B/10

171 7 9
                                    

8. bölümün devamıdır.

Günümüz..

Birkaç adım gerileyip gözlerimi kırpıştırdım. Ellerimin yumruk olmasına mani olamamıştım. Onun burada ne işi vardı? Lanet olası şey.

Benden  dört beş adım ileride rafları karıştırıyordu. Bir yandan da omzuyla kulağının arasına sıkıştırdığı telefonuyla konuşmaya çalışıyordu. Kıkırdadıktan sonra başıyla onayladı. “Evet dün Adamla birlikteydim.. Bilmem saat akşam yedi civarı olabilir..”

İlerisinde durmuş öylece dikilirken dediklerini idrak etmeye çalışıyordum. Dün saat yedi civarında Adamla birlikte miydi? İçimde öfke lavları yükselmeye başlamıştı. Ona karşı beslediğim tek şeyin saf nefret olduğunu anlamam çokta uzun sürmemişti.

Elini geçiştirirmiş gibi salladıktan sonra bir adım yana kaydı. “Kitapçıdayım. Melissa’nın önerdiği kitabı arıyorum.. Bilmem iş yerine o kadarda uzun değil... Off kapat şu konuyu işte!” Utanıyormuş gibi alt dudağını dişledi. “Ne yapmış olabiliriz sence? Çok eğlenceliydi.”

Tokat yemiş gibi sarsılırken yanına gidip saçına yapışmak istedim ama olmadı. Yapamadım işte. Bu lanet olası kitapçıdan kovulmak benim için çok kötü olurdu. Ciddi anlamda. Yoksa şimdiye kadar onu gebertene kadar dövmüştüm öyle değil mi?

“Tamam kapatmalıyım. Buradan çıktıktan sonra sana her şeyi detaylı bir şekilde anlatacağım. Zorlama işte.”

Cindyle göz göze geldiğimizde beni baştan aşağıya iğrenircesine süzdü. “Görüşürüz.”

Telefonunu kapatıp pahalı çantasına(!)koyduktan sonra eliyle gelmemi işaret etti. “Gelir misin İriana?”

Tam yanına gitmeye hazırlanırken adımı telaffuz etmesi beni olduğum yere yeniden çiviledi. İsmimi nereden biliyordu ve ya nasıl öğrenmişti? Yumruk yaptığım ellerim yavaşça açılırken tek kaşımı kaldırdım. Sakin olmaya çalışarak “Buyurun neye bakmıştınız?” dedim. Sesimin düz çıkmasına karşı kendimi ödüllendirecektim. Evet, bunu hak ediyordum.

Sakinliğim onu sinirlendirmiş olmalı ki yerinde sinirle kıpırdandı. “Seninle konuşmaya geldim.”

Jack yanımıza geldiğinde homurdandım. Ellerini birbirine vurduktan sonra Cindy’e baktı. “Hoşgeldiniz. Neye bakmıştınız? İsterseniz sizinle ben ilgileneyim.” Gözlerimi devirme isteğime zorla- gerçekten zorla- karşı çıkarak bakışlarımı Cindy’nin üzerine diktim. Sarı saçlarını topuz yapmıştı. Kulağında büyük gümüş halka küpeler vardı. Üzerinde pahalılığını belli eden beyaz bir kazak, altında ise siyah vücuduna tam olarak yapışan siyah kot pantolon vardı. Ben onunda yanında ciddi anlamda soluk kalıyordum.

Cindy gülümsedikten sonra bana baktı. “Arkadaşımla konuşmaya geldim. Burada çalıştığını daha yeni öğreniyorum. Gelmezsem ikimizde saygısızlık olduğunu düşünürdük öyle değil mi?” ‘Arkadaşımla’ kelimesini vurgulayarak ve iğrenerek söylemişti. Bende ona bayılıyordum sanki. Beni nereden bulduğu şu anda umurumda değildi. Aynı kendisi gibi. Ne diyecekse demesini ve sonra siktir olup gitmesini istiyordum. Bileğinden yakaladıktan sonra hızlı adımlarla kolilerin olduğu odaya girdim. Cindy’i de soktum ve kapıyı hızlıca çarparak kapattım. Bakışlarımı gözlerine sabitledikten sonra sertçe “Ne istiyorsun?” diye çıkıştım.

Kollarını göğsünde kavuşturup gözlerini kıstı. “Benim istediğim şeyi sana Adrian önceden söylemişti ama anlamamışsın galiba.”

Ne diyordu bu? Keyifsizce güldükten sonra kaşlarımı kaldırdım. “Ya açıkça konuşursun ya da benimle konuşamadan siktir olup gidersin anladın mı? Seninle uğraşacak değilim.”

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

BlameHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin