Müstakil dairenin kapısı açıldı ve iki arkadaş içeri girdi. Kapı kapandıktan sonra içeri önden giren Dream, anahtarlarını girişteki komodine bıraktı. Ceketini çıkarırken yüzünde oldukça tedirgin bir ifade vardı. Onun aksine mutlu görünen arkadaşı, yanından geçip kendi ceketini astı. Sonra gülümseyerek Dream'e döndü.
"Misafirin olmama izin verdiğin için teşekkürler, Clay."
Çocuk, arkasını dönüp oturma odasına doğru yürümeye başlayarak Dream'i orada kırmızı bir yüzle bıraktı.
Normalde insanların ona gerçek ismiyle seslenmesinden nefret ederdi...
Ama bu kişi George Henry Davidson olunca şikayet etmek şöyle dursun, hoşuna bile gitmişti.
Koltuklara oturduklarında bir süre ikisi de konuşmadılar.
Düşünceler Dream'in başını ağrıtmaya başlamıştı. Neler oluyordu? George bugün ona farklı davranmıştı. Yoksa... Yoksa duygularının bir karşılığı mı vardı?
Sonunda ani bir karar verdi. Söyleyecekti. Bilmeye hakkı vardı.
"Senin şu tadilat ne zaman biter?" dedi sonunda, tavana bakarak.
"Birkaç saate biter sanırım." diye cevapladı George, neşeyle.
Bu cevabın ardından ortam yine sessizliğe büründü.
"Ya şimdi ya hiç." diye düşündü Dream. Gözlerini kapattı, derin bir nefes aldı.
"Çok güzelsin."
Bu kelimeler boğazından çıkarken değişik bir hissiyat yaratmıştı.
Ya sesi çok titrediyse?
George'a bakamıyordu. Hala gözleri tavandaydı, düşünceler beynini uyuşturuyordu.
"Biliyor musun George? Seni tanımadan önce sadece bir kez kelebek görmüştüm. Artık her gün midemdeler. Bana gülümsediğinde, bana sarıldığında hissedebiliyorum onları. Bana yaşamayı sen öğrettin, mutluluğu sen öğrettin. Seni karşıma çıkardığı için Tanrı'ya her gece dua ediyorum. Hayatımı kurtardın George. Sadece- Sadece bilmeni istedim."
Güçlükle yutkundu. Sadece "Seni seviyorum." demek istemişti. Kendini hem rahatlamış, hem de gergin hissediyordu.
Gözlerini açtı ve korku içinde başını çevirdi.
George'un bakışlarındaki neydi öyle? Şaşkınlık mıydı, şefkat miydi? Yoksa tiksinme miydi?
Birkaç saniye geçti. Duvardaki saatin tiktakları Dream'in kulağını tırmalamaya başlamıştı.
"Banyonu kullanabilir miyim?"
Sanırım bir şey hatırladım.
Sanırım musluğu açık bıraktım.
Şimdi sözlerim küveti dolduruyor.
Tatlım, sen de onun içinde uzanıyorsun.
Ama biliyorum ki hemen çıkacaksın.
Tüm parmaklarının buruştuğunu fark ediyorsun.
Dream, George için küveti doldururken düşünüyordu. Evet dememişti, ama reddetmemişti de. "Sadece kalbimi kırmak istemedi, ama o bakışı gördüm. Benden iğreniyor mu yoksa?" diye fısıldadı kendi kendine.
Dikkatli olmaktan, sessiz olmaktan, suyu ılık tutmaya çalışmaktan bıktım.
Beni derinin altına al.
İşte gereğinden fazlasını söyledim, dışarı taştı.
Neden hep taşırıyorum?
Öyle dalmıştı ki küvetin taştığını fark ettiğinde çabucak eğilip musluğu kapattı. Suyun bir kısmının giderden akışını seyretti. Gideri tekrar kapatmak için eğildiğinde başka bir el onu kapatmıştı bile.
"Bu kadar su yeterli." dedi biraz önce banyoya girmiş olan George. Dream'e bakmamaya özen gösteriyordu.
Kelimelerin boğazımdan geçişini hissettim.
Sanırım ağzımı sabunla yıkasam iyi olacak.
Tanrım, keşke hiç konuşmasaydım.
Şimdi ağzımı sabunla yıkamalıyım.
Dream başını hafifçe salladıktan sonra banyodan çıktı, kapıyı arkasından çekti. Aralıktan George'un kıyafetlerini çıkarmaya başladığını görünce kapıyı tamamen kapattı. Gözünden akan bir yaşı elinin tersiyle sildi.
İçindeki pişmanlık duygusu gitgide yükseliyordu.
Sanırım başımı belaya soktum.
O yüzden banyoyu baloncuklarla dolduruyorum.
Sonra havluları bir kenara bırakacağım.
Aşk kelimesini asla söylememeliydim.
Küvete tost makinesi fırlattım.
Oynamak zorunda olduğum oyunlardan bıktım.
Pişmanlığın yanında bir öfke de kaplamaya başladı içini. Nasıl onun da ona karşı hisleri olabileceğini düşünebilmişti? Şimdi tek arkadaşını kaybetmiş olabilirdi. Ne yapacaktı? Oyunlar oynamak istemiyordu. Aşk kelimesini bir daha ağzına alamazdı... Kapının arkasından George'un o hoş sesiyle şarkı söylediğini duyabiliyordu.
"Sıcak hava dalgaları beni kandırıyor. Seni daha mutlu edemem şimdi. Bazen düşündüğüm tek şey sensin."
İçini çekti ve gözyaşlarını tekrar sildi. Hızlı adımlarla girişe yürüdü, ceketini bile almadan evden çıkıp kapıyı çarptı. Evde kilitli kalan George ise her şeyden habersiz, şarkı söylemeye devam ediyordu...
Yazar Notu = Şarkının çevirisi için YouTube'daki Nursu Çuğalır kanalından faydalandım <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Love? L***! | dreamnotfound
Fanfiction"𝒲𝒽𝓎 𝒹𝒾𝒹 𝓎𝑜𝓊 𝓈𝓉𝑒𝒶𝓁 𝓂𝓎 𝒸𝑜𝓉𝓉𝑜𝓃 𝒸𝒶𝓃𝒹𝓎 𝒽𝑒𝒶𝓇𝓉?" ♪ Beni seviyor musun, istiyor musun, nefret mi ediyorsun? ♪ Art credit = nitter @Lamikha_