İyi Okumalar....
Eve doğru isteksiz şekilde adımlarımı atarken üvey babamın bana yaşattığı kötü hatıraları aklıma tekrar geldi. Ben kötü hatıraları ne kadar savuşturmak istesemde, dönüp dolaşıp yeniden zihnimde yerlerini alıyordu. Bir tanesi aklıma gelirken gözlerim yanmaya başlamıştı.
Yine hırsızlık yaptığımda, ki bu seferki hırsızlığımın ağır bir bedeli olmuştu, çaldığım eşyanın sahibi olması gerektiğinden daha erken fark etmişti soyulduğunu. Daha da kötüsü, beni polise getirmiş, yalvarışlarımı yok saymıştı. Şimdi düşündüm de, o adam ne kadar da acımasızdı. Şu an ona o kadar çok nefretle doluydum ki... Fakat hiçbir nefret duygum üvey babama olan nefretimi geçemezdi.
****
'' Lütfen'' dedim çaresizce. '' Yalvarırım, beni polise getirmeyin. '' artık sessiz ağlayışım yerini hıçkırıklara bırakmıştı. Acaba üvey babam yakalandığımı öğrense ne yapardı? Ya da şöyle demeliyim: Acaba üvey babam yakalandığımı öğrense bana hangi işkencelerini uygulardı? Bu yorgun bedenime hangi zalimliklerinden birisini yapardı?
Etraftaki insanlar adımlarını yavaşlatmış, artık olacakları bekliyor, merak dolu gözleriyle bize bakıyordu. Daha doğrusu 5 dakikadır adama yalvaran bana mı demeliyim?
Karşımdaki adam ne olursa olsun, beni dinlemiyordu. İnsan 'neden yaptın?' diye sorar bir kere. Ama karşımdaki kolumu çürütecek kadar sinirle sıkan adamın ağzından 'yürü, polise' lafından başka bir kelime çıkmıyordu. Yanındaki arkadaşının yüzünde bir an acıma duygusu geçmişti. Ve bu sadece benim içindi. Benim için acıyordu.
Sulu gözlerimle etraftaki bizi izleyen insanlara baktım, onlar da bana acıyan gözlerle bakıyorlardı. İşte ben şimdi, acıma duygusundan o kadar çok nefret etmeye başlamıştım ki... İnsanların gözlerindeki o acı tarif edilemez bir aşağıcılıktaydı. Gözleri biraz merak ama daha çok benim halime acıyarak parıldıyordu.
****
Üvey babam evin kapısını geçerek yandaki deponun kapısını açtı. Üvey babam kilitli kapıyı açarken çok sinirli gözüküyordu. Her zamanki halinden biraz, hatta çok, daha sinirliydi. Acaba ne yapacak? Sorusunu kendime sormadan edemiyordum. Birkaç tokat ile atlatabilir ya da daha kötüsü bana defalarca vurup hatta kırbaçlayıp sonunda beni soğuk depoda bırakabilirdi. İkinci seçenek iliklerime kadar beni korkudan titretirken üvey babam bana yaklaşmaya başladı. Daha önce üvey babam beni kırbaçlamamıştı ama bir çocuğu acımasızca kırbaçladığını gördüm.
Tekrar korku iliklerime kadar beni titretirken üvey babam kolumu sertçe tuttu. Şu an adrenalin kokusunu çok iyi alabiliyordum.
Polisler sicilime hırsızlık yaptığıma dair bir damga vururken ben sadece sessizce olanları izlemiştim. Üvey babam karakola geldiğinde gayet sakin görünüyordu, şu anki görünümüne göre.
Üvey babam deponun kapısının önüne beni sert bir şekilde itti. Aklım umudunu yitirmiş, öylece olacakları kabullenmişken, mantığım hala bir umut olduğunu söylüyordu. Birkaç kelime ile onu sakinleştirebileceğini söylüyordu.
Çenesi kasılmış, hafif göbeğiyle bana yeri yaracak gibi yürüyen üvey babama baktım. Bana öyle bir nefretle ve kinle akıyordu ki...
''Sen'' dedi sakin bir sesle. Şaşırmıştım, o kadar sinirli olmasına rağmen hala sesi sakin çıkabiliyordu. Ve bu kesinlikle fırtına öncesi sessizlikten başka bir şey değil gibi görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAH TAMAMLANDI
General Fiction♠♠♠♠♠♠ Siyah, sadece bir göbek adı mı? ♠♠♠♠♠♠ Babası tarafından kendini bildi bileli hırsızlık yapan Almina sonunda İstanbul'un bir ucundan, diğer ucuna kaçıyor... Almina Çağlar'ın hayatına hoş geldiniz. Kendinizi kitaba bırakın ve olayları seyre d...