🕊️22🕊️

86 4 41
                                    

Yayınlanma tarihi:
21 Aralık 2021
22.42
.
.
.
.
.
.
.
.
.

Ne zaman bitecek çilem, diye beklerken daha da cehenneme dönecekti hayatım. Eski günleri arar hale gelecektim. Evde eniştemden köşe bucak kaçtığım, ondan saklandığım demleri soluyordum artık.  Hayatım adım adım kabusa dönüyor, nefes almam güçleşiyordu. Bana onca iyi muamelede bulunması meğer merhamet duygusundan değildi. Evden dışarı adımını atmadığı günlerde anlamıştım. Nereye gitsem peşimde dolanıyor,  bakışları ile süzüyordu. En evvel bu bakışlarından rahatsız olmuştum. Sonrasında ise bir sabah kahvaltı sofrasından kalkacakken kolumdan kavrayıp yanına oturtması ve:
“Gel kız otur yanıma da biraz daha ye. İyice zayıfladın.” deyişi  büsbütün beni sinirlendirmişti. Halam ters ters bakmış:
“Doymuş işte ne ısrar ediyorsun. Bırak da gitsin çamaşırları assın.” dedikten sonra bana dönmüştü.
“Makine durmuştur kız. Çabuk git as da kurusun çamaşırlar.”

“Çamaşırlar kaçmıyor ya Şadiye. Sürekli iş iş. Bırak da azıcık soluklansın kız.” diyerek diklendi eniştem. Ben doyduğumu söyleyip hızla ayağa kalktım ve arkama bakmadan çıktım odadan. Kapıdan çıkarken halamın sözleri bir balyoz gibi kafama indi.

“Bu kızı çok şımartıyorsun. Tepemize çıkacak. Bırak! Ne acıyorsun bu uğursuza. Acınacak birileri varsa biziz. Başımıza bela oldu. Baksana halimize ne geldi başımıza. En güzel ineğim ve yavrusu ölüp gitti. Ben de ölüyordum nerdeyse. Ya öldürseydi o yılanın zehri. Şimdi hayatta olmayacaktım."
Eniştem homurdanarak bir şeyler söylendi.

"Ne dedin Şevket? Anlamadım."

"Yok!.. Yok birşey." dedi.

Sonra ne oldu bitti bilmiyorum. Ben çamaşır sepetini alıp makinedeki çamaşırları koyduğum gibi bahçeye çıktım. Tabi üzerime hırkamı geçirerek. Çünkü hava biraz soğuktu. Kışa doğru yaklaştığımız bu günlerde güneş her şeye inat tebessüm etmeye devam ediyordu. Belki eskisi gibi ısıtmıyordu veya bazı günler bulutların arkasına saklanıyordu. Ama yine de esirgemiyordu gül yüzünü. Az da olsa ısıtıyordu yeryüzünü.  Asma işine giriştim. Elim üşüye üşüye tek tek astım elbiseleri. O sırada eniştem bahçeye çıkıp tam karşımda duran masada oturdu ve bakışlarını her zaman yaptığı gibi bana dikti. Hızlanıp çamaşırları bir an önce asmaya çalıştım. Hem onun bakışlarından kaçmak hem daha fazla bu soğukta durup üşütmemek için. Yakın zamanda geçirdiğim hastalıktan henüz tam kurtulmuş değildim. Ara ara öksürük tutuyor boğazım yanıyordu. Bazı geceler üşüme sarıyor tir tir titriyordum. Saniye Teyze, beni eve bırakırken elime tutuşturduğu ilaçları mutlaka bir ay düzenli kullanmam gerektiğini tembihlemişti. Tam olarak iyileşmemin zaman alacağını ve kendime dikkat etmem gerektiğini de eklemişti. Fakat ilaçlara devam edememiştim. İlaç konusunu açtığımda halam çıkışmıştı.

"İyisin. Ne ilacı. Boş ver."

"Ama hala bir ay kul..."

"Sus. İyisin işte. Neyin var sanki." demiş cümleyi tamamlamama izin vermemişti.

Son çamaşırı aldım sepetten. Tam asacakken   eniştem önümde belirdi. Onu bir anda  karşımda  görünce istemsiz irkildim. Pis pis sırıtarak:
“Ne oldu kız. Korktun mu?” dedi.
“Şey...” diyerek kekeledim. Son çamaşırı da asıp hemen çamaşır sepetini aldım. Gitmeye hazırlanacakken beklemediğim bir şey yaptı. Elimi tuttu hızla.

“Elin de buz gibi olmuş kıyamam. Çok yoruyor seni bu Şadiye halan çok. O kadar söylüyorum. Söz dinletemiyorum ki.” Elimi sinirlenerek hızla çektim elinden ve kaçar adımlarla içeriye geçtim. Bir hışımla odama attım kendimi ve kapıyı kapatıp  sırtımı dayadım. Soluk soluğaydım.  Tir titriyordum. Alnımdan terler boşanıyordu. Ruhumu sıkan midemi bulandıran bir his kaplamıştı tüm bedenimi. Başım döner gibiydi.

"Kız ne oldu? Ne odana kaçıyorsun? Gel şu sofrayı topla." Halam salondan sesleniyordu. Anlaşılan benim hızla odaya girdiğimi görmüştü açık duran salonun kapısından.  Sustum. Elim kalbimde sakinleşmeye çalışıyordum.

"Hey! Kime diyorum. Gel şu sofrayı topla." Halam uzandığı yerden seslenmeye devam ediyordu. İki hafta olmuş olmasına rağmen ve doktor iyi olduğunu söylemesine rağmen hâlâ çıkmamıştı yataktan. Neyseki yatağındaydı. Ya öz önce olanları görseydi. Aman Allahım! Düşüncesi bile korkutucuydu. Ürpermiştim.
Derin bir nefes alarak kendimi topladım. Kapıyı açıp salona geçtim.
"Gel..dim ha..la."

"Ne o? Neyin var? Betin benzin atmış. Hayırdır ne oldu? Hızla odana kaçtın zaten. Bir şey mi oldu? Zaten deminden beri sesleniyorum cevap verdiğin de yok. Ne oldu? Çabuk söyle."

"Yok bir şey ha..la." İstemsiz kekeliyordum.

O sırada eniştem salona geçip koltuğa kuruldu.

"Hadi öyle olsun. Çamaşırları astın mı?"

"As..tım ha..la."

"İyi. Sofrayı topla. Sonra da evi bir güzel temizle. Yarın misafirlerimiz gelecek. Ona göre." dedi halam.

"Ta..mam hala." diyerek sofrayı hızla topladım.

"Ne nazik insanlar değil mi Şevket. Kaç defa aradılar geçmiş olsun dileklerinde bulundular. Şimdi de bizi ziyaret etmeye geliyorlar." Şevket Enişte pek oralı olmadı.

"Kime söylüyorsam. Beni dinlediği yok zaten." Sesini yükselterek iç geçirdi.

"Bir şey mi dedin Şadiye?"

"Dedim. Dedim de.. Neyse. Rıfat Efendi ile eşi Sultan Hanım diyorum ne nazik insanlar..." diyerek az önce dediklerini tekrarladı.

"Ha evet. Öyle. Öyle." diyerek onu yanıtladı Şevket Enişte , ben mutfağa geçtiğimde. Sofrayı toplayıp işimi bitirene kadar onun göz hapsinde olduğumu farkedebiliyordum. Bir an önce işimi bitirip mutfağa geçmeye çalıştım. Elim ayağım birbirine dolanıyordu. Kaç defa bardakları devirdim. Yemekleri yanlışlıkla döktüm.

"Dikkat et kız. Biz evi temizle diyoruz o evi daha da batırıyor. Eline koluna hakim ol. Hadi." Dikkatli davranmaya gayret ettim. Nihayet sofrayı toplama işi bitti de rahat bir nefes aldım. Rahatlamam uzun sürmedi. Az sonra mutfağa geldi. Masada oturup beni izledi. Tam ağzını açıp bir şey diyecekti ki  oradan da kaçar adımlarla içeriye geçtim. Evi süpürme işine koyuldum. İşte o günden itibaren artık Şevket Enişte'den kaçıp durdum.

Ertesi gün halamın bahsettiği misafirler geldi. Gelen kadın bana tuhaf tuhaf bakıyordu.
Bir ara beni işaret ederek halama bir şeyler fısıldadı. Fakat ne dediğini duyamadım. Halamın rengi değişti kadının söyledikleri karşısında.  Kadının kocası da bir tuhaftı. Gözleri hep üzerimdeydi. Kadının bu durumdan rahatsızlık duyduğunu hissettim. Hoş ben ondan daha çok rahatsız olmuştum. O yüzden hemen ikramlıkları bırakıp odama geçmiştim. Neyseki akşama doğru kalkıp gittiler. Bu insanlara karşı nedensiz  bir soğukluk oluşmuştu içimde. Kötü hissetmiştim. Neden böyle hissettiğimi birkaç ay sonra  anlayacaktım. Oraya geleceğim ancak şimdi değil.

O günden sonra halam çok değişti. Zaten bana iyi davranmazdı. Ama bu denli değil. En azından bu kadar gözleri üstümde olmazdı. Göz hapsine almıştı beni resmen. Üstelik ayaklanmıştı. O günden sonra yatağa girmedi. Ayağına basabiliyor, rahatlıkla yürüyebiliyordu.
Sevinmiştim ayaklanmasına. Ama bir yanım çok korkuyordu. Hem de çok.
İnsan en çok neyden korkarsa gelip onu bulurmuş mutlaka. Benim de korktuğum ne varsa hepsi gelip  teker teker beni buldu.

HASNA (Devam Ediyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin