getirmiştim ama istersen bizimle birlikte ye." dediğinde başımı sallayarak gülümsedim.

"Olur." Kapıdan çıkacakken duraksayıp başımı Cemre'ye çevirdim. "O burada mı?" diye sordum. Kimden bahsettiğimi biliyor olmalıydı.

"Hayır, dün geceden beri yok. Nerede olduğunu söylemedi." dedi. Burada olmaması iyi olmuştu. Onunla şimdi yüzleşmek istemiyordum.

Yavaş adımlarla odadan çıktım ve salona ilerledim. Salondan Akın'ın ve Çağla'nın sesleri geliyordu. İçeri adım attığımda ikisi de konuşmayı bırakıp bana baktılar. Çağla'nın yüzünde küçük bir gülümseme oluşurken Akın merakla beni süzüyordu.

"Sonunda uyandın. Nasılsın?" diye sordu Çağla. Bir haftadır yanıma sadece Cemre geldiği için Çağla beni görememişti ve beni gerçekten merak ediyor gibi görünüyordu. Onun bu yumuşak yüzünü görmek beni hâlâ şaşırtıyordu.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 08, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PARALELHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin