Onüçüncü bölüm..."Sana ait olan
Seni bulur""Kapılmak"
Bu aralar yer şeyin sıkıntılı gitmesi artık onu korkutuyordu. Artık hep böyle sıkıntılar yaşayacakmış gibi korkuyordu. Hayatı bir anda tam tersine dönüştü. Aylar önceki mutlu kız, dünyanın en mutsuzuna dönüşmüştü. Suçum neydi bile soramadan yaşadığı sıkıntıları kendisi yüzünden yaşanan şeyler de değildi üstelik.
Bir zindana sıkışmış gibi hissediyordu kendini. Günden güne mutluluğa dair umutları soluyor ümitleri onu terk ediyordu. Her yandan ona saldıran bu kötülüklerin arasında kendini bir başına kalmış hissediyordu. Öylesine mutsuzluğa köle olmaya başlamıştı sanki.
İple bağlamaktan acıyan elini ovuşturmaya çalıştı. Her yeri uyuşmuş gibi hissediyordu. Sinan karşısında oturmuş derin düşüncelere dalmışken hala bir şeyler söylemesini bekliyordu. Ülkü daha fazla sessizliğe dayanamayarak konuştu.
"Beni bırakacak mısın artık?" Sinan dışardan çektiği bakışlarını onun üzerine verdiğinde ürktü.
"Gerçekleri anlattığında bu kapıdan çıkıp çıkmayacağına karar vereceğim." Sinan geniş yayılmasını toplayıp dizlerinin üzerinde eğildi. Ülkü'yle karşılıklılardı bu yüzden ellerini dizlerine koymuştu. Ülkü gözlerini devirerek ona cevap verdi.
"Bak merakımdan geldim diyorum niye anlamıyorsun?" Sinan gülümseyerek parmaklarıyla diz kapaklarının üzerinde daireler çizdi.
"Beni.."
Nefes aldı.
"Sinirlendiriyorsun."
Tekrar bir nefes aldı ve gözlerini Ülkü'nün gözlerine sabitledi. Küçük bir sırıtış belirdi yüzünde ardından ciddileşti.
El çabukluğuyla cebinden çıkardığı metal cismi açtığında ucu sivri bir bıçak çıktı. Ülkü küçük bir çığlık attığında korkuyla ona baktı.
"Ya bana her şeyi anlatıyorsun.."
Dediğinde gözlerinden çektiği gözlerini Ülkü'nün daireler çizdiği o diz kapağına çevirdi. Elindeki bıçağı üzerine getirip usul usul değdirirken Ülkü nefesini tutmaya başlamıştı.
"Ya da ben sana küçük küçük hatıralar bırakarak konuşmana yardımcı oluyorum." Ülkü korkuyla bacaklarını çekmeye çalıştı. Bu durum Sinan'ı güldürdü.
Dizini sabitleyip bıçağın ucunu hafifçe bastırdığında Ülkü çığlık atarak bağırdı.
"Bırak beni.."
Sinan dilini şaklatarak cevap verdi.
"Benim sorumun cevabı bu değil." Dediğinde bıçağı biraz daha batırmaya devam etti.
Ülkü tekrar can acısı ve korkuyla bağırdı.
"Sana bırak beni dedim!" Sinan gülümseyen yüzü tam tersi olup ciddileşmeye başladığında Ülkü bir yerinin kesilmesini bekliyordu. Bacağında beklediği acıyı duyamadan bir silah sesi duyuldu. Kapı gürültüyle açıldığında içeriye Asrın ve arkasınsan Yiğit girdi.
Gördüğü manzara karşısında sinirleri ip gibi gerilirken Ülkü'nün bacağından akan kana ilişti gözleri. Kahretsin!
"Siz kimsiniz?" Dedi sinan şaşırmış yüzüyle. Ayağa kalkmak için bir hamle yapacağı sırada yiğit tarafından yakalanmış ve kafasına vurarak etkisiz hale getirilmişti. Ülkü daha fazla hakim olamadığı sinirlerini daha fazla tutamamış ve göz yaşları içerisinde ağlamaya başlamıştı. Asrın hızlıca yanına gidip onu ellerindeki ve ayaklarındaki iplerden kurtulduğunda Ülkü ellerini boynuna dolayıp ona sıkıca sarılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Melek ile Şeytan
Teen FictionKader uzun bir yol yazmıştı onlara. İsteksizce birleştirmişti yollarını. Bir arada kalmamak için verdikleri çabalar, tam tersine dönüp birlikte olmak için verdikleri bir mücadele olmaya başlamıştı. Mücadelelerine başladıklarında fark etmiştiler bir...