Gerçek ɸ 11

86 21 6
                                    

Duyguları ölçen bir terazinin bir kefesine bütün mutlu anılarını, diğer kefesine bütün pişmanlıklarını koysa herhalde pişmanlığı taşıyan kefe daha ağır basardı. Pişmanlıklarını düşündü. Her şeyi aşık olduğu kadın için yapmamış mıydı zaten? Peki, pişman mıydı? Hayır. Belki yapılan hareketlerin sonucunda pişmanlık olarak nüksedilen bu duygular, onun gurur kaynağıydı. Sevdiği kadına ulaşmasını sağlayan, önüne görünmez basamaklardan bir merdiven olmasını sağlayan duygulardı. Tabi o basamakları ise tek tek çıkarak, yaşadığı bütün anları ayaklarının altında ezerek, sırf sevdiği kadına ulaşmak için kullanmıştı. Merdivenin son basamağını çıktığında ise sevdiği kadın ellerinden kayıp gitmişti. Aslında trajikomik olarak yaşamış olduğu vampir yaşamında, onun tek gerçekliği o kadındı; Yosun'du.

"Atlas." dedi Poyraz sıkıntıyla.

Gözlerini Poyraz'a çevirdi. Boş baktığını biliyordu ama elinden bir şey gelmezdi. İkinci defa Yosun ağlayarak onlardan uzaklaşmıştı. Saatlerdir ortalıkta olmaması onları yine telaşlandırmıştı. Geri aldığı anıların ağırlığı altında ezilmiş, sonuç olarak çareyi kaçmakta bulmuştu. Onu hiçbir şey için suçlamıyordu. Elbet bir açıklaması olacaktı. Tabi bu açıklamayı dinlemeden önce Yosun'u bulmalıydılar. Onat ile Sonat, Yosun evden kaçtıktan on dakika sonra ortalıktan kaybolmuştu. Büyük ihtimalle gri gözlü ürkek kraliçelerini aramaya çıkmışlardı. Bir koruyucu olarak belki de bu iki kardeş sahiplerine en bağlı karaktere sahip iki vampirdi. O ise aşkla her an yanan, küllenen bir koruyucuydu. Onların koruyuculuğu bağlılık ile özdeşleşmişken, kendisinin koruyuculuğu aşkla yanmıştı.

"Ben Yosun'u aramaya çıkıyorum." dedi Atlas yerinden kalkarak.

Leyla Hanım her zamanki gibi salondaki koltuklardan birine oturmuş, birkaç vampire emir yağdırıyordu. Herkesi Yosun'u bulmak için koşullandırılmıştı. Salondan çıkmadan önce gece karası gözleriyle yanından geçen Kahhar'la gözleri buluştu. Birkaç saniyelik bir buluşma olsa da hala kendisine karşı olan düşmanlığını hissedebiliyordu. Hızla salona girerken Atlas o evden çıkmıştı. Patikanın ucuna geldiğinde tepeye son hızla tipi yağmaya devam ediyordu. Köye ise bir tane bile kar tanesi gelmiyordu. İlahi takdir mi dese ya da sadece vampirlerin kendine has özellikleri mi dese, bilememişti.

Aklında sadece Yosun vardı. Her zaman onu sevmişti. Son ana kadar da sevecekti. Onun için nefretle başlayıp, sonsuz bir bağlılık ve sadakatle devam eden bir aşktı bu. Acısı bile keyiflendiriyordu onu. Acı çekmeyi seven bir vampir olmasa da Yosun'dan gelen her şeyi gözü kapalı olarak kabul etmişti zaten. Aklında titreyen bedeni ve kendini affetmeyen yaşlı gözleri kalmıştı bir tek. Anılarıyla yüzleşmeye çalışan minik kraliçesi, sevgili gönül eşi, bir tanecik sevgilisi acaba şimdi neredeydi? İçindeki korkunun büyümesinin sebebi de yanında onlar yokken bir avcının saldırısına uğrayabileceğiydi. Bu bile bütün vücudunun ürpermesine sebep olmuştu. En son avcı ile yüzleştiğinde neredeyse kalbine bir hançer yiyordu. Ama artık eski anılarını aldığına göre nasıl hareket etmesi gerektiğini de iyi biliyor olmalıydı. Yine de içindeki kuşku onu korkutuyordu.

Patikayı tek tek inerken yağan tipi yüzünden körelen görüş açısıyla etrafına baktı. Yosun buradan geçmiş olsa bile bu yağan tipi bütün izleri kapatmış olmalıydı. Gözleri hardal rengi bir şeye takıldı. Patikanın orta kısmında tepenin içine giden bir yoldu burası. Yosun'un hardal rengi atkısı olduğunu fark edince o yöne koştu. Eline alarak atkıyı inceledi. Büyük ihtimalle bu yoldan gitmişti. Aptal kız, anılarının geri almanın verdiği korkuyla nereye gittiğinin farkında bile değildi. Atlas, Yosun'un yolunu kaybetmediğini umuyordu. Gerçi kaybetse dahi bir ağacın altına çöküp ağlar bir vaziyette onu bulacağını biliyordu. Eskiden ne zaman kaybolsa bir ağacın altında ağlar vaziyette onu buluyordu. Eskiye dair anısını gülümseyerek zihninde dağıttı.

GölgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin