12.BÖLÜM: "ZİHİN KAPISI."

31 0 0
                                    

"Yeni bir ateş söndürür başkasının yaktığını,

Yeni bir acıyla hafifler eski bir ağrı."


Bölüm şarkısı: Daylight Dies - Ghosting.

Seksen iki, seksen üç, seksen dört, seksen beş... Damağımın kuruduğunu hissedince elimdeki ağırlığı bırakıp kenardaki su şişesine uzandım. Duvardaki saate baktığımda on biri geçiyordu, spor salonunun sahibi Vural abi ve ben dışında kimse kalmamıştı.

Normalde on bir buçukta salonu kapatıyordu Vural abi ama ben olduğum zamanlarda sporun ardından sohbet ederken genellikle saat gece yarısını geçiyordu.

"Kaçıncı set bu?" diye sorarak elindeki hazırladığı kahveyi uzattı Vural abi.

"Beş," diye cevapladım onu. "Üç set daha var."

"Ne zamandır yoktun ortalarda. Neler yapıyorsun?"

"İş güç abi işte," dedim kahvemden bir yudum alarak.

Vural abi kırklı yaşlarının sonlarında, orta boylu, yapılı ama yumuşak huylu bir adamdı. Sporu evde yapmadığım zamanlarda spor salonuna geliyordum. Vural abiyle sohbetlerimiz son birkaç ayda sıklaşmıştı. Dönüp dolaşıp bir yenisini anlattığı askerlik anıları da dahil her olaydan bir espri çıkarmayı severdi. Bizim de sohbetlerimiz genellikle bu konular üzerinden dönerdi zaten.

"Sende durumlar nasıl?"

"Ne olsun işte," dedi yerde bırakılmış ağırlıkları toplayarak.

"Yağmurlar başladı ya, salonun çatısında problem çıktı, akma yapıyor. Onunla uğraştım bütün gün. Neyse halloldu ama. Senin iş güç yolunda mı? Ortadan kayboldun yine. Sen kaybolunca pek hayırlı bir şey beklemiyor insan."

"Oldu birkaç tatsız bir şey ama hallettim."

"Haydi setini bitir, sonra gel bir sigara içelim." dedi ağırlıkları yerleştirmeyi bitirerek. Başımla onayladıktan sonra salonun merdivenlerinden aşağı inerek gözden kayboldu. Çalan kısık sesli, hafif hareketli bir müzikten başka ses yoktu.

Seri şekilde setleri bitirdikten sonra birkaç dakikalık kısa bir duşa girip üstümü giyindim. Siyah pantolonun üzerine ince bir üst ve ceket geçirdikten sonra aşağı bahçeye, Vural abinin yanına indim.

Vural abiyle sohbetimiz ortalama bir saat kadar sürdü. Müsade isteyerek kalktım ve arabaya bindim.

Saat 2'yi geçiyordu. Kutup'u uyandırmamak için sessiz bir şekilde eve girdim. Geçen üç günün ardından yarası biraz daha iyiydi, artık salonda değil yukarıda odasında uyuyordu. Aslında henüz uyumadıysa yarasına tekrar pansuman yapsam iyi olacaktı.

Bu geçen üç gün içerisinde bıçaklayan adama dava açılması için Bora'nın yanına gidip ifade vermiştim. Hazel de vekaletini koymak için gerekli belgeleri hazırlayarak başvuruda bulunmuştu. Davası tarihi açıklanmıştı. Bir hafta sonraya gün verilmişti.

Kutup, Hazel'e teşekkür etmek istediğini söylemişti, ben de onu yarın akşam yemeği için eve davet etmiştim. Bu ve davanın dışında Hazel ile pek bir konuşmamız olmamıştı.

Üstümdeki ceketi çıkartıp üst kata çıktım ve Kutup'un kapısını tıklatıp yavaşça içeri girdim. Camdan giren ay ışığı yüzünü aydınlatmıştı ve huzurlu bir uykudaydı. Kapısını kapattıktan sonra ben de odama geçerek üzerimi değiştirip biraz yemek yedikten sonra çalışma odasına geçtim.

Bilgisayardaki işlerim düşündüğümden kısa sürmüştü, bu arada belki iki saat daha geçmişti. Bu yüzden bilgisayarı kapatıp karşımdaki duvarı boydan boya kaplayan kütüphanenin önüne doğru ilerledim ve bir süredir merak ettiğim bir kitabı alıp koltuğa yerleştim.

ABLUKAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin