10

22 4 9
                                    

8818 - BÖLÜM 10

Sonraki sabah, gecenin getirdiği tüm o panik ve kasvetten uzak bir gün doğumunu Jiyong'un odasının yarı aralı perdelerinden içeri davet etmişti.

Dün geceyi bölük pörçük de olsa hatırlıyordu, boğazına dek yükselen paniği ve baş edemediği anda yanı başında hissettiği Youngbae'nin rahatlatıcı varlığını.

Uzandığı yataktan doğrulduğunda, içeriden kilitlenmiş balkon kapısını fark etti. Youngbae çıkmak için ev kapısını kullanmış olmalıydı, bu Jiyong'u evinin dağınıklığıyla yüzleştirse de önemsememeye karar verdi.

Yatağının yanındaki komidinin üzerinde duran telefonunu aldı eline, bildirim yoktu.

Şaşırdı, neden şaşırdıysa?

Youngbae'den önce hiç duymamıştı telefonunun bildirim sesini, hatta öyle ki Youngbae'den aldığı ilk mesajda telefonundan gelen garip ses onun yerinden sıçramasına sebep olmuştu.

Zamanla alışmıştı yani en azından Jiyong bunun öyle olduğunu sanıyordu.

Oturduğu yatağından kalkıp bir savaş alanını andıran salonuna, oradan da mutfağına ilerledi.

Açtığı buzdolabı ona hayli zamandır alışık olduğu manzarayı yeniden sunduğunda elini  biralardan birine rastgele attı ve raftan çekip çıkardı.

Bugün yeniden evden çıkmalı ve Youngbae'nin papatyaları için yeni bir saksı almalıydı. Uzun bir süre geçmişti ancak papatyalar henüz açmıyordu.

Belki de fazla aceleciyim, diye düşündü Jiyong. Yine de dün gece onun varlığını yanında hissettiği andan sonra biliyordu ki zaman onun en büyük düşmanıydı.

Saklayacak değildi, Kwon Jiyong dünyada kalıcı olmamayı kafasına koyan ve oldukça bencil biriydi. Öte yandan iyi biri olduğunu söylemek baştan sona bir yalan olurdu ancak dedim ya, bencildi.

Tam da bu sebepten duvarında asılı olan takvimde Ağustos'un sekizi işaretliydi.

2018'e girdiklerinde, yani yedi ay kadat önce, Jiyong bu senenin sonunu görmek istemediğine karar vermiş ve takvimden gözlerini kapatarak bir gün seçmişti.

Takvimde işaretlediği güne baktı bir kez daha.

8.8.18

Pekala, çok zamanı kaldığı söylenemezdi. Bugün Temmuz'un üçüydü ve Ağustosun sekizi, kendisine gün doğumunu görmek için izin verdiği son gündü.

Ne saçma, değil mi? Belki de şu an böyle düşünüyorsunuzdur.

Jiyong yaşamayı başaramadığına inandığından olsa gerek ve biraz da yaşamaya kendi karar verememiş olduğundan, ölümüne kendi karar vermek istiyordu.

Elinde tuttuğu metal bira kutusunu son yudumu da alarak bitirdiğinde gelişigüzel bir şekilde salonun ortasına fırlattı.

Portmantodan montunu alıp, Youngbae'nin papatyalarına yeni saksılarını getirmek üzere evden ayrılmak için kapıya ilerledi ama elini kapının kulbuna atıp aşağı indirdiğinde, kapı açılmadı.

Bir kez daha denedi, kapı yine açılmadı.

Ve Jiyong, ev kapısının da içeriden kilitlenmiş olduğunu montunun cebinde duran, evinin tek anahtarını gördüğünde anladı.





Anlaşıldığını umuyorum ancak eğer anlaşılmadıysa açıklamış olayım, hem balkon hem de ev kapısı içeriden kilitli.

Daha fazla ayrıntı verirsem sanırım kurgunun sonunu tahmin etmenize sebep olurum, bu yüzden devam etmiyorum.

8818   |GDYB|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin