22. BÖLÜM: "ÇATLAK"

34.4K 2.4K 746
                                    

Merhabaa, biz geldik❤

Medya: Alparslanı delirten biri😌

Yavaş yavaş istediğiniz o bölümlere geçiyoruz, umarım seversiniz🤓

Yeni bölüme 1100 oy ve 600 yorum diyelim mi? Sınır geçilirse cumartesi günü bölüm sizindir! Anlaştık? Bence anlaştık❤

Keyifli okumalar!❤

***

Vicdan azabı garip bir duyguydu. Kendimi öyle rahatsız hissediyordum ki dedemin ve Alparslan'ın karşılıklı kahve içerek kahvaltı yapmaları ve dakikalar boyunca süren restleşmeleri bunun yanında bir hiçti, gerçekten.

Rahatsız edici restoran sandalyelerinde değildim, yatağımızda Alparslan'ın yanındaydım ama sanki çivilerin üzerinde oturuyormuş gibi hissediyordum. Her ne kadar her şeyi halletsek ve konuşsak da kafamı kurcalayan bir şeyler vardı. Buse'nin Serkan hakkındaki düşüncelerinin nedeni son birkaç gündür hissettikleriydi, ama ben? Buse benim en yakın arkadaşımdı fakat Serkan'da öyleydi ve soğukkanlı durmalı, durumları biraz alttan almalıydım. Konuşarak halledebileceğimiz şeyler için ben de tıpkı Buse gibi en yakın arkadaşımı suçlamıştım.

Serkan bana sarılıp, beni elinden geldiğince rahatlatmıştı ama derinlerde bir yerlerde öyle olmaktan çok uzaktım ve sanırım sebebi Mert'ten de öyle ayrılmamdı. Beni aldatmış olmasının güvenimi kırdığını kabul ediyordum ve galiba içten içe bunu kabullenemiyordum.

"Neler düşünüyorsun öyle?"

Alparslan'ın dokunuşlarını çıplak kolumda hissedince irkilerek ona doğru döndüm. Saat gece yarısını biraz geçiyordu, ben kucağımda bir sayfa bile okumadığım bir kitap tutuyordum ve Alparslan dizüstü bilgisayarını kucağına almış maillerle, fonlarla ve anlık borsa takibiyle uğraşıyordu. Gözlerinin laciverte çaldığını ve o bakışların benim üzerime dikildiğini fark ettiğim an hafifçe omuz silktim. Düşüncelerimle onun da canını sıkacak değildim ama Günlerden biri acımasızca zihnime fısıldadı.

Bir gün Alparslan da beni aldatır mıydı?

Bu sorunun yankısı zihnimde öyle ani oldu ki irkildim ve kitabımı yere düşürdüm. Muhtemelen birkaç sayfa katlanmış ve belki de yırtılmıştı. Bu durumdan nefret ederdim ama şu an bunu umursamak yerine örtülerin altına doğru sokuldum ve Alparslan'a yanaşarak başımı onun çıplak göğsüne yasladım. Kucağındaki bilgisayarı kapattı ve komodinin üzerine bıraktıktan sonra kendi tarafındaki gece lambasını söndürdü. Şimdi içerideki tek ışık benim tarafımdaki gece lambasından geliyordu ve arada bir titreşen küçük sarı huzmeler odamızı hafifçe aydınlatıyordu.

Alparslan unuttuğum gözlüklerimi çıkararak bilgisayarının üstüne bırakırken "Sende bir şeyler var," diye mırıldandı. "Keyifsiz gibisin..."

Aslında keyifsizden de öteydim ama bunun hakkında yorum yapmak yerine "Sadece düşünüyordum," dedim. "Bugün biraz yorucuydu, üstelik epeydir açılmıyordum... Sanırım deniz havası beni biraz çarptı..."

Alparslan iri avcunu boynumda, yanaklarımda ve alnımda gezdirirken "Ateşin de yok aslında," diye fısıldadı. "Ama evet, biraz esiyordu. Sana o elbisenin yanlış bir seçim olduğunu söylemiştim."

Konu yeniden elbiseme geldiğinde kıkırdadım ve "Yalancı," dedim. "Elbisemden hoşlandığını itiraf et. Tüm gün beni izleyip durdun."

"Aslında memelerini izliyordum..."

"Ahlaksız adam," diye kıkırdadım ve burnumu göğsüne sürterek derin bir nefes aldım. Bacaklarımdan birini onunkilerin üstüne attım ve en rahat pozisyonu buldum. "Çok utanmaz bir adam olduğunu biliyor muydun?"

ATEŞİN KOYNUNDAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin