8.Bölüm

4.1K 193 214
                                    

8.BÖLÜM
Fikret Kızılok ft. Sibel Sezal & Bu Kalp Seni Unutur Mu?

Ne zamandır oradaydı ve bizi izliyordu?

Kaşlarım odağa çatılmış halde bakarken kolumda Gediz'in dokunuşunu hissettim. "Ladin..." İrkilerek daldığım yerden çıkarken bakışlarımı ona çevirdim. "İyi misin? Rengin attı birden."

"Ha ben..." dedim alnımı kaşıyarak. "İyiyim. Sadece... Şaşırdım Gediz."

Yanağıma kondurduğu öpücük gerçekten beni şaşırtmıştı, yalan değildi.

Bir adım geri atarak basamak indi. Gözlerini kaçırarak yanağını kaşıdığında başını eğdi. "Eğer rahatsız olduysan," Gözlerime kaçamak kaçamak baktığında. "Bir daha yapmam. Ben... Sadece... kendimi-" Benim gibi kem küm etmeye başladığında birden öne doğru eğilerek yanağına sakalın üstüne hafif bir buse kondurduğumda sözü yarıda kesildi. Saliseler süren bu öpücük onu kaskatı ettiğinde geri çekildim, gözlerine baktım. "Her şey için teşekkür ederim tekrardan. Görüşürüz sonra."

Yüzüme dalmıştı. Şaşkın bakışlarını hissedebiliyordum. Kendini toparlayarak, "Görüşürüz. Numaram sen de var. Bir şeye ihtiyacın olduğunda..."

Gülümsedim. "Ararım."

Başını salladı onaylayarak, gülümsedi. "Tamam." Dudaklarını yaladı. "Valizleri içeri taşımamı ister misin? Yani..."

"Yok ben hallederim, ağır değiller zaten."

"Anladım." Bir adım daha attığında basamaklar bitmişti. "Görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Arkasını dönerek arabaya doğru ilerlerken bakışlarım yeniden o karanlık yere kayacaktı ki buna izin vermedim, Gediz'i izlemeye devam ettim. Arabanın anahtarını çıkardığında yere düşürdüğünde kıkırdadım. Gülüşümü duymuş olmalı ki, yer eğildiğinde omzunun üstünden bana baktı. Elimi kaldırdım. O da elini kaldırdığında gözlerini benden çarçabuk çekerek arabaya yürüdü. Kapı kilidini açıp bindiğinde çok geçmeden farlar yandı ve toprak, çakıl taşı dolu yolda ses çıkararak önümden kayıp gitti. Bir müddet gidişini seyrettikten sonra kapıya döndüm. Anahtarım vardı neyseki. Yıllar önce babaanneme çok kaçıp geldiğim için kapıda veya komşuda kalmalarımdan bıkmıştı. Ve bana bir anahtar çıkarmıştı.

Cavit Suhan'la yıllar evvel boşanmışlardı. Babaannem de asıl evi olan Hora'ya dönmüştü. Burayı sevdiğini, burada yaşamayı sevdiğini iyi bilirdim. Anahtarı kapıya soktuğumda omzumun arkasından bir ses işittim. "Ladin..."

Duraksadım. Az daha elimden kayıp düşmekte olan anahtarı sıkıca kavrarken avucumun içine alarak sıktım. Utanmadan bir de karşıma çıkmaya mı karar vermişti? Bizi pişkin pişkin takip etmesi yetmiyormuş gibi.

Başımı omzum geriye ona doğru çevirdim. Elleri pantolonun cebinde, klasik takım elbisesi içinde beni izliyordu. Bakışları dalgın gibiydi. Saçı dağılmıştı. Bu kez taktığı kravat yoktu üzerinde. Giydiği beyaz gömleğin ilk iki düğmesi açıktı. "Ne işin var senin burada?" diye bu kez bu soruyu ona soran ben olurken başını eğdi iç çekip. Ardından kaldırıp gözlerime baktığında bir müddet, yarım saniye bile sürmeyen bu sessizlikten sıkılarak sorumu yineledim. "Ne işin var burada dedim Erez?!"

"Seninle konuşmaya geldim." Dedim sakince. Sesinden yorgunluk akıyordu.

Durdum, gözlerine iyice baktıktan sonra geri durup kollarımı göğsümde topladım. "Hayret, bu kez nefret yok bakışlarında."

Bir adım attı. "Ladin..."

"Sakın bana yaklaşma!" dedim kollarımı hızla çözüp ona işaret parmağımı sallarken. "Ne diyeceksen burada dur ve de."

Buna Bir Son VerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin