{45} Part 2

1.2K 75 56
                                    

Bugün stajda nöbet günümdü. Elimdeki maden suyunun son damlasını da içtikten sonra arkama yaslandım.

Nöbetimin 8. saatiydi ve ben şimdiden yorulmuştum. Aslında pek bir şey olmamıştı. Gelen giden olmamıştı ama oturmak bile bir müddet sonra yoruyordu ya.

Ayağa kalkıp belime bir kaç esneme hareketi uyguladım. Yanıma gelen nöbetçi arkadaşlarım Buse ve Sude koltuklara kendilerini attılar.

"ayy buz gibi ayol dışarısı"

"sigaraya çıktığım halde buz tuttum. Allah evsizlere yardımcı olsun"

"Allah sağlıkçı olduğu halde sigara içenlere de akıl fikir versin"

Kızlara yaptığın imalı cümlem ile bana yandan baktılar. Onları kaç kez uyarsamda inatla sigarayı bırakamadılar.

"aman be Yazgı kuşum, ne yapalım biz de böyle değişik tipte sağlıkçılarız. Arada olur böyle çürük çarık"

Busenin dediğinde kıkırdadık. Sude elindeki kahvesinden bir yudum aldı ve yüzü eşkidi.

"ya buranın kahvesi de leş ya, hayır kardeşim otomata herhalde kahve diye karton koydular"

"Sude inanır mısın ilk defa sana katılıyorum bir konuda. Kesinlikle fena halde kötü kahveler. Hayır erkenden çıktığım için unutuyorum da yapmayı"

"ahh ahh, keşke bize de bir kahve ya da yemek getirecek beyaz atlı bir prensimiz olsa"

Busenin isyanına kahkaha attım.

"kızım biz Kartaldayız ya, İstanbul un çıkışı resmen. Yani yazık değil mi adamlara buraya kadar bu saatte, bu soğukta gelsin"

Buse omuzunu sallayarak itraz etti. Saçlarını arkaya savurdu.

"ne var, seven adam yapar bir kere"

"evet seven sevdiği için yapar. Ama olurda yapmıyorsa önce kendini sorgulamalısın, ben onun için yapar mıydım. Yapardım dersen inan bana o da yapar."

"ya Yazgı bazen varya senin kesinlikle erkek olman gerekliydi diyorum. Kızım bu ne romantiklik be"

Kızlarla buna gülmüştük. Beraber koyu bir sohbete dalmıştık. Gelen şiddetli soğuk rüzgar ile Acil kapısının açıldığını anlaşmıştık. O tarafa doğru dönmüştük. Giren kişi ile ağızım açık kalmıştı.

Onur ellerinde bir kaç poşetle benden tarafa doğru geliyordu. Gözleri beni bulduğunda ise kocaman gülümsemesini yerleştirdi dudaklarına.

"ohaa kızım bu kim"

"beyaz atlı prens derken dua saati kapım mı açıktı bu kadar çabuk beklemiyordum."

Kızların dedikleri ile onlara doğru ters bir şekilde bakmıştım. Onurdan bahsetmediğim için bilmemeleri çok normaldi. Zaten dünki Fikret hanımı daha yeni sindirmiştim bir de bunlara canımı sıkamazdım.

"merhabalar, bugün çok güzel bir stajyer nöbetçiymiş öyle duydum. Kendisini görmeye geldim"

Onur'un sesi dibimden gelince ona doğru döndüğümde uzun saçlarımın bir kaçı yüzüne değmişti. Bu adam ne ara bu kadar dibime gelmişti.

Sude içtiği kahve boğazında kalmış olmalı ki deli gibi öksürmeye başladı. Bu adam yabancı kızların yanında niye böyle kibarlıklar yapıyordu da kızları etkiliyordu. Kaşalrım çatık Onur'a bakarken o bana anlamayan gözleri ile bakıyordu.

Cesaretin var mı Aşk'aHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin