Namjoon hiçbir zaman bana tek yönlü bir sevgi vermemişti. Onun bendeki karşılığı da öyle birkaç kelime ile açıklanamazdı zaten. Başta sadece beni kollayan bir abi olsa da aynı zamanda arkadaşlarım olmadığı için oyunlar oynadığım oyun arkadaşım, sonrasında bana her şeyi yeniden öğreten annem, hep arkamda olup bana destek veren babam en son da kokusuyla, bakışıyla hatta tek bir cümlesiyle bile beni sarhoş edebilecek aşkım olmuştu.
Onda ne anlam ifade ettiğimi bilmezdim pek, o açmazdı kendini hiç. Benden önce ona çok kötü davranmışlardı anlattıklarından bildiğim kadarıyla. Onu tanıdığımda istediği kişiler dışında tamamen sert bir taş olduğundan kötü davranılıp, itilip kakılacak biri değildi asla. Aksine ondan korkulurdu bile.
Ben hiçbir zaman korkmamıştım. Çünkü onu ilk gördüğümde bile beni koruyorken nasıl korkabilirdim ki?
Ben daha on iki yaşındayken o zamanlar çok harcamayıp babamın verdiği harçlık sayılmayacak kadar miktarda olan harçlıkları biriktirip okulun çıkışında küçük bir markete adımlamıştım. Hava çabuk kararacak olduğundan biraz korkuyordum ama sanki yanımda birisi varmışçasına belli etmeyen bir tavrım da vardı.
Hızlı hareketlerle çok yakın olmayan markete girip yerini çok iyi bildiğim ve çok sevdiğim çikolatanın olduğu kısıma resmen koşmuş ve hemen fiyatını kontrol ederek elime bir tane alarak kasaya doğru gitmiştim. Bir an önce yemek istiyordum!
Parasını ödeyip aldığım çikolatayı çıkar çıkmaz eve götüren sokağa adımlarken açmaya çalışmaya başlamıştım. Eve gitmeden yemem gerekiyordu yoksa babam yedirmezdi. Küçük çocuklar çikolata yiyemezmiş, yoksa çok hasta olurlarmış. Oysa ki ben yiyebildiğim her zaman yerdim ve hiçbir zaman da hasta olmamıştım bundan dolayı!
"Aa kimler varmış burda, Jungkook?" okulun her gününü bana cehennem etmeye yeminli olduğunu düşündüğüm tanıdık ses kulaklarıma dolduğunda duymamış gibi yaparak ilerliyordum ama hızlı adım sesleri çok netti.
"Çikolatandan bize de vermek istemez misin, paylaşmak çok önemlidir!" Jongin bana yetişip önüme geçtiğinde durmak zorunda kalmıştım. Karşımda durur durmaz çikolatama doğru uzandığında gözlerimi büyükçe açarak sımsıkı tuttuğum çikolatayı bedenimin arkasına saklamıştım. Yanında olduğunu sonradan fark ettiğim arkadaşı elimdeki çikolatayı arkamdan almaya çalışırken bu çikolatayı alabilmek için bugün aç kalmıştım, ağlayacaktım neredeyse.
"Vermek istemiyorum, bırakın!" sesim beklediğinden daha yüksek çıktığında onun kalın ve derin sesini ilk defa orada duymuştum.
"Ne oluyor burada?" Yaşına kıyasla gayet yapılı olan ve tamamen siyahlar içerinde duran bedeni şaşkınlıkla bakmama sebebiyet vermişti. Bakışlarım Jongin'e ve arkadaşına döndüğünde onların ise korkmuş olduğunu anlamıştım.
"Bir şey yok Hyung, arkadaşım bir şey verecekti sadece." Chanyeol konuşurken bir anda elimdeki çikolatayı sıkıca çekmiş ve koşmaya başlamıştı. Jongin de onun peşinden gülerek koşarken gözlerim dolmaya başlamıştı.
O zamanlar adını bilmediğim ve yaşça bizden büyük olduğu belli olan Namjoon ise birkaç büyük ve hızlı adımlarla onlara yetişmiş ve yakalarından tutarak benim yanıma getirmişti.
"O çikolatayı hemen geri veriyorsunuz." Chanyeol sinsi bir gülümsemeyle çikolatayı sertçe yere atmıştı. Ben düşen göz yaşımla birlikte yerde kötü halde olduğu her şekilde belli olan çikolataya eğildiğimde Namjoon da sinirle yakasından tuttuğu çocukları kendine çevirerek sertçe bakmış ve tok bir sesle konuşmuştu.
"Sizi bir daha bu çocuğun yakınında görürsem böyle kolay bırakmam! Duydunuz mu?" Konuşurken sallayarak hırplamıştı biraz çocukları. Sonra yakalarından iterek bıraktığında çocuklar tökezlemiş ve hemen koşarak kaçmışlardı.
Bana doğru yaklaştığında bakışlarımı çikolatamdan ona doğru çevirmiştim burnumu çekerken.
"Teşekkür ederim." çömeldiğim yerden kalkarken konuşmuştum kısık bir sesle.
"Bu çikolata yenmez artık, gel sana yenisini alalım."
"Ama benim bir tane daha alacak param yok Hyung."
"Ben alsam kabul eder misin?" büyüttüğüm gözlerle anlık olarak ona baktığımda sonra hemen başımı eğmiş ve gülümsememi durdurarak başımı sağa sola sallamıştım.
"Olmaz, paranız bitmesin."
"Sorun değil, lütfen kabul et." kafamı usulca sallarken dakikalar öncesinde çıktığım markete geri girmiştim, tek olmadan.
Heyecanımı gizlemeye çalışıyordum, ilk girdiğim zamankinden daha fazla mutluluk vardı üzerimde ama bunu hem görgüsüzmüş gibi görünmemek için hem de rezil olmamak için belli etmiyordum.
Başka hiçbir yere bakmadan direkt çikolatanın yanına gitmiştim ama almamıştım. O arkamdan gelerek baktığım yöne doğru bakmıştı.
"Bunlar mıydı?" Kutuyu gösterdiğinde başımı sallamıştım usulca. Rastgele eline birkaç tane aldığında şaşkınlıkla ona bakmıştım, hepsini bana mı almıştı?
Herhangi bir şey sormadan parayı ödemesini ve çıkmamızı beklemiştim. Çıkınca elindeki çikolataları gülümseyerek bana uzatmıştı.
Resmen tam beş tane çikolata almıştı bana!
Büyükçe gülümseyerek hafifçe eğilmiş ve şen bir şekilde teşekkür etmiştim.
"Çantana koy ki giderken kimse almaya çalışmasın." Gülen yüzüm donduğunda kaşları çatılmıştı.
"Şey Hyung bunları eve gitmeden yemem gerekiyor, babam kızıyor da."
"Tamam evine bırakayım seni sen de yersin. Yanında olurum, birisi gelirse de döverim." yumruğunu kaldırarak konuştuğunda bu haline kıkırdamış ve hemen başımı sallayıp çikolatalardan birini açmıştım. Kendim yemeden önce ona uzattığımda gülümseyerek reddetmişti.
Kesinlikle çok şey kaybediyordu.
Evime gelene kadar çikolataların hepsini hızlıca yemiştim. Hiçbir şey konuşmuyorduk. Ben çikolatalara yumulmuş bir şekilde hem önümdeki yola hem de ona bakıyordum, çoğunlukla ona. O da arada bana bakıyordu, benim adımlarıma göre ilerliyordu o da.
Çikolatalarım eve gelmemizle eş zamanlı bittiğinde dışarıdaki çöpe atarak beni bekleyen hyungun yanına gitmiştim tekrardan.
"Hyung, adın ne?"
"Kim Namjoon, senin?" ismi gerçekten de çok hoştu.
"Jeon Jungkook."
"İsmin çok güzelmiş Kook. Sanırım evin burası, benim evim de pek uzakta değil." Diyerek eli ile yakınlarda bulunan ama çok anlaşılmayan bir eli göstererek evinin orası olduğunu ve bir şey olursa gelip yardım isteyebileceğini söylemişti. Tekrardan teşekkür ederken ben, o da gitmişti sonrasında.
Dediğim gibi sonrasında konuşmalarımız artıp aramızdaki bağ güçlenirken bir kez bile korkmamıştım. O her zaman benim güvenli limanım, sığınağımdı.
Diğer çocukların yerinde olsaydım ondan ödümün kopacağına yemin edebilirdim fakat bu kimin umurundaydı ki? Sanırım onu her türlü kendime yakın görür yine de severdim.
w
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ışıkların kapalı, duyguların zincirli olduğu günler - namkook
General FictionÇünkü verilecek sevgiyi ondan daha fazla hak edecek birisi olamazdı. Ve ben de bu yüzden içimde biriktirdiğim, sevgiye dair ne varsa hepsini ona vermiştim, bir kere bile düşünmeden.