Bölüm 22

147 10 0
                                    


Alaz

Sabah koltukta gözlerimi açtığımda evde çıt yoktu. Yemekte içmeye başlamış sonrasında evde devam etmiştim. Üstümü değiştirmeden koltuğa kendimi bıraktığımda saat dörde geliyordu. Başım kazan gibiydi koltuktan destek alıp ayağa kalktığımda boynumu sağa sola çevirdim. Başımın ağrısı banyo, güzel bir kahvaltı ve ilaçla anca geçerdi. Merdivenlerden yukarı çıktığımda kapısı açık olan odadaki yatak toplanmıştı. Leyla abla evde olmalıydı.

Hızla banyoya girip üstümü değiştirdikten sonra alt kata indim. Mutfak kapısında Leyla Hanımla yüz yüze geldiğimde 'günaydın' deyip kahvaltı isteyip istemediğimi sordu.

"Hazırsa yerim"dediğimde masayı gösterdi. Kahvemi koymak için makineye ilerlerken bende sandalyeye oturdum. Kahve fincanını masaya bıraktığında başımı kaldırıp gözlerine baktım. Biraz sert bırakışın nedeni ne olabilir diye yüzünü incelerken

"Dila Hanım sabah dokuz gibi çıktı"dedi. Başımı sallayarak sanki merakla "Öyle mi?" deyiverdim.

"Öyle"dedi. Bir şeyler bildiğini anlayınca başıma neler geleceğini az çok tahmin ederek beklemeye devam ettim.

"Evet dünden beri pek iyi değil. Hiç bir şey yiyip içmiyor. Kırdığı bir bardak varmış onu tamir etmesi gerekiyormuş o yüzden erkenden çıktı" dediğinde doğru duyup duymadığımı teyit etmek için "Kırılan bardak mı?"dedim. Leyla abla bilmiş tavrıyla elini beline atarak

"Evet" dediğinde Dila Hanım'ın bu savaşa başka kimleri katabileceğini merak ediyordum. Ama bilmiyormuş gibi davranmak işime geldiği için "Kendisi için değerliydi herhalde" dedim.

"Sizin kahve bardağınızdı Alaz Bey" diye 'bey' lakabını katarak cümlesini bitirdiğinde söyleyecek sözlerim tükenmişti. Leyla ablayla arama giren sıkıntı bir süre giderebileceğe benzemiyordu.

"Anladım"diyerek konuyu kapattım. Ama Leyla Hanımın işi bitmemişti. Önlüğünden bir zarf çıkarak tabağımın yanına koydu.

"Bu arada sağlık hizmetleri ile ilgili bir kağıt geldi. Ben ev sahibi olmadığım için imza atmadım"

"Ne kağıdı?"deyip zarfı açtığımda içinde yazılanları hızla okudum. Elimdeki kağıttan başımı kaldırıp "Kime ne oldu?"diye sorarken masadan kalktım.

"Dila Hanım baygınlık geçirdi ya size söylemedi mi? Kaşı yarıldı. Neyse siz imzalar güvenliğe bırakırsınız. Onlar yönetime bırakacaklarmış. Kahveniz soğumuştur" deyip kupamı aldıktan sonra arkasını döndü. Sazı eline almıştı ve asla bırakmayacaktı.

"Çok içmişsiniz sanırım iyi bir kahvaltı edinde size ilaç vereyim anca kendinize gelirsiniz" dedikten sonra masaya yine sertçe kupayı bıraktı. Kağıdı cebimden çıkardığım kalemle imzaladıktan sonra zarfın içine koydum. Gece hayal meyal git dediğimi anımsıyordum ama yüzüne bakmamıştım. O yüzden kaşını görmem mümkün olmamıştı. Güçlü bir kahvaltı ettikten sonra suyun içine atılan ilacı içip bir kahve daha alarak bahçeye çıktım. Leyla Hanım kül tablası getirdiğinde

"İşe gitmeyecek misiniz?"diye sordu. Kolumdaki saate baktığımda on bire doğru geliyordu. Bu saatte işe gidip ne yapacaktım. Kafam zaten halen kendine gelmemişti.

"Hayır gitmeyeceğim"dedikten sonra arkasını dönüp içeri girdi. Gece arabamı Ayaz'a bırakmıştım öğleden sonra kendimi iyi hissedince arabayı almaya gidip bir saatliğine ofise uğrasam işleri halledebilirdim. Mailleri kontrol edip bir kaç telefon görüşmesi ile günü kurtarabilirdim.

Yaklaşık bir saat sonra Dila eli kolu torbalarla eve girdiğinde halen bahçede kahve içiyordum. Arabamdan dolayı evde olmadığımı düşünüyor olmalıydı. Telefonu sessize alıp içeri izlerken Leyla Hanımla göz göze geldim. Başını tam çevirip bir şeyler söyleyecekti ki işaret parmağımı dudağıma götürdüm. Beni anlamış olacakki torbalardakileri buzdolabına yerleştirmeye başladı. Dila bıcır bıcır konuşuyor Leyla abla ile öğlen ve akşam yemeği hakkında konuşuyordu. Bu beklenmedik ev hanımlığı konusundaki girişimlerini şaşkınlıkla seyretmeye devam ettim. Telefonundan bir müzik açıp hem dans edip hemde malzemeleri tezgaha dizmeye başladı.

AŞKIN RENKLERİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin