Tehdit

110 11 0
                                    


Halsey - The Lighthouse

Kabul etmiştim. Ve şu anda Lulu beni akşam için hazırlıyordu. En son Lord ile yemek yediğimde hiçte hoş şeyler yaşamamış olsam da onu reddetmek gibi bir lüksüm yoktu.

Lulu elbisemin tüllerini düzelttikten sonra geri çekildi ve bende aynadaki aksimi net bir şekilde görebilmiştim. Üzerime uzun bir elbise giymiştim. Elbisenin etrafında kahverenginin açık bir tonunda tül vardı. İlk başta siyah bir şeyler giymek istemiştim ama Lulu buna katı bir şekilde karşı çıkmıştı. Sebebini tam anlamasam da çok sorgulamamıştım. Arkama döndüm ve Lulu'ya gülümsedim.

"Teşekkür ederim Lulu ."

"Ne demek hanımım."

Aynaya son bir kere daha baktım ve Lord'un odasına gitmek için yola koyuldum.
Açıkcası Lord ile benim odam arasında hatırı sayılır bir mesafe vardı. Bu yüzden yaklaşık on dakika sonra Lord'un kapısının önüne gelebilmiştim. Normalde burada muhafızların olması gerekmiyor muydu? Neden kimse yoktu? Bir süre daha etrafa göz gezdirdim ama ne gelen vardı ne de giden.

"Lordum aklınızdan neler geçiyor sizin?! Ne diye o kadını yemeğe çağırıyorsunuz?"

Bana tanıdık gelen ses ile konuşmaya kulak kesildim. Bu sefer içeriden Lord'un tehditkar sesi duyuldu.

"Ne zamandır sana hesap vermem gerekiyor?"

"Lordum yapmayın. Eğer size yemekte birinin eşlik etmesini isterseniz bu ben olabilirim. O kadına gerek yok."

Yine "o kadın". Galiba benden bahsediyordu.

"Yeter artık Kalina! Kendine gel. Kiminle yemek yiyip yemeyeceğime ben karar veririm. Şimdi çık dışarı."

"Ama Lordum..."

"Ne dediğimi duymadın mı? Sana çık dışarı dedim."

Kulağımı dayadığım kapıdan hızla birkaç adım uzaklaştım. Tam o sırada benim şaşkın bakışlarım Cariye'nin öfkeli bakışlarıyla buluştu. Beni burada gördüğüne şaşırmış olsa da kısa süre sonra bakışlarını tekrar bir öfke kapladı. Bana doğru geldi ve kulağıma eğildi.

"Sakın kendini bir şey sanıpta onunla yakınlaşmaya kalkma. Yoksa buradaki hayatının cehennemden farkı olmaz ."

Gözlerimi kısdım. Cariye doğrulacağı sırada onu yakasından tutup kendime çektim ve bu sefer de ben onun kulağına yaklaştım. Cariye şaşkınlıkla yerinde debelendi. Ben ise onu daha sıkı tuttum ve gitmesine izin vermedim. Öfkelendiğimi belli eden bir ses tonuyla kulağına fısıldadım.

"Siz kim oluyorsunuz da bana emir verebiliyorsunuz? Karşınızda Lord'un karısı bulunuyor. Yani, yerini bil... " nefesimi yavaşça kulağına üfledim. Etrafa yaydığım enerji ve Cariye'nin üzerinde kurduğum baskı gözle görülür derecede fazlaydı. Cariye'nin titrediğini hissedebiliyordum. Yine de onu bırakmadım ve sözlerimi her bir kelimenin üzerinde durarak tamamladım. "... Seni küçük soytarı."

Yavaşça geri çekildim ve Cariye'nin yakasını bıraktım. Az önce hiçbir şey olmamış gibi yüzüme masum bir gülümseme takındım. Sıktığım için buruşan yakasını düzeltiyormuş gibi yaptım.

"Lord için olan endişenizi anlıyorum. Ama lütfen aşırıya kaçmayın. Size iyi geceler dilerim."

Yanından yüzüme yerleştirdiğim zafer gülümsemem ile geçtim ve Lord'un odasına girdim. Lord yaslandığı masadan bana bakıyordu. Anlaşılan az önceki konuşmaya şahit olmuştu. Eteklerimden tutarak onu selamladım.

" İyi akşamlar dilerim, Lordum. "

Doğruldum ve gözlerinin içine baktım. Sakince yaslandığı yerden doğruldu ve masanın başında bulunan sandalyeye oturdu. Eliyle de yanındaki sandalyeyi göstererek bana baktı.

GÜNEŞ KRALLIĞIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin