19

669 61 35
                                    

Jake

Gelmiştim. Ve Seonghwa hyung, Heeseung'ın Sunghoon'u tehlikeli bir şekilde tehdit ettiğini söylemişti bana. Yanında Sunghoon da vardı.

Ama inanmamıştım. Artık inanmıyordum Sunghoon'un muhatap olduğu kişilere. Ve biliyordum, Heeseung tehlikeli işlere karışacak ve insanları karıştıracak biri değildi.

Sunghoon'un da artık beni sevmediğine yemin edebilirdim. Beni sadece takıntı haline getirmişti.

Sadece elde edecekti. Sonra da bırakacaktı, sıkılacaktı. Seonghwa hyung da iki saattir beni inandırmaya çalışıyordu. Ona döndüm.

"Seonghwa hyung cidden bunun için mi çağırdın beni? Ben bu konuyu daha önce Sunghoon ile konuştum ve Heeseung'ın Sunghoon'u tehdit ettiğini düşünmüyorum. Onu tanıyorum ve ona güveniyorum. Lütfen artık yeter."

Sinirle soludum. Sunghoon kafasını eğmişti, hiçbir şey diyemiyordu. "Heeseung ile olmanı istemiyoruz Jake. Hepsi senin için. O sana zarar verecek. En azından Sunghoon seni ne olursa olsun hala seviyor. Ona bir şans daha vermelisin."

"Kime ne şans vereceğim seni zerre kadar ilgilendirmez hyung. Karışma, lütfen. Ben Heeseung'ı seviyorum, onunla olacağım. Sunghoon kendisi baştan bıraktı beni. Eğer beni gerçekten sevseydi baştan bırakmayacaktı."

Tam ben evden giderken sunghoon bileğimden kavrayıp beni kendine çevirmişti. "Jake bak-"

Sözünü kestim. "Bir şey söyleme Sunghoon. Bitti. Artık gerçekten bitti." Hızlıca bileğimi elinden kurtardım ve evden çıktım.

Yeniden gözlerim dolmuştu.

***

Evime gittiğim gibi kendimi yatağa atmıştım. Heeseung'ı aradım. "Heeseung, benim eve gelsene."

"Tamam güzelim."

***

Heeseung nihayet eve gelmişti. Hızlıca ayak uçlarımda yükselip boynuna sarıldım. O da belime sarılmıştı. "Seni çok özledim Hee."

"Ne olduğunu anlatacaksın, değil mi?"

"Evet... Evet anlatacağım."

Ama önce çok istediğim bir şeyi yapmam lazımdı.

Tüm cesaretimi topladım ve kollarımı boynundan çekmeden dudaklarımızı birleştirdim.

Karşılık vermişti. Ben nazikçe üst dudağını dudaklarımın arasına almışken o daha hızlı hareket ediyordu.

Alt dudağımı ısırmasıyla inlemiştim. Bunun üstüne belimi daha sıkı tutmuş ve kendine bastırmıştı. Böylece ikimiz de kısıkça inlemiştik. Dudaklarını dudaklarımdan ayırmış, boynumda gezdirmeye başlamıştı.

Arada küçük ısırıklar bırakıyordu.

"H-Heeseung t-tamam... Anlatmam gereken şeyler v-var."

Beni onaylayıp dudaklarını boynumdan çekmişti. "Pekâlâ. Anlat bakalım. Salona geçelim."

Salona geçmiştik. Tabii ikimiz de nefes nefeseydik. Koltukta yan yana oturduk. Ona baktım stresle.

Ona Seonghwa hyungun Heeseung hakkında neler söylediğini ve bunun üstüne benim söylediklerimi, her şeyi anlattım.

Sinirlendiği yumruk yaptığı elinden bile belli oluyordu. "Sana demiştim." Dedi ciddi bir şekilde.

"Evet, demiştin. Ama ben sana güveniyorum. Bu yüzden onlara inanmadım bile!"

Gülümsedi sonra. "Seni seviyorum Jake." Dedi.

"Bende seni seviyorum Heeseung. Bana bir söz vermeni istiyorum." Şaşkınlıkla bana baktı.

"Ne sözü?"

"Ne yaşarsak yaşayalım hep birbirimizin yanında olup birbirimizi seveceğiz. Söz mü?"

"Söz."

lover,, heejakeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin