"Özür dilemem gerekiyor, değil mi?" dedi Yosun Dima'nın gözlerinin içine bakarak. "Ah, özür dilerim!"
"Bu silik ve bozulmuş dünyada ne için özür diliyorsun Yosun?" dedi Dima hüzünlü sesiyle.
Yosun gözlerini onun gözlerine dikti. Yosun eskiden alacağı her şeyi almışken geri dönmeyi göze alamazdı. Eğer ki geri dönerse bu zamana kadar feda ettiği her şey boşa gitmiş olacaktı. Ailesini bile öldürmek pahasına içinde bulunduğu planlar doğrultusunda hareket etmişken geriye dönmek tamamen ahmaklık olurdu. 13 krallıktan birinin varisi olduğu bu hayatta bu gerçeği bilerek yaşamış ve hareket etmişti. 13.kralın varlığını bilen tek vampir olarak kendisini sağlama almak zorundaydı. Şayet ki kendisini de bu çocukça oyunun büyüsüne kaptırıp hatalar yapmaya devam ederse planının son aşamasına yenik bir şekilde girmiş olacaktı. Yenik bir şekilde kapıdan içeriye girdiğinde ise uyanıştan sağ çıkabilir miydi, bu konuda hiçbir fikri yoktu. Herkes Yosun'un yenilmesini beklerken kendi elleriyle yenilgisini getiremezdi.
Masumca güldüğü zamanlar aklına geldikçe kendisini yalnızlıkla çevrelenmiş bir dünyada buluyordu. Ne yapacağını iyi biliyordu. Ama şuan yapacakları ya da yapabilecekleri onun içindeki öfkeyi durduramazdı. Dima'nın soğuk ve hüzünlü gözleri Yosun'u kendisine çekiyordu. Kendisine dur demeliydi. Aksi taktirde ikinci kere aynı hatayı tekrarlamaktan öteye gitmezdi bu durum. Dima'nın da kendisini gibi tehlikeli olduğunu çok iyi biliyordu.
"Verdiğin sözü tut ve Kayıp Kral'ın kim olduğunu söyle!"
Dima'nın bu sözüyle kanı çekilmişti adeta. Yosun ona böyle bir söz verdiğini anımsayamıyordu. Böyle bir söz vermiş olabilir miydi? Hafızasını zorlasa da bunun hakkında bir şey bulamıyordu. Dudaklarını ısırdı. Bunu söylemesini beklemiyordu. Kayıp Kral'ı bilen iki kişiden biri Yosun'du. Fakat o diğer kişi Dima değildi. Bunu nereden ve nasıl öğrendiğini öğrenmek zorundaydı. Ne pahasına olursa olsun öğrenmeli ve onu korumalıydı. Şayet ki bu bilgiyi biliyorsa bütün sırları da biliyor demekti bu. 13.kralın varlığını biliyor olabilirdi. İyice sarpa saran bu saçma hayata karşı Yosun'un üzerinde sıkılmışlık olsa da son ana kadar kendisini bu savaşta dimdik tutmalıydı. Küçük bir çocuk edasıyla hayır artık oynamak istemiyorum! diyerek bu savaştan çekilmek istiyordu. Fakat her şey çok geçti, değil mi? Sonuçta bir kraliçe olarak doğmuştu, gerekirse bir kraliçe olarak ölecekti.
Yosun durduğu noktadan önündeki alanı kontrol ediyordu. Dima ise her şeyin yolunda olduğuna dair eliyle işaret edince Yosun olduğu yere saklandı. Aklındaki planı kolayca işlemek zorundaydı. Ve bunun için Dima'yı kullanacaktı. Bu yüzden de hiç pişmanlık duymuyordu. İleriden duyduğu ayak sesiyle kendisini iyice duvara soktu. İstilacı Kraliçe olarak bilinen Büşra Nevbahar hızlı adımlarıyla merdivenleri çıkıyordu. Büşra Nevbahar her ne kadar acımasız olsa da Dima'ya karşı büyük bir aşk besliyordu. Dima onu ne zaman, nereye çağırırsa çağırsın koşarak ona giderdi. Büşra karşısındaki Dima'yı görünce kollarını açarak sıkı sıkıya sarıldı ona. Sevgilisine kavuştuğu için kendisini mutlu hissediyordu. Beline kadar uzun saçları, gözlerinin bal rengi oluşu onu sevimli bir kraliçe olarak gösteriyordu. Üzerindeki beyaz tül elbisesi onu ışık ışık parıldayan bir kraliçe olduğunu belli edercesine şık duruyordu. Yosun bu kadının Dima'ya ne kadar aşık olduğunu gözlerinin içinden görebiliyordu. Büşra'nın gözlerinin içi gülüyordu adeta.
Yosun bu iki aşığa bakarken Büşra, Dima'nın ellerini tutup gülümseyerek konuşuyordu. Yosun'un içi ezilmişti. Sevdiği adamı, Atlas'ı düşündü. Onu özlemişti. Fakat henüz ona kavuşamazdı. Belki de yaptıklarından sonra bir daha da kavuşamayacaktı. Gümüş hançeri tuttuğu eli titriyordu. Neden birilerini öldürmek zorundaydı? Yavaş adımlarıyla onlara yaklaşırken Büşra'nın arkasının kendisine dönük oluşu bu işi kolaylaştırıyordu. Büşra onun yaklaştığını fark edemiyordu. Sadece dikkatini sevdiği adam Dima'ya vermişti. Yosun hançeri tuttuğu eli yavaşça kaldırdı. Dima ile Yosun'un bakışlarında hiçbir acıma duygusu yoktu. Yosun elindeki hançeri Büşra'nın sırtından kalbine kadar geçirdi. Büşra aldığı darbeyle yere çöktü. Eli bir an olsun bile Dima'nın elinden ayrılmıyordu. Yosun hançeri daha da bastırdı. Büşra o an ölümü tadacağını iyi biliyordu. Bir kez olsun bile arkasını dönüp Yosun'a bakmadı. Sadece gözleri sevdiği adam Dima'nın gözlerine çevrilmişti. Hayatında ilk defa böylesine bir ihanetin pençesi altında eziliyordu. Dima'nın kendisini sevdiğini sanıyordu fakat bugün yanıldığını onun gözlerinde görebiliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampirosSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...