9

183 31 10
                                    

Hastane kokusu Kazutora'nın burnunu kaşındırırken çocuğun gözleri fal taşı gibi açıldı. Dosdoğru bembeyaz bir tavana bakıyordu ama nerede olduğunun bilincindeydi. Kolundaki serumun ve vücudundaki dikişlerin acı acı battığını hissetti.

Ne oldu bana, diye düşündü canının acısı yüzünden gık bile demeden. Akabinde anıları gözünün önünde canlandı.

Mutfak görevindeydi ve yalnızdı, daha doğrusu bir anda nasıl olduysa yalnız bırakılmıştı. Derken bedeninde korkunç bir baskı ve yanma hissetmişti. Birisi arkasından gelmiş ve ona bıçağı takmıştı.

"Geber!" demişti arkasında kalan, yüzünü göremediği saldırganı kindar bir ifadeyle.

Şans eseri hayatta kaldığını biliyordu zira bıçaklandıktan sonra kendinden geçmişti. Muhtemelen biri onu bulmuş ve gardiyanlara haber vermiş olmalıydı. Islah evi doktoru da gerekli müdahaleyi revirde yapamayacağını söyleyerek çocuğu hastaneye sevk etmişti.

İkinci olarak aklından geçen söz yaşıyorum, oldu. Buna ne kadar sevinmesi gerektiğini bilmiyordu. Ölse hiç koymazdı, ıslah evine geldiğinden beri aklında bu vardı zaten ama arkadaşına söz vermişti. Ölmeyecekti.

"Neredeyse sözümü tutamayacaktım, Draken." diye mırıldandı, gözyaşları kontrolsüzce gözlerinden dökülürken ve doğrulmak için kendini zorladı. Sırtını daha dik bir pozisyonda yasladıktan sonra ağzından güçlüce nefes verdi.

Enerjisini toplarken komodindeki çiçekler dikkatini çekti. Bir demet sapsarı kaplan otuna bağlı bir de not sallanıyordu gözünün önünde. Parmak ucuyla notu açarak içinden okudu:

"Başına gelenler için üzgünüm, Kazutora-kun. Sana nutuk çekmeyeceğim ama kendine dikkat et. Geçmiş olsun ve kısa sürede iyileşmeye bak.
-Chifuyu Matsuno."

Aldığı kart Kazutora'nın yüzünü biraz da olsa güldürmüştü. Islah evine girdiğinden beri Draken'i bir, Chifuyu'yu bir ve Takemichi'yi iki kere görmüştü. Bunun dışında diğerleri ne ziyaretine geliyor ne de ona mektup yazıyorlardı. Onlara kızamıyordu. Neden gelsinler? Neden mektup yazsınlar? O, Baji'yi öldürmüştü. Arkadaşlarının tepkisini az bile buluyordu bazen ve hatta Pah-chin'le nasıl hala samimi olduğunu anlayamıyordu.

Hastaneden çıktığı gibi ıslah evine geri getirildi. Annesi dışında hastaneye gelen kimseyi görmemişti ve Chifuyu dışında çiçek gönderen de olmamıştı. Alınganlık yapmamaya çalıştı ama içten içe kırılmıştı.

"Ne diye seni hemen gönderdiler ki?" diye sordu Shoji. "Daha dikişlerin çok yeni ve burası huzurlu evimiz değil ki!" Keiji'ye baktı. "Gözünü Hanemiya-sama'dan ayırma, ufaklık. İyileşmeden kimsenin ona dalaşmasına izin veremeyiz."

"Sağ ol, Shoji." dedi Kazutora. "Islah evi doktoru da benzer bir yorum yaptı. Hem o hem de hastanedeki doktorlar fazla kıpırdamamamı söylüyorlar ama bakalım, neler olacak!.. Pah-chin'e de bulaştı mı orospu çocukları?"

"Hayır." diye yanıtladı Shoji. "Seni bıçaklayanlar yaş olarak en büyük grup. Sebebi de sana karşı kinlenmişler. Geçen gün Pah-chin'le birlikte dövdüğünüz, haraç kesen elemanlar. Neyse ki bir daha kimseyi rahatsız edemeyecekler. Buradaki süreleri doldu. Cezaevine aktarıldılar. Artık orada büyük abilere takarlar bıçağı."

Keiji tüm alaycı tavrıyla gülerek ekledi. "Tabii cezaevindeki abiler götlerinden kan almazlarsa!"

Kazutora yumruğunu ansızın masaya vurunca iki çocuğun da irkilmesine sebep oldu. "Sikeyim ya! Kaçırdım mı o amcıkları? Ağzına sıçacak kimse kalmadı mı gerçekten? Götlerinden ayrılmayan bir veledi ağlatmak keyifli olurdu." Çocukların yüz ifadesi dikkatini çekti. "Ne bakıyorsunuz öyle? Belli etmiyorum ama çok sinirliyim."

Days Are Numbered 卍 Kazutora HanemiyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin