Hayat kısa anlardan oluşur ve onları hatırladığınızda ya kahkalarla şenlenirsiniz ya da ağlamaktan helak olursunuz. Çünkü eğer bunladan biri olmazsa insan hatırlamaya değer görmez o anıları. Ne zaman baksam mutlu olduğu anları hatırlayan insanlar her zaman daha az geliyor gözüme. Ya da belkide hatırlayacak o kadar çok mutlu anıları yoktur artık insanların...
Yanlış kişilerle büyümüştüm. Hayatımda olması gereken insanlar benden çokça uzakta beni tanımadan hayatlarına devam etmişlerdi. Bense anne-baba demem gereken kişilerin varlıklarını sorgulayarak büyümüştüm. Bu yaşıma kadar bazen onları suçlamış bazen de kendi halime üzülürken onlara da üzülmüştüm. Bizi kim , ney , nasıl ayırmıştı bilmiyordum fakat bildiğim tek şey bu üzülme seanslarımın sonları her daim şükürle biterdi. Çünkü bana babamı kazandırmıştı , bana kardeşimi kazandırmıştı bu olanlar...
Bu depresif halim saniyler geçtikçe içinde bulunduğum durumla beraber beni daha zor duruma sokuyorken giderek daha çıkmaza sürüklüyordu.
Nereye baksam nereye gitsem düşüncesiyle kendime saklanacak bir köşe arıyordum. Zor zamanlarımızda ya da utandığımız anlarda kafamızı toprağa gömme olaynı deve kuşlarına kaptırdığımız için üzülmeliyiz bence.
Şuan neler olduğunu açıklamak yaşadığım olaydan daha zor geliyordu bana. Kendini ifade etmede her zaman zorlanan bir insan olmam da bir etkendi tabii bu duruma.
İnsanlarla iletişime geçmektense susup etrafta neler oluyor izlemek çoğu zaman tercihimdi. Elbette benimde bir sınır noktam vardı, kimse kırmızı çizgimi geçmediği sürece susmak en mantıklı seçenekti benim için.
Sen şuna konuşmaktan korkuyorum, insanların beni yanlış anlamasından,bana istemediğim gözlerle bakmasından korkuyorum desene...
Evet bu da herkeste bir tane olduğuna inandığım, mutlaka sizin tersi düşüncesiyle içinizi karatran ses.Oturduğum koltuktan etrafta benimle aynı derde düşmüş insanların durumlarını analiz etmeye çalışıyordum. Kimin sahte kimin gerçekten üzgün olduğu anlaşılamıyordu bu kaos ortamında.Oldukça geniş bir odanın içerisinde tam olarak on bir kişiydik.
Aynı kotltukta oturduğum babam ve kardeşim, sağ tarfımızda kalan doktor masası ve arkasında oturan doktor , karşımızda ise oldukça kalabalık bir aileden oluşma hissiyatını veren bir grup vardı.
Üvey olduğumu biliyordum,babam bunu bilerek büyümemi istemişti ve beni kendi öz çocuğuymuşçasına severek büyütmüştü. Eğer üvey olduğumu bilmeseydim karşıma herhangi öğrenebileceğim bir olay çıkmasa öğrenemezdim.
Bulunduğumuz zaman kavramına dönmek istemesem dahi doktorun boğazını temizlemesiyle birazdan herkesi daha da çıkmaza sürükleyceği belliydi.
Olaylar karşımdaki insanlarla karşı karşıya durmamla zaten anlaşılıyordu. Ben kesin olarak onların kanını taşıyordum. Koltuğun en solunda oturan gözleri dolu dou olan çifte baktım önce çekingen gözlerle. Onların tarafı hiç çekinmeden beni inceliyordu zaten.
Anne-Baba oldukları yüzlerinde zamanın hediye verdiği kırışıklıklardan oldukça belliyken onların hemen solunda koltuğun arka tarafına doğru ayakta ,yaş olarak oldukça büyük olduları belli olan ve ikisinin ikiz olduğu herhalinden belli olan, üç erkek dikiliyordu. Ve asıl sorun koltuğun sağ tarafnda yani benim tam karşımda oturan bana aynaya baktığımın hissiyatını veren ikizler vardı.
Bu bakışma biraz daha devam ederse öncelik olarak ağlamaya başlayacaktım daha sonra ise nereye olduğu umrumda olmayan bir yol bulup ayaklarımı kalçama vura vura kaçacaktım.
Tam olarak karşımda kopyalandığımız düşündüğüm bir kız ve bir erkek dip dibe oturarak sağ ve sol ellerini birbirlerine sıkı skı kenetleyerek tahminimce sadece temas olarak bile olsa destek olmaya çalışıyorlardı. Çünkü onların gözündeki ifadeden de anlaşılıyordu ne kadar berbat hissettikleri.
Doktorun ani lafa girişiyle küçük - ve umarım fark edilmeyen- irkilmeyle sağ tarfıma, doktoru göz hizama alarak döndüm;
"Ee evet bu olayın bunca yıl sonra ortaya çıkması her iki taraf içinde oldukça zor ve ne yazıkki olayın hayatlarınızı derinden etkileyeceğ-"
"Lütfen... Artık bekletmeden söyleyebilir misiniz? Yeterince sinirlerimiz gerildi zaten, bir an önce söyleyinde bitsin." diyerek sabırsızlığını dile getirdi karşı tarfın annesi olduğunu düşündüğüm kadın.
Eşi kadının bu sabırsız hallerine katılıyor olacakki kafasını ' EVET ' anlamında sallayarak doktora doğru döndü biraz daha. Doktor derin bir nefes alarak sözlerine devam etti ;
"Peki..."diyerek elinde tuttuğu sonuç kağıdı olduğu belli olan kağıdı yazının yazılı olduğu kısmı masada bizim önümüze doğru sürdü.
"Tahmin edildiği gibi... Esma hanım üçüzlerden biri."diyerek sözlerine son noktayı koydu ama ben, sanki hayatıma son nokta konulmuş gibi hissettim. Bu durum hayatımı ne tür bir aile dramına sokacaktı bilmiyorum fakat bildiğim bir şey var ise o da bu saatten sonra benim bu monoton hayatımın tabanlarnı yağlayarak dur-durak bilmeyen bir hızla ilerleyeceğine kesin işaretti.
Herkes aslında söylenenin bu olacağını bilsede uzun denilebilecek bir süre sessizlik oluşmuştu. Herkes eğer ses çıkarsa büyü bozulacakmışçasına kendi kabuğuna çekilmişti. Şüphesiz kimse kabullenemiyordu şuan olanları.
Karşı tarafın gözleri bende , babam ve kardeşim önce birbirlerine bakıp daha sonra bana dönmüşlerdi, bense kafamı mıhlamışçasına granit fayanstan kaldırmıyordum. Ne düşünmem, nasıl haraket etmem hatta şuan nasıl nefes almam gerektiğini dahi kestiremiyordum.
Her ne kadar doktorun iki dudağının arasından kolayca çıkmış olsa dahi koskoca 18 yılımın temellerinde yanlışlar olması ben de koca bir deprem etkisi yaratmış ve bir kaç yıkıma sebep olmuştu.
Bundan sonra neler olacağını bilmiyordum. Ama ani bir kararla derin bir nefes alıp kafamı kaldırdığımda herkesin gözünün üstümde olduğunu farketmiş sanki hiç stresim yokmuş gibi bir de bunu üstlenmiştim.
Üstümdeki bu kadar göze daha fazla katlanabileceğimi zannetmiyordum. Ani haraketle ayağa kalkıp kapıya yöneldiğimde kimse yaptğım hakarektleri henüz kavrayamamıştı. Bunu fırsat bilerek tabanlarımı acıtan sert adımlarımı yapabilcekmiş gibi daha da hızlandırmaya çalıştım.
Hastane koridorunda köşeyi dönecekken babamın ve kardeşimin aydınlanma yaşayarak arkamdan "Esma!" "Abla!" diyerek seslenmelirini duyulmuştu. Kulağıma dolan seslenlemelerle artık adım atmayı bırakmış ve tabana kuvvet koşmaya başlamıştım.
Gidecek bir yerim yoktu yani bu koşmalarımın sonu babamın arabasının yanında bitecekti...
Şuan düşünecek halim yoktu. Sadece babamın gelmesini ve hiçbir şey konuşmayarak eve gidip odama çekileceğim anı düşlüyordum. Yorganımı kafama çekip uyumak ve mümkünse geri uyanmamamk istiyordum.
Bu olanlar diziyi andırıyordu zihnimde. Ya da bir rüya. Şuan bu olanakların gerçek olmaması için ortaya koyabileceğim şeylerin haddi hesabı yoktu. Kabus? Kabus en büyük olasılık olmalıydı... Yani umarım...
Otoparkın bina girişinde gözüken babam ve kardeşimle gerilen sinirlerim biraz olsa da sakinleşmiş ve onların yanıma adımlamasını izlemiştim bayık bakışlarla. Birkaç saniye ardından yanıma varan ikiliyle herhangi bir dialoga girmemek için yüzümü bineceğim kapıya dönüp araba kilidinin açılmasını beklemiştim.
Yolun devamı, eve varışımız ve benim odama geçişim aynı sessizlikle devam etmişti. Herkes bu olay hiç yaşanmamış gibi bitirmiştik o günü. Başımızı yastığa koynuca daha ağır basmıştı belki yaşanan olaylar ama yine de susmuştuk.
Uykuya dalamamıştık o gece, zehirli düşüncelerle savaşmıştık. -Kazanamadı kimse ama savaş zorunluydu o gece-. Sabahına üç çift kan toplamış göz bakmıştı birbirine ama hala herkes suskundu ve haftanın geriye kalan son üç günü aynı suskunlukla geçmişti.
Fakat pazar günü geldiğinde kaosun ateşini harlayacak olan kıvılcım babamın telefonuna düşecek olan aramadaydı...
------------------------------
Merhaba! Bu ilk deneyimim ve şu sıralar oldukça gözde olan aile dramı temasına ben de katılmak istedim. Düşüncelerinizi gerçekten çok merak ediyorum. Kitaba şans verdiğiniz içinde ayrıyetten teşekkür ederim. Günün hangi saatindeyseniz iyi günler dilerim.-🌈 🌠 ⚡-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
2 MORE
Teen FictionYanlış kişilerle büyümüştüm. Hayatımda olması gereken insanlar benden çokça uzakta beni tanımadan hayatlarına devam etmişlerdi. Bense anne-baba demem gereken kişilerin varlıklarını sorgulayarak büyümüştüm. Bu yaşıma kadar bazen onları suçlamış bazen...