Ağlıyordu tek Chan'da değil ortamda bulunan herkes ağlıyordu. Soğuk kanlı olan Hyunjin akan damlalarını silerek Chan'ın yüzünü avuçlarının içine aldı. "O cennette mutlu, onu cennetinden alamayız." Diyerek Chan'ı teselli etmeye çalıştı.
Cenaze bittiğinde herkes dağıldı fakat Chan hala Seungmin'in başında bekliyordu. O kadar sinirle bakıyordu ki küçüğünün mezarına onu yerin altından çıkaracak gibi...
"Bana çiçek al dedin Miniğim... Bunun için mi? Şuan yoksun çiçekleri nasıl koklayacaksın. Ben senin güzel suratını nasıl göreceğim. Bunu kendine neden yaptın? Çok aptalım. Seni kurtaramadım. Erken gelemedim. Özür dilerim. Çok özür dilerim Miniğim."
Dudaklarından dökülen kelimeler ağlamasını daha da şjddetlendirirken sinirini çıkarmak amacı ile mezarın yanında olan ağaca bir yumruk vurdu. Kanayan elinin acısını, Seungmin'in yokluğunun verdiği acı kadar acıtmıyordu.
Chan eve doğru yola koyuldu. Aynı evde kalıyorlardı. Ama şuan küçüğü yoktu. Tekti artık. Seungmin'i olmadan...
İçeri girdiğinde dış kapısının önünde olan oturma odası, orada ne kadar anıları olduğunu hatırlatıyordu. Oturma odasına giriş yaptı chan koltuğun üzerinde sayfası açık kitap yerde duran battaniye masanın üzerinde ki bitmemiş kahve Seungmin'e aitti...
Daha dün burada oturup kahvesini içen Seungmin, şuan cansız bedeni ile yerin altında huzurla yatıyordu.
Cham banyo yaparak kendine geleceğini düşündü. Banyoya girdiğinde gördüğü kanlar onu daha kötü bir hale getirdi. Ağlıyor ve kendi saçlarını çekerek kafasını duvara vuruyordu. Başından akan kan yeri kirletirken, o Seungmin'in kanlarına boyanmış küvete bakıyordu.
Miniği gitmişti, o yalnızdı. Pekala belki Chan miniğini yalnız mezarından çıkarabilirdi?...
11.12.2021 Seungmin's departure